Bir rahmet esintisi yüreğimize su serpti.
İstişare Toplantısında tartışılan konulardan biri de vajinal akıntının dini hükmü idi.
Doktorlar ve İstanbul Müftümüz tarafından sunulan tebliğler ve yüpılan müzakereler sonucunda belki de toplantı boyunca en net sonuca ulaşılan konu bu oldu.
İnsanlar bir ömür boyu yaşıyorlar da neyin ne olduğunu bilemeyebiliyorlar. Arabayı kullanıp da motordan hiçbir şey anlamama gibi durumlar normal olabiliyor.
Bizim fıkıh kitapları hep “sebîleyn” der durur. Yani ön ve arka. Erkek ya da kadın olsun fark etmez, bu iki organdan çıkan her bir şey ne olursa olsun abdesti bozar denir.
Hep böyle öğrendik ve hep öyle bildik.
Oysa yeni yeni öğreniyoruz ki kadının durumu ile erkeğinki farklı imiş. Söz gelimi erkeğin erlik suyu (meni) bir kanaldan geliyor, idrar ise başka bir kanaldan geliyor sonra her ikisi birleşip aynı oluktan akıp dışarı atılıyor. Dolayısıyla erlik suyu Hanefîlere göre temiz değil ama farzetsek ki temiz, yine de idrarın aktığı oluktan aktığı için necis demek lazım geliyor ve dolayısıyla mezi denilen zevk suyu esas itibariyle temiz olsa bile necise bulaşma sonucu necis oluyor ve guslü değilse de abdest almayı gerekli kılıyor. Yani erkeklerin cinsel organlarında bir yaşlık görmeleri durumunda abdestleri bozuluyor.
Kadınların durumu ise farklı imiş. Bir kere kadının idrar kanalı vajinadan tamamen ayrı bulunuyormuş. Yani erkeklerinkinde olduğu gibi idrar ile zevksuyu ve meninin aynı menfezden dışarı atılması gibi atılmıyormuş. Yüzdeki menfezler gibi tamamen ayrı diyor doktor hanım. Dolayısıyla birbirine karışma yahut bulaşma durumu yokmuş.
Vajinal akıntı tamamen bu organın işlevselliğini ve sterilizasyonunu sağlamaya yönelik ve tamamen istemsiz salgılanan bir sıvı imiş. Aynen burundan salgılanan sıvı gibi oluyormuş ve her yönden birbirine benziyormuş. Dolayısıyla bir kere asla necis değilmiş. Ve de istemsizmiş. Burundan gelen akıntı nasıl ise bu da öyle imiş. Hükmü verilirken bu özelliği dikkate alınarak verilmeli imiş.
Burun akıntısı abdesti bozar mı? Hayır. Öyle ise bu da bozmazmış.
Kadınlar bu konuda yeterli bilgi sahibi olmadığı ve hocalar da kitaplardan okudukları doğrultuda “sebileynden gelen her şey velev ki kurtçuk gibi temiz bile olsa abdesti bozar” dedikleri için kadınların bir çoğu tampon kullanır yahut pamuk tıkarmış. Bu gibi uygulamalar ise sağlık açısından son derece zararlı imiş. Bu itibarla kadınların bu konuda bilgilendirilmeleri gerekiyormuş.
Herkes Garibce gibiyse bırakın kadınları önce hoca diye geçinenleri bilgilendirmek lazım. Cinsellik, insanlık için en güçlü motiflerden biri olmasına rağmen çoğu kez bastırılıyor, istihfaf ediliyor, tabu gibi görülüp konuşulamıyor ve en azından sağlıklı bir öğretim yapılamıyor. Çoğu kez rastladığımız durum şudur: Kız erkek karma sınıflarda cinsellikle ilgili bir bilgi varsa, bu bir şekilde geçiştiriliyor, en azından orada yazıldığı gibi okumak ya da mana vermek ayıp sayılabiliyor. Bazen bu gereksiz bir cesaret gibi görülüyor. Bu konu esasen bir bahsidiger olarak ele alınmayı hak ediyor.
Bu vesile ile bir daha tebellür etti ve ortaya çıktı ki biz dini ve hidayeti hep teşrîde aramışız. Bir kimse hoca ise, o her şeyi bilir, sanmışız. Çünkü şerî naslar her şeyi ama şöyle ama böyle söyler, işaret eder, imada bulunur. Hocalar, ihtiyaç duyulan o manaları nasların derunundan çıkarırlar. Bu itibarla ne ihtiyaç varsa cevabını onlar bilirler.
Bilirler de bilememişler işte. Asırlar boyu bilememişler. Çünkü hidayetin asıl birinci ayağı akıl ve onun ortaya koyacağı bilimsel verilerdir. Bilim bize bir şeyin gerçekliğini gösterir. Onunla ilgili değeri/ hükmü gene teşrî koyar. Ama hiç olmazsa her bir şey ne ise olduğu hal üzere algılanır ve şerî hükmü de ona uygun olarak verilir.
Anotomi ilmi bize, artık dünkü bizim fakihlerimizin bilmedikleri bazı gerçeklikleri öğretiyorsa, bu durumda bizim görevimiz, fakihlerin söylediklerini değil, bu ilmin verilerini esas alıp, ona uygun düşecek hükümler vermek olacaktır. Çünkü onların verdikleri hükümler kendi bilgi ve algıları üzerine kurulu olabilmektedir. Nitekim bu örnek bu konuda oldukça açık ve ibret vericidir.
Evet, işte böyle.
Bir rahmet esintisi yakaladık ve doğrusu insanlık ve özellikle de kadınlarımız adına sevindik. Müslümanlık hayatımızda var olacaksa, zahmetsiz, sıkıntısız olarak, normal ölçüler içinde var olacaktır.
