“Allah, sizi, din konusunda
sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik
etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları
sever.
Allah, sizi ancak, sizinle din
konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek
verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar
zalimlerin ta kendileridir”. (Mümtehine 60/8-9)[1]
Bu ayetin nüzul sebebi şöyle bir
olaydır:
Hz. Ebu Bekir’in kızı Esma’nın
cahiliye inancı üzerinde bulunmaya devam eden bir annesi vardı. Müşrik olan bu
kadının adı Kuteyle bt. Abduluzzâ idi. Bir gün beraberinde bir takım hediyeler,
çökelek, tereyağı vb. olduğu halde kızını görmeye gelmişti. Kızı Esma ona:
“-Senin hiçbir hediyeni kabul
edemem. Hz. Peygamber izin verinceye kadar da yanıma girme!” dedi.
Hz. Aişe, onun bu durumu Hz.
Peygamber’e açtı. Bunun üzerine bu ayetler geldi. (Kurtubî,
XXIII, 322)
Hz.
Safiyye bt. Huyeyy (ki kendisi Hz. Peygamber’in hanımı idi) odasını
Muaviye’ye yüz bin (dirhem)e satmıştı. Hz. Safiyye’nin
Yahudi olan bir erkek kardeşi vardı. Ona Müslüman olup kendisine mirasçı
olmasını önerdi. (Kavmi ona: “Dünyalık için dinini mi satacaksın?!” dediler ve
baskı yaptılar. O da Müslüman olmaya yanaşmadı.
Bunun üzerine Hz. Safiyye, mal varlığının üçte
birini o kardeşine vasiyet etti[2].
Bilindiği
gibi din ayrılığı miras engelleri arasında bulunmaktadır. Hz. Safiyye
Müslüman, kardeşi ise Yahudi olduğu için birbirlerine mirasçı olamazlardı. Hz. Safiyye de
ona Müslüman olmasını ve böylece miras engelinin ortadan kalkmasını söylemişti.
Bununla birlikte o Müslüman olmamıştı. Bu durumda kardeşi, Hz. Safiyye’nin
geride bıraktığı mal varlığından hiçbir şekilde miras yoluyla
faydalanamayacaktı. Ancak Hz. Safiyye belli ki kardeşini
kollamak istiyordu. O hukuken mirasçı değildi. Bu yüzden de ona vasiyette
bulunmasının önünde bir engel yoktu. Ölüme bağlı vasiyet gibi tasarruflar,
ancak mal varlığının üçte birinden geçerli olur. O da bu durumu göz önünde
bulundurmak suretiyle malının üçte birini ona vasiyet etmiştir.
Başka
hiçbir malı olmasa bile ev bedeli olarak eline geçen yüz bin dirhemin üçte biri
otuz üç bin küsur dirhem eder. Bu, zekatta nisab miktarının iki yüz dirhem
olduğu dikkate alındığında yüklü bir meblağ sayılır. Onun böyle yüksek bir meblağı Müslüman
olmayan birine vasiyet yoluyla bağışlaması ashaptan hiç kimsenin tepkisini
çekmemiştir. Çünkü onlar, akrabalık bağlarının –arada din farkı bulunsa bile-
gözetilmesinin gerekliliğini bilmektedirler. Aynı şekilde onlar yukarıda geçen
ayetten de öğrendikleri üzere sırf bizim gibi inanmıyor diye insanlara,
özellikle de yakınlarımıza iyilik yapmayı terk etmenin asla bir erdem
olmayacağını, asıl erdemin her halükârda yardım elimizi tüm insanlara
uzatabilmek için çaba içinde olmamız gerektiğini göstermiş oluyorlar.
Cümlesine
selam olsun!
Dua
ile!
20.12.2012
GARİBCE
[1]
لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ
فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا
إِلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ (8) إِنَّمَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ
عَنِ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا
عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ [الممتحنة : 8 ، 9]
[2]
سنن سعيد بن منصور (الفرائض) 227 - (1 / 128) 437- حَدَّثَنَا سُفْيَانُ
، عَنْ أَيُّوبَ ، عَنْ عِكْرِمَةَ ، أَنَّ صَفِيَّةَ بِنْتَ حُيَيٍّ بَاعَتْ حُجْرَتَهَا
مِنْ مُعَاوِيَةَ بِمِائَةِ أَلْفٍ ، وَكَانَ لَهَا أَخٌ يَهُودِيٌّ ، فَعَرَضَتْ عَلَيْهِ
أَنْ يُسْلِمَ فَيَرِثَ ، فَأَبَى فَأَوْصَتْ لَهُ بِثُلُثِ الْمِائَةِ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder