Fıkıhta Garibce olarak bizim
seslendirdiğimiz en büyük ilke teşriin tekvin üzerine bina edilmesi ve tekvinin
asıl kabul edilmesi olmalıdır. Söz gelimi hünsayı müşkilin cinsiyetinin
belirlenmesinde bütün emarelerin tükenmesi halinde kaburgaların sayılıp tam ise
kadın eksik ise erkek sayılması anlayışını ele alalım: Bu böyledir çünkü
hadislerde “kadının (Hava) erkeğin (Âdem)
eğe kemiğinden yaratıldığı” ifade edilmektedir. Buna göre erkeklerin eğe
kemiklerinin bir eksik olması gerekmektedir. Çünkü teşri öyle buyuruyor. İmdi
bu dahice bir istidlal biçimi sayılırken “Yahu şunu bir anatomi bilimine
soralım, gerçekten erkeklerin eğe kemikleri kadınlarınkinden bir eksik mi?”
şeklinde bir yaklaşım zait addediliyor.
Kazak hukukunda hemen hemen tüm
anlaşmazlıkları Bi denilen halk hâkimleri çözerlermiş. Bi’ler hem irfan, hem
tecrübe ve pratik zekâ sahibi kimselerden olurmuş, atanmazlar, sahip oldukları
meziyetlerle kendiliğinden o mevkie hak kazanırlarmış. Halkın örf ve âdetini
bildiği gibi yaşanılan hayatın gerçekliklerini de bilirlermiş. Bizim Kazak Dr.
Öğrencimiz Tussufkhan Imamumadı’nın tezinde kullandığı bir anekdot Garibce
nazarında konumuzla ilgili dikkat çekici bir örnek olmuştur.
Şöyle ki: Bir ihtiyar boz bir kısrak (dişi at)
kaybeder. Başka birinin evinde ise aynı renkte bir at derisi bulunur. Ancak o
bunun kendi atının (erkek) derisi olduğunu savunur. Kavga büyür davacı halk
hâkimi olan Mami Bi’e gelir. Mami Bi, evinde deri bulunana “kestiği atının
kafası nerde diye” sorar. O da kışlaktaki ağaca astığını söyler (Kazaklar atın
kafatasını atmaz ağacın yükseğine asarlar). Bi o at kafasını aldırıp
temizlettikten sonra, ihtiyara “Kısrak ile (erkek) atın kafasında nasıl bir
fark olur?” diye sorar. İhtiyar: “Kısrakta azı diş olmaz, atta (erkek) ise azı
dişi olur” diye cevap verir. Bunun üzerine Mami Bi: “Bu kafada azı diş yok ve
‘Körneu turğan aq, qara delinbeydi’ (Görünen aka, kara denilmez)” diyerek
davayı ihtiyarın lehine karara bağlar.
Ben dahi bunu okuduktan sonra araştırdım, kısrak diş sayısı otuz altı, erkek at diş sayısı kırk imiş. Emin olun bilmiyordum.
Bu uygulamada Mami Bİ’nin yaptığı,
hüküm verirken tekvini/ yaratılış yasasını/ hayatın somut gerçekliğini dikkate
almaktan başka bir şey değildir. Adalet ise gerçekliğe uygun hüküm vermektir.
Biz ise hayatı bilmiyoruz.
Bilmediğimiz gibi çoğu kez bunun bir eksiklik olduğunu dahi düşünmüyoruz. Bize
kitaplarımız yetiyor. Onların sayfaları arasındaki gerçekliğimiz mutlak olduğu
için, başka bir şeye ihtiyaç duymuyoruz.
Mami Bi bize bir ders vermiş.
Alanlara selam olsun.
Dua ile!
11.12.2019
GARİBCE