Bütün hükümlerin en kolaylarını toplasanız bile (tetebbu’u’r-ruhas) din öyle herkesin ömür boyu taşıyabileceği kolaylıkta bir yük değildir. Çokları boyunlarındaki kulluk ilmeğini bile sıyırıp atıyor ve bunu bir tür özgürlük görüyor. Bu yaygın durumu görmezlikten gelemeyiz.
O yüzden bırakınız insanlar varsın kolaylıklarla, ruhsatlarla amel etsinler. Yeter ki dinin içinde kalsınlar.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu konudaki tavrı bizce de yerindeydi.
Ya Rabbi! Bizi doğruya isabetli kıl!
Ayaklarımızı doğru yoldan kaydırma!
Rızandan ayırma!
09.12.2012
GARİBCE
Emine Arslan: Hocam, biz müftülükte uzun zamandır böyle fetva veriyorduk, kurulun yeni karar vermiş olduğunu böylece sizden öğrenmiş olduk
YanıtlaSilMehmet Erdoğan: Siz hanımlar önden çekmeden bu işler düze çıkmayacak. Öyle gözüküyor.
herdogan38@.
YanıtlaSilGaribce'nin yazılı anlatmına doyulmuyor doğrusu..Aynı konuları ehlinden dinlemiş olmama rağmen,sizlerin anlatımı daha bir tatlı ve hoş oluyor..Teşekkürler..
Çok Değerli Hocam, fakihlerin her şeyi bildiğini söylemek tabii ki doğru olmaz. Ama söylemiş olduğunuz "Anotomi ilmi bize, artık dünkü bizim fakihlerimizin bilmedikleri bazı gerçeklikleri öğretiyorsa" sözünüze bu konuyla ilgili olarak en azından bazı fakihler hakkında katılamayacağım. Zira bizim fıkıh kitaplarımızda kadınların vajinal akıntısının temiz olduğunu söyleyen fakihler var. Hatta bunlardan birinde bu fetva Ebu Hanife'ye kadar dayandırılmaktadır. (Cevharatünneyyira, ed-Durru'l-Muhtar, İbn-i Abidin) Şafii Mezhebinde de tercih edilen görüşe göre vajinal akıntı temizdir. (Nevevi, Mecmu'
YanıtlaSilGörüldüğü gibi bizim bazı fakihlerimiz bundan çok uzun asırlar önce bilim ve tekniğin bu kadar gelişmediği bir zamanda dahi belkide konu hakkında bu tür bilimsel toplantı yapma imkanına sahip olmadan doğruya isabet edebilmişlerdir.
Bu sebeple "garipçe"nin diline uygun olarak bir latife kabilinden derim ki:) "kendi kalemize gol atmada bu kadar hızlı olmayalım. İllaki atacaksak da nizami olsun, ofsaytta kalmayalım.
Tüm fakihlerimizi hayırla yad ediyor, size selam ve hürmetlerimi iletiyorum. oencakar.
Sevgili Orhan hoca kardeşim,
YanıtlaSilSizlere hasbelkader hocalık yapmak bize şereftir.
Keşke her zaman yazılanlar okunsa ve sizlerinki gibi güzel katkılar yapılsa dahası gaydasına da getirip Molla Kasımlık dahi yapılsa bizdeki ilim düzeyi şu andakinden çok daya yüksek olurdu. Bu vesile ile katkınıza teşekkür ediyor tavrınızıkutluyorum.
Benim eleştirdiğim ve sizin haksız bulduğunuz noktaya gelince, keşki ben yanılmış olsaydım da siz isabet etmiş olsaydınız. Biz hidayeti hep teşride aramışız, oysa tekvin ve teşri hep birlikte atbaşı yürümeliydi. Tekvin makine, teşri kullanma kılavuzu gibi algılanmalıydı. Teşrie verilen değer en az onun kadar tekvine de verilmeli idi. O zaman bugün için problem olarak karşımıza çıkan bir çok konu haddi zatında bir problem olmaktan zaten çıkardı. Sözgelimi alkolun necis olduğunu, tekvini göz önüne alsaydık nasıl söyleyebilirdik. Düşün şimdi alkol ve alkol içeren her şey necis yani dışkı gibi idrar gibi necis... Niye çünkü Teşrî öyle söylüyor. İyi tamam da tekvin ne söylüyor bir de ona bakalım dedik mi? Dediysek ve diyenler varsa onlara yukarıda isimlerini saydıkların da dahil olmak üzere selam olsun. Demeyenlere de selam olsun. Ama onların üzerimizdeki gölgesi hiç olmazsa açılacak bu yolu tıkamasın, bizim demek istediğimiz sadece bundan ibarettir.
Sevgiyle.
Hocam, buna benzer madem açıldı konular var mı? Domuz Teşrii açıdan necis, tekvin açısından doğal çöp öğütücü gibi değil mi? Doğru anlamışımıdır inşaAllah.
YanıtlaSilHocam Allah razı olsun garipce bir oluk gibi akmaya başlamıştı ama şimdi ırmağa dönüşmek üzere .Kırsallaşan akıllarımızı hedef almaya devam konusunda Allah yar ve yardımcınız olsun.
YanıtlaSilm.uzunyolcu
Din işleri yüksek kurulu uzmanı Mehmet Keskin hoca geçenlerde dost tv.de kadinlardan gelen akıntı bozar dedi. Konuyu hızla bitirdi.
YanıtlaSildiyanet bu konuda henüz kararını veremedi.diyanet merkez ve müftülükler farklı fetvalar veriyor.
YanıtlaSil