Memur maaşlarının artırılmasının gündemde olduğu şu günlerde öğretmenlerin
maaşı nisbi olarak çok görülüyor. Daha doğrusu onların durumu çoğunluk
memurlara göre daha iyi deniliyor. Bu muhabbetler arasında bir hatıra aklıma
geldi.
Vakfımız iş adamlarına yönelik bir iftar vermişti. Kaz gelecek
yerden tavuk esirgenmez diye mi düşündüler yöneticiler artık her neyse yemekten
sonra adet olduğu üzere konuşmalar yapıldı. Aklımda kalan konuşmayı Emin Işık
hoca yapmıştı.
Emin Işık bilenler bilir, kalender meşrep, bilge, hoş sohbet, şık
giyinir, yakışıklı ve harika Kur’an ve kaside de okuyan deli dolu bir hoca.
Allah kendisine uzun ömür versin. Emekli olmadan sohbetlerinden çokça istifade
ediyorduk.
O konuşmasında şöyle demişti: Bizim hocalar olarak para ile işimiz
olmaz. Para sizin işiniz. Biz parayı ne yapalım ki. Ama siz yatırım yaparsınız,
istihdam oluşturursunuz, üretimi sağlarsınız… Doğrusu para size lâzım. Ama
hocalar olarak bizim de hiç olmazsa harçlığımız cebimizden eksik olmasın. O
kadarcık fazla değil hani…
Hoca hikmet sahibi, güzel tespit etmişti. Bir üniversite hocası
olarak bir yere gidiyorken önüne gelen bir taksiyi çevirip binebiliyorsan,
yanına gelmiş birkaç arkadaşına yemek ısmarlayacak kadar cebinde harçlığın
varsa gerçekten Allah’a şükretmek düşer. Para bizim neyimize ki! Harçlığımız
olsun yeter!
Ben şimdiye kadar Fakülte ya da eve gitmek için hiç taksi
çevirmedim. Evde ve fakültede çıkan yemekler dışında keyfim istedi diye neredeyse
dışarıda hiç yemek yemedim desem yanlış olmaz. Olmuşsa bile çok nadir olmuştur.
Hem benim yerime para harcayacaklar hanede nasıl olsa bulunuyor. O zaman neden
ben de ille harcama yapacağım diyeyim ki? Valla geçinip gidiyoruz.
Emin Işık hocanın yolunu tutarsam ne olur onu da bilmiyorum. Bu
yaştan sonra denemek ve istikrar bulmuş hayatımı değiştirmek de istemiyorum.
Ben bir ilmî meliste “Üniversite hocaları olarak bizim zekat
vermemiz lâzım gelir” demiştim de bir hocamız itiraz etmiş ve “Üniversite
hocası olarak benim bilgisayarım olmasın mı?” demişti. Ben de “Olsun, elbette
olsun ve olmalı da. Ama bodrum katlarda ya da çatı aralarında yaşamak zorunda
olan komşularımızın çocuklarının elinde de hiç olmazsa bir kurşun kalem olsun”
diye cevap vermiştim. Vermeden biz nimetlerimizin kadrini kıymetini
öğrenemeyeceğiz galiba.
Bereket nedir! Gören, duyan, bilen var mı?
Ağzımızın tadı sahi niye yok!
Yoksulluk sınırındaki soframızda açlık sınırının altındaki fakirin hakkı
mı var?
Kamu harcamalarında israf sayılabilecek hususlar var mı?
Üretimdeki başarı bölüşümde de gerçekleşebiliyor mu?
Memur maaşlarının azlığı gerçekten yokluktan mı?
Galiba bu konuda sorulacak ve cevabı bulunamayacak çok soru var.
Ne diyelim harçlığınız cebinizden eksik olmasın. Güle güle
harcayın! İş adamı değilsiniz ki parayla işiniz olsun.
Sevgi ve saygı ile!
26.05.2012
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder