Efendim, vize sınavlarını yaptık.
Değerlendirmeler de yapıldı sayılır.
Sonuçtan ne hoca memnun, ne talebe!
Talebe sızlanıyor, hocalar
öğretemiyor diyor. Talebe “ezberci ve mantıksız” hocaların Hukuka Giriş konularından
bahsetmeden, henüz temel atmadan aile hukuku, miras hukuku gibi konuları
işlemekte olduklarından dem vuruyor, bir yorumcu da al benden de o kadar
deyiveriyor.
Hoca şikayetçi, bunlar daha ilim
kelimesini bile yazamıyorlar, ayın ile değil elif ile yazıyorlar diyor. Bekâ’yı
kaf ile değil, kef ile yazıyor. En temel bilgileri bile bilmiyor.. diye
yakınıyor.
Garibce bu konuları irdeleyen birkaç
yazı kaleme almıştı. Ama güncellenmesi sebebiyle yeniden bir yazı yazmayı uygun
buldu.
Hocalarla ilgili eleştirilerimizi
“Bizim İlahiyatçılar neden anlaşamazlar” başlıklı yazımızı yeniden okuyarak
tazeleyebilirsiniz.
Gelelim sayfanın öbür yüzüne:
Efendim malum Ashab-ı Kehf üç yüz
küsur sene sonra uyanmışlar, fakat bir gün kadar geçmiş olduğunu düşünmekteler…
İçlerinden birini erzak almak üzere şehre gönderirler. Adam çevrenin
değiştiğini fark etse de asıl kafasına dank ettiren gerçeklik, erzak bedeli
olarak verdiği paranın artık geçmez oluşunu satıcının müstehzi bakışlarıyla
öğrenmiş olmasıdır. Tabi ya ayak uyduracaklardı ya da hayatı terki tercih
edeceklerdi. Bunca zaman geçmişti. Arayı kapatamayacaklarını anlamış olmalılar
ki yeniden mağaralarına dönmeyi ve kaldıkları yerden uykularına devam etmeyi
yeğlediler. Maksat kıssadan hisse!
Bizim üniversite öğrencisinin gözü
açılmış. Bu doğru. Ama kendisini hâlâ orta öğrenimde zannediyor. Kendisini hâlâ
öğrenci sanıyor. Hâlâ hoca –ki ona da hâlâ öğretmen diyenler çıkıyor, hocasını
öğretmenler odasında arıyor- niye öğretmiyor ya da öğretemiyor diye yakınıyor.
Uyanmış o kesin! Ama bilinç Ashab-
Kehf’inki gibi geçmişe ait. Oysa artık yeni yeri orta okul, lise değil,
üniversite. Kendisi öğrenci değil, talip.
Araplar bunu isim olarak da çok güzel
ayırıyorlar ve öncesine tilmîz derken üniversite seviyesinde olana “tâlib”
diyorlar. Bizim “talebe” de asıl itibariyle işte bu kelimenin çoğulu oluyor. Bununla
birlikte biz onu Türkçeleştirmişiz ve tekil anlamda “talebe” diye kullanıyoruz
ve “talebeler” diye de çoğul yapıyoruz. Uysa da uymasa da!
Şimdi artık burası Üniversite ve
öğrenci de Talebe olunca, bilinci de bu duruma göre yenileyerek Öğretmenin
öğretmesini beklemeyecek, hocanın kendisine yol göstermesini, bilginin
anahtarını ve adresini vermesini isteyecek… Sonra da kendisi talep edecek,
araştıracak, değerlendirecek ve böylece bilgiye ulaşacak. Malumat sahibi
olmayacak, kitabî anlamda bilgi sahibi olacak.
Öğrenmiş olduğumuz varsayılan
konularla ilgili bilgilerimiz o kadar sığ ki, bunlara ancak malumat denebilir,
bilgi değil. Bilginin belli bir standardı olur, terimlerle ifade edilir, tabii
mecrasında suyun akışı gibi derinden ve sessiz bir biçimde ilerler. Belli ki
bizim tahsil hayatında su mecrasını şaşırmış ve her tarafı tutmuş, sonuç
itibariyle de bir şeye yaramaz olmuş. Her şeyi sözde bilen ama hiçbir şeyi
bilmeyen bir tipleme ortaya çıkmış. Talebenin bu içler acısı durumdan sıyrılıp
çıkmak, tabii mecrasını bulmak ve derinleşmek, sığlıktan kurtulmak gibi bir
kaygısı yok. Sürekli niye öğretmiyorlar diye yakınıyor.
Allah aşkına Feys’de dolaşan sınav
muhabbetlerine bakınız. Falanca hoca neyi sorar, kaçıncı sayfaya kadar, filanca
dersin özeti kimde var… Falanca hocanın Çan’ı ne kadar?... hep bu kabilden
paylaşmalar, dertleşmeler.
Öğrenme, araştırma, talip olma niyeti
yok. Bütün kaygı sadece günü kurtarma ve sınavdan geçer not almadan ibaret.
Bütün öğrencilerin böyle olduğunu elbette
ki söylemiyorum. Ama sesi çıkanlarınki böyle. Öbürleri de bunlara çanak
tutmaktalar, karşı itiraz serdeden de çıkmamakta.
Garibce’nin “Kazanın dibi delik!”,
“Bizim oğlan döner döner bina okurdu acep şimdi ne okur” başlıklı yazılarını
lütfen tekrar okuyunuz.
Hukuka Giriş’ten hiç bahsedilmeden
Aile Hukuku… okutulduğunu Feys’de paylaşan öğrenci gerçekten üçüncü sınıfta
olabilir mi? Üçüncü sınıfta okuyor ise bir öğrenci, ikinci sınıfın güz
döneminde İslam Hukukuna Giriş adlı bir dersimizin olduğunu bilmesi lazımdır. O
derste fıkhın tanımından, sistematiğinden, amacından başlayarak temel giriş
konuları verilmeye çalışılıyor. Fıkıh İlmine Giriş adıl bendenizin de yazmış
olduğu kitap olmak üzre bu konuda yazılmış birkaç kitap da mevcut bulunuyor.
Çok öncelerden yapılmış tercüme eserler de zaten mevcut bulunuyor.
Böyle bir dersin kendi üzerinden
geçmiş olduğunun bile farkında olmayan bir öğrenciye ne demek lazımdır
bilemiyorum.
Olmuyor, olmuyor, bir türlü dolmuyor.
Kazanın dibi delik olduğu sürece de
hiç dolmayacak.
Bizim oğlan bina okurdu döner döner
gene okurdu.
Şimdi yeni duruma uygun yeni
söylemler geliştirmek lazım: Söz gelimi:
Cümle alem dönem boyu yatar
Bizim inek oğlan özet tutar
İlan edilince de sınavlar
Bir olup hepsi hap edip yutar
Ya da geleneği de çağrıştırıcı bir
biçimde ve daha veciz olarak şöyle denilebilir:
Bizim oğlan özet yutar
Tutar tutar gene yutar
Dua ile!
21.11.2012
GARİBCE
hocam elinize/kaleminize sağlık...
YanıtlaSilhal-i pürmelal'imiz ortada.
öğrencilik telakkîmizde ciddi sorunlar var. hakikaten günü kurtarmanın derdindeyiz. kerhen derslere giriyor, zorla öğreniyor, geçmekten başka hiçbir şeyi umursamıyoruz. yeter ki geçelim ve diplomayı elmize geçirelim. talibliğimizin tüm muhtevası bundan ibaret; geçmekten..
bizim için üniversiteler zaten tatmin merkezleri. öyle ilim yolculuğu falan bizi alakadar etmiyor. üniversiteler olsa olsa bir etiket olarak hayatımızde mevki tutuyor. ("marmara'da okudum/okuyorum")
bununla bireber çalışmadığımız kadar akıllı, yattığımız kadar zeki, umursamadığımız kadar artistiz. zannımız da bu.
bu mantıkla muhat olduğumuz sürece bizden adam olmaz hocam.
tekrar kaleminize sağlık..
(son olarak hocam,
hocalarımız sadece ilim talib'lerine ilmi arzından başka bu tür telakkileri eritmeye dair de bir şeyler konuşmalılar. bahusus hazırlık ve 1. sınıflarda. yoksa bu hata müşareket kazanacak, hocalarımız da bu vaziyetten mes'ul olacaklar)
Sevgili Selim Salih
YanıtlaSilSen sen olunca ben niye ben olmayayım.
Bu yük ne senin omzunda yalnız başına ne de benim omzumda hoca olarak.
Bir ucundan sen tutacaksın bir ucundan ben.
Bak o zaman bize yük mü dayanır.
Aşamadığımız yol mu kalır.
Sevgiyle!
Allah talebelerimizin yolunu açık etsin.