TÜKETİN
EFENDİLER TÜKETİN!
TÜKETİN Kİ MUTLULUĞUNUZUN
DEBİSİ ARTSIN!
Biz eskiden
insanlarımıza neler anlatırdık… Birisi Hz. Ömer’i rüyasında görmüş, kan ter
içinde, yorgun ve bitkin halde… “Hayırdır Halife bu ne halin!? demiş. “Sorma!”
demiş halife Ömer: “Her bir şeyin hesabını istediler, hepsini verdim de artık
işe yaramaz diye atmış olduğum bir deve yularına gelince iş, onun hesabını bir
türlü veremedim…!”
Evet biz
yıllarca insanlara bunları anlattık, tüyü bitmemiş yetimin hakkından dem vurduk…
Kul hakkı edebiyatı yaptık.
Meğer hepsi
yalanmış. Mutluluk tüketmekte imiş.
Tüketin
efendiler tüketin! Tüketin ki mutluluğunuzun debisi artsın. Ne kadar çöpünüz
varsa, ne kadar atığınız olursa o kadar mutlu olursunuz. Yiyin… Yoo yemeyin
kemirin atın, yok o da olmadı ucundan ısırın atın, tadın atın hatta içine
tükürün atın… yeter ki tüketin… yeter ki çöpünüz artsın. Mutlulukölçerler akşam
evinizden alınan çöpe endeksli artık.
Yıllar önce
bir yazı yazmıştım ve çok duyarlı bir gazetemize de göndermiştim. Tabii
yayınlanmadı. Çünkü aykırı bir yazıydı. Mutluluğu başka yerlerde arayan
yazılardan biriydi. Çağın değerlerine uymuyordu. “Bu ne seref (İsraf) bre Sa’d!”
diyordu ve abdestte de olsa israfı sorguluyordu.
Şu anda elimde
iki davetiye var. Biri diyanet merkezden geliyor, diğeri taşra teşkilatı bir
ilçemiz müftülüğünden. İkisi de peygamberimizi tanıtmayı ve sevdirmeyi
amaçlayan Kutlu Doğum programlarıyla ilgili. Özellikle belediyelerimizden gelen
davetiyeler de hep aynı.
Bu
davetiyelerin sahipleri bana yaptıkları etkinlikleri duyurmak istiyorlardı
iseler bir pusula buna yeterdi… Elektronik postalar artık bu işi daha da iyi
yapıyordu.
Ama belli
ki amaç o değil, amaç imaj oluşturmak, amaç beni daha çok mutlu etmek… Çünkü
sonunda çöpe atacağım bu davetiyelerin maliyeti ile ve gramaj olarak kâğıdıyla
küçük bir risale rahatlıkla neşredilebilirdi. Ben bir risale yazılabilecek
okkada bir davetiye aldım… Düşünebiliyor
musunuz? Ne saadet bana! Ve ben mutluyum, tabii sen de mutlusun, çünkü beni
mutlu ettin. Eminim ki organizatörler ve hizmet veren firmalar çoook daha mutlu.
Agam, beni
duyuyor musun? Çok mutluyum, çoook!
Artık buna
bir dur diyen olsa. Kim bilir Ömer’e eski bir yuların hesabını soranlar sizden
de hesap isteyebilirler.
Ama şöyle
diyebiliriz. Bir kere o rivayetin sıhhati ne malum. Olsa bile haber-i vahid. En
fazla zan ifade eder. Oysa günümüzün gerçekliği (c.c.) (hâşâ) mutlaktır; her şeyi belirler. Mutlak
gerçeklikle zan teâruz ettiğinde elbette ki gerçeklik ağır basar. Zaten
esasında böyle bir durumda gerçek
anlamda bir teâruzdan da söz edilemez. Çünkü aynı düzlemde ve ayarda değillerdir.
İkincisi
bilcümle alemce mücerrebtir ki
ekonominin motoru tüketimdir. Tüketeceksin ki üretim artsın, talep arzı
kamçılasın… sonunda her şey bol ve ucuz olsun…
Öyle diye
diye gezegenimizi bellediler. En hayati rezervlerimiz tükendi, kalanları tükenmeye
yüz tuttu ve daha da kötüsü elimizdekiler kirlendi. Oyulmadık, soyulmadık, delinmedik
yerimiz kalmadı. Dünyamızın üstündeki yorganı götürdüler. Ya yanıyoruz ya
donuyoruz…
Diyanet
bizim değerler dünyamızın başköşesinde, bize yön veren, davranışlarımızı model
olarak belirleyen gözbebeği makamlarımız. Sizi çok seviyoruz çünkü bizi mutlu
ettiniz. Neye ve nasıl inanacağımızı siz belirliyorsunuz. Bu sizin anayasal
hakkınız.
Sahi imajın
bizi gerçekten mutlu edeceğine inanalım mı?
Dua ile!
18.04.2012
Garibce
çok güzel hocam... ağzınıza sağlık mı diyelim klevyenize mi bilemedim ama günümüzde geçer akçe oldu imaj derdi... ama çok az kişi kaldı buna gerilen... herkes yelkenleri indirdi veya tüketim çarkının dümen suyuna kapıldı...
YanıtlaSil