Yukarıdaki başlık ağır mı kaçtı dersiniz. Pekiyi bir kaç örneğe bakalım:
Kalem olsun eli ol kâtib-i bed-tahrîrin
Ki fessâd-ı rakkamı sûrumuzu şor eyler
Gâh bir harf kusûruyla eder nâdiri nâr
Gâh bir nokta sükûtuyla gözü kör eyler
Yukarıdaki Fuzuli’ye ait dörtlükteki
nükte bugün çoklarımız için hiçbir anlam ifade etmiyor.
“Keza zahmet ile rahmet arasında bir
nokta var” sözü de.
Halk arasında meşhur olan abdest alırken
yüzük yerine büzük oynatma hikâyesi de…
Bu ve benzeri esprilerin tamamı yazı ile
ilgili. Yazı değişti ama bu hoş sözler dilde hâlâ varlığını sürdürüyor, ama bu
kez muhatap olanlar anlamıyor. Açıklama yapınca da nükte nükte olmaktan
çıkıyor. Nükteler tam anlamıyla iğfal edilmiş birhalde, yerlerde sürünüüyor.
Bir başka iğfal şekli tercümeden
kaynaklanıyor:
İhya tercümesinde anlatılıyor: Adamın
biri pazarda alış verişe çıkmış. Satıcılar bağırıyormuş; Domates, biber,
patlıcaaan!… (Barış Manço’ya rahmet olsun)
Derken birisinin “Salatalığın tanesi 25
kuruş” diye bağırdığını duymuş ve hemen oraya düşüp bayılmış.
Ne alâka!
Alâkası şu: Arapça asıl metinde “Hıyâr”
geçiyor ve bu kelime pazarcı esnafı dilinde salatalık anlamına geldiği gibi
kitabî olarak da “Hayırlılar, iyi
insanlar” anlamında oluyor. Nitekim “Hıyâruküm hıyâruküm li nisâiküm” = Sizin
en iyileriniz, kadınlarına karşı iyi olanlardır” hadisinde bu anlamda
kullanılmış bulunuyor.
“Hıyarın tanesi 25 kuruş” diye duyunca
adam, “Demek Hayırlılar pazara düşmüş ve değeri de 25 kuruşmuş” diye hayıflanmış
ona sebep bayılmış.
Bu anlamın ayırdımında olmadan yapılan tercüme ile nükte tamamen kayboluyor,
bununla da kalmıyor söz anlamsızlaşıyor. “Dam başında saksağan, Gel bize bazı
bazı” gibi oluyor.
Sabunî’nin hikâyesindeki nükteyi anlayabilmek için bu kez Arapça bilmek gererikiyor.
Hikâye şöyle: Vaktiyle Müzdelife’de
hacının biri eşeğinin husyelerini sabunla köpürte köpürte yıkıyormuş. Demişler:
-Hacı hayırdır inşallah.
-Bir müstahabı işliyorum.
-Hangi müstehabı, böyle bir müstahap mı
olur hac menasiki içinde.
-Kitapta ne yazıyorsa biz onu yapıyoruz.
-Hangi kitapta.
-İşte şu kitapta.
-Getir bakalım.
Ve bakmışlar. Orada “Yüstehabbu gaslü
hasâ’l-cimâr” yani “Cemrelerde şeytan taşlamak üzere toplanan taşların
yıkanması müstehaptır” yazıyormuş.
Hacı bunu “Yüstehabbu gaslü hasâ’l-hımâr”
okumuş. Cimâr’ın noktası hasâ’nın üzerinde imiş gibi. O zamanda mana: Müzdelife’de
eşeğin husyelerini yıkamak müstahaptır” anlamı çıkıyor ve bu durumda Hacı tam
da kitaba göre amel ediyor.
Bu türden örnekler çok. Aklıma geldikçe benzer
yazılar yazmaya çalışacağım inşallah.
Şimdi kalın sağlıcakla!
Bir nokta sükutuyla zahmetiniz rahmet
olsun!
31.05.2012
Garibce
Not: Yazıyı ilk yazdığımda nükte yerine hep espri yazmışım. Onları sonradan nükte yaptım. İnşallah bunda da vardır bir nükte. Anlayana!
Sabunî Hoca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder