Galiba melekler de biliyordu insanların cinayet işleyip kan
dökebileceklerini. O yüzden bir insan yaratılacağını duydukları zaman hemen
akıllarına onun kan dökücü ve yeryüzünde bozguncu olacağı özellikleri gelmiş ve
Allah’a itiraz (hâşâ) görünümünde bir
istisfarları olmuştu[1].
Oysa elbette Allah’ın bir bildiği vardı. İnsanı halife olarak
yaratmıştı. Elbette suç işleyebilirdi ama yeryüzünü adaletle de doldurabilir;
burasını huzur ve sükunun hüküm sürdüğü bir cennet hayatına da çevirebilirdi.
Adalet varsa, huzur ve sükun da vardı. Ama adalet yoksa işte
o zaman melekler galiba insanlarla ilgili nitelemelerinde haklı çıkıyorlardı.
Biz bu yazımızda cezaların adaletini ve aksi takdirde görülen linç
hareketlerini kısaca irdelemek istiyoruz:
Kanaatimiz odur ki bir
cinayet işlendiği zaman şu üç şeyin birlikte dikkate alınması adalet gereğidir:
1.
Ateşin düştüğü yerin evvel emirde
dikkate alınıp onun bir an evvel söndürülmesi öncelik olarak bilinmeli ve ele
alınmalıdır. Aksi takdirde düşmana karşı duyulan kin ve öfke ateşi giderek
büyür ve bir noktadan sonra yangına döner ve kontrol edilemez hale gelir. Bitip
tükenmeden devam eden kan davalarının sebebi çoğu kez böylesi ihmalkâr
tutumlardır. Caninin biran evvel hakettiği cezaya çarptırılmaması, ateşin düştüğü
yerin yangına çevrilmesine sebep olmaktadır.
Adalet mekanizmasına
güvensizlik yüzünden, cezanın, hukukun devreye sokulmadan bizzat mağdur ve
yakınları tarafından verilmesi yoluna gidilmesi halinde, özlerine ateş düşmüş
bu insanların can havliyle, kin ve öfke dolu bir ruh haleti ile caniyi ve hatta
masum yakınlarını hak ettiğinden fazla bir ceza ile cezalandırmaya
gidebilecekleri unutulmamalıdır. Bu gibi olumsuz durumlar dikkate alınarak sistemin
derhal harekete geçmesi ve caninin hak ettiği cezaya çarptırılması bir
gereklilik ve aciliyet arzetmektedir.
2.
İşlenen
cinayet yüzünden toplumun can ve mal emniyeti haleldar olmuş ve bu saldırının
beklenti halinde kendilerine de yapılabilecek bir saldırı şeklinde
algılanmasına sebebiyet vermiş, bunun sonucu toplumun vicdanı yaralanmış ve
kanamaya başlamıştır. Bir an evvel bu kanı dindirmek ve yarayı sarmak
gerekmektedir. Aksi halde linç hareketleri gibi ölçünün dikkate alınamayacağı
ihkakı hak arayışlarının önü açılacaktır. Çünkü toplum sağduyusunu makul bir
süre göstermekte ve caninin hak ettiği cezayı gecikme olmaksızın almasını
beklemektedir. İşlenilen cinayete denk bir ceza almadığına yahut gecikeceğine
ya da hiç ceza almayacağına dair toplum inancı, kısa zamanda toplumun kendi
kendisini savunma güdüsüyle harekete geçmesine zemin hazırlayacak ve bunun
sonucunda çoğu kez linç ile biten ve ölçüyü aşan toplumsal kalkışmalara
sebebiyet verecektir.
3.
Suçu işleyen
caninin de sistem tarafından korunması gerekir. Suçlu çoğu kez işlediği suçun
cezasını bilmekte, onu çekmeyi göze almış olmaktadır. Şeriatın kestiği parmağın
acımayacağı onun da kabulüdür. Ancak sistemin onu hak etmediği bir ceza ile
cezalandırmaya kalkışması halinde normalda olması gereken cezasından fazla olan
kısmı caniyi ve çevresini rahatsız edecek, sisteme karşı koymalarına sebebiyet
verecektir. Bazı durumlarda da sisteme karşı güven duygusunun zedelenmesine yol
açabilecektir.
Şu halde ancak ve
ancak her üç noktanın da birlikte gözönünde bulundurularak gerekli tavrın
gösterilmesi halinde adalet yerini bulacaktır.
Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah için hakkı
titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma
olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı
gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz
Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”[2]
(Maide 5/8)
Allah bizi adaletten ayırmasın!
Zâlim ve zâlimlere yoldaş etmesin!
13.11.2012
GARİBCE
[1] وَإِذْ
قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُوا أَتَجْعَلُ
فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ
وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ [البقرة : 30]
[2]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ
لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا
تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ
خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ (8) [المائدة]
Allah razı olsun hocam.
YanıtlaSil