Fakültemiz emekli hocalarından Ali
Murat Daryal vefat etmiştir. Kendine has bir kişiliği ve tavrı olan hocamıza Allah’tan
rahmet diliyorum. Bu vesile ile vaktiyle ilk kez kendisinden duyduğum ve sıcağı
sıcağına da akşam evde kayda geçtiğim bir yazımı rahmete vesile olması amacıyla
teberrüken yayınlıyorum.
İÇİMİZDEN KOPARILAN İYİLİK
Bugün vakıf genel kurul toplantısı
vardı. Harabat ehlinden nice defineler saklı Ali Murat Daryal hoca birkaç hikâye
anlattı. Bunlardan birini ben de sizinle paylaşayım istedim.
Bir Arap şeyhi uzun bir yolculuğa
çıkmış. Azığını almış ve atıyla çöle dalmış. Bir vahaya varmış ve atından
inmiş, elini yüzünü yıkamış, bir ağacın gölgesine oturmuş, hem biraz dinlenmek
ve hem de karnını doyurmak istemiş. Bir de bakmış yaşlı bir adam, bir ağaca
sırtını dayamış, iki büklüm oturuyor. Çaresizliği her halinden belli. Arap
şeyhi azığını çıkarmış ve yemeden önce adama seslenmiş,
-Buyur bey amca, gel beraber
karnımızı doyuralım, demiş. Yaşlı adam çok açmış tabiî. Buna rağmen:
-Yok evlat olur mu? Sen buyur?
Benim senin azığında ne hakkım olabilir ki? Hem bir kişinin azığı iki kişiyi aç
bırakır, demiş. Arap şeyhi:
-Bey amca, biz burada yiyelim,
karnımızı doyuralım, sen orada aç kal, bu insanlığa sığar mı? Haydi, gel buyur
hele, demiş. Neyse ısrar üzerine yaşlı adam biraz da çekinerek gelmiş ve
sofraya oturmuş, azığı beraberce yemişler. Arap şeyhi ihtiyar adamın da yolcu
olduğunu öğrenince,
-O zaman buyur bey amca birlikte
gidelim. Gel hele sen benim atıma bin, sen yaşlısın, bak yolculuk da seni iyice
bitkin hale getirmiş, bu halde nasıl yürüyebileceksin. Bir süre sonra ben
yorulduğum zaman da sen inersin, ben binerim, böyle böyle gideceğimiz yere
varırız… demiş. Yaşlı adam gene mahcup bir vaziyette
-Olmaz evladım, hiç olur mu? Senin
bineğinde benim ne hakkım olabilir? Senin kendi atına binmen varken, hiç yaya
yürümen olur mu? Sen bin ve beni kendi kaderime terk et, yolun açık olsun,
demiş. Yiğit Arap şeyhi,
-Olur mu be bey amca, insanlık
öldü mü? Ben şimdi şu genç ve güçlü halimde atıma binip gideceğim, seni burada
ıssız çölde bırakacağım, bu sıcakta bu yolu yaya kat etmene razı olacağım, hiç
olacak şey mi, insanlık öldü mü, mürüvvet nerede kaldı. Haydi, ısrarı bırak da
ata bin demiş. Adam da binmiş.
Çöl sıcağı, güneş sanki tepelerine
inmiş, beyinlerini kaynatıyor, yerden adeta yalım fışkırıyor, uzaklar serap
gibi gözüküyormuş. Yaşlı adam önde, yiğit Arap şeyhi arkada düşmüşler yola, çok
gitmeden adım adım araları açılmaya başlamış ve sonunda adam atı mahmuzlayarak dörtnala
kaçmaya başlamış. Yiğit delikanlı bir süre arkasından koşmuşsa da kesilmiş
kalmış ve iki eli yanına düşmüş, çaresiz bir halde durarak yaşlı adamın
arkasından şöyle seslenmiş:
-Açtın, çölde azığımı seninle
paylaştım. Yanmadım. Yorgun argın ve bitkindin atıma seni bindirdim. Şimdi ise
sen atımı aldın kaçıyorsun. Bindiğin atım benim yanımda ne kadar değerliydi,
onu sen bilemezsin. Ama ona da yanmadım. Şu çölde azıksız, bineksiz bıraktın
beni, ölümün artık beni beklediğini biliyorum. Buna rağmen öleceğime, kurda
kuşa yem olacağıma da yanmıyorum. Ama ey ihtiyar bil ki sen giderken, içimde ne
kadar güzellik, ne kadar iyilik varsa hepsini söküp beraberinde götürüyorsun,
işte ben buna yanıyorum.
İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayanlar
bilir. Soğuk ve yağışlı kış günleri, bunaltıcı sıcaklıkta yaz günleri
duraklarda bekleyen yığınlarla insanlar, kimi ıslanmış, kimi tir tir titriyor,
kiminin elinde ıslanmamak için siper olarak kullanmaya çalıştığı telleri kopuk,
yamuk ucuz şemsiyeler, kimi ısınmak için ellerine üflüyor, yerinde sayarak
hareket ediyor…, yaz günleri sıcaktan kimi bayılıyor, kimi ayılıyor… manzara
böyle iken, önlerinden saniye başına bomboş araçlar geçiyor ama hiç kimse orada
bekleyenlere ilgi duymuyor, bekleyenler de zaten umut bağlamıyor.
Neden acaba? Hiç düşündük mü?
İçimizde gerçekten iyilik namına ne varsa hepsi sökülüp atıldı mı? Yoksa üç beş
kendini bilmez, kendilerine iyilik yapanlara sapladıkları bıçaklarla,
sıktıkları kurşunlarla bütün insanlığın içindeki güzellikleri yok etmeyi
başarabildiler mi dersiniz?
Eğer öyle olduysa vay insan olarak
başımıza gelenlere!
Dua ile!
16.03.2017
GARİBCE