9 Mart 2013 Cumartesi

Bekir Topaloğlu Hocanın İlahiyat Öğrencilerine üç tavsiyesi



Bekir Topaloğlu hocam, benim danışman hocam Hayreddin Karaman gibi bu neslin öncülerinden biriydi. Bunlar hem yolu açmışlar hem de o yolda yol almışlardı. O yüzden bizim nesiler üzerinde hakları büyüktü. Bu neslin kaderini Allah bir ölçüde onların emanetine tevdi eylemişti.
Bizler aşağı yukarı onlar tarafından açılmış olan bu yolda ilerlerken elimizdeki ders kitabı namına yazılmış ne varsa hemen hepsi bu öncülere aitti. Özellikle de bu ikili birlikte başı çekmişlerdi. İkinin ikincisi hangisiydi, onu belirlemek bize düşmezdi.
Bekir Topaloğlu, memleketinde medreseyi bitirmiş icazetli biriydi. Hayreddin Karaman ise nalbantlıktır, işportacılıktır derken ileri bir yaşta okula intisap etmiş, ilmi olmasa da gelişmiş muhakemesiyle eksiklerini ikmal edip zeka ve dehasıyla başa geçmişti.
Bunlar, elbette ki etraflarındakilerle birlikte vaziyet etmekteydiler. Bugün sayılarını bilmediğimiz yüzlerce İHL okullarımız ve sayısı illerin sayısını aşan (!) İlahiyat Fakültelerimiz nüve itibariyle, o ilk nesillerin saçmış olduğu tohumların artık gözle görülür hale gelen semereleri olmalıdır.
İşte böylesine önemli bir hocamızı yeni nesillere tanıtmak ve hocamızın tecrübe ve birikimlerinden yararlanmak üzere Bilgi ve Değerler Kulübümüz Fakültemiz Konferans Salonunda bir sohbet toplanıtıs düzenlemişti.
Bekir Topaloğlu Hocanın, değerli öğrencilerimize üç tavsiyesi oldu.
1. İçinde bulunduğunuz mazhariyet sebebiyle Allah’a şükredin ve şükrünüzü ifa edebilmek için düzenli bir biçimde günde en az on iki saat çalışın. Arapça’yı ne yapıp edip, mutlaka öğrenin. Aksi takdirde bunun psikolojik ezikliğini ömrünüz boyu çekersiniz.
2. Kuran ve meal okuyun. Bunu kendiniz için yapın, hidayetlenmeyi amaçlayın. Her okuyuşunuzu belli bir konuyu aklınızda tutarak yapın.
3. Siyer okuyun.
Bu üç maddeyi Hoca uzun uzadıya açtı.
Medreseden icazetli biri olarak babasının zoruyla İmam Hatibe giren hoca, böylesi bir okulun lüzumsuzluğuna kani iken daha altı ay geçmeden İmam Hatiplerin ideal olabilecek bir okul olduğunu görür. “Medrese de siyer namına hiçbir ders yoktu. O yüzden ne olduğunu bilmiyorduk. Bizde bilgi vardı ama, zaman mefhumu yoktu. Bunları belli bir kronoloji içerisinde almamıştık” diyor.
Garibce’nin hep vurguladığı “Derinlik bilgiyle, ufuk görgüyle” şiarı, hocanın tecrübesiyle bir daha teyit edilmiş oldu. Medresenin derinliği ile bu yeni okulların ufku bir araya getirilmeliydi. Topaloğlu kendi hayatında bu şansı bulmuştu. Ve kendisi de bu aziz millet ve bu millete umut olan bu yeni nesiller için bir şans olmuştu.
Kendisi hatırlar mı bilmem ama, doktora yaptığım sırada bir yıl boyunca bana bir burs da bağlamıştı. Evli ve üç çocuklu, kitap alma hastalığına yakalanmış bir doktora öğrencisinin bu bursa ihtiyacı vardı.
Bu vesile ile de kendisine müteşekkirim.
Onu ilk gördüğümde, tipi hayalimde tahayyül ettiğim Bekir Topaloğlu’na benzememesi sebebiyle biraz hayal kırıklığına uğramış olsam da, ilim yolunda hep bir otorite ve hasbî gördüm. Elini öpmekten şeref duydum. Garibce imzasıyla yazdığım birçok yazıda muhtemelen kendisinden bahsetmişimdir. Bazı yazıların fikir kaynağı bizzat kendisi olmuştur. Çokça okunan yazılarımızdan biri olan “İlim adamı asosyal olmalı mı?” başlıklı yazımız bunlardan biridir. Hocanın bu konferansta anlattıklarına bakılırsa hocanın bu konudaki düşüncesinde bir değişiklik de yoktur. Eğer diyor “Bir ilim talibi, dört duvar arasında okumaktan ve yazmaktan en büyük zevki alıyor hale gelmişse işte o zaman felaha ermiştir!”
Kendisine hayırlı uzun ömürler diliyorum.
Dua ile.
09.03.2013
GARİBCE




4 yorum:

  1. Sacit Türker: Değerli hocamıza afiyet üzere geçen uzun bir ömür dileriz. insan hayatın içinde çeşitli hadiselerle yüzleşirken şuuraltı müktesebatında yer eden hocalarının tavsiye,tavır ve yaklaşımlarından hatırlayabildikleriyle istifade ediyor ve engelleri aşmaya çalışıyor. ilimle ameli bir arada götüren, fikir çilesi çekmiş, mutedil bir aksiyonu benimsemiş olan hocaların tesiri hem daha etkili hem de daha sürekli oluyor. bazen dostlarından atılan güllerle daha çok mahzun ve mükedder olan bu hocalarımıza bir çok talebenin özür borcu var. Allah kendisini sevenlerle ve rızasına erenlerle birlikte haşr olmayı nasip eylesin.

    YanıtlaSil
  2. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, bu güzel paylaşımınız için de Allah sizden razı olsun muhterem hocam.

    YanıtlaSil
  3. Bekir hocamıza Allah rahmet eylesin, Size de bereketli ve huzurlu ömürler versin.

    YanıtlaSil
  4. Slm
    “Sayısı illerin sayısını aşan(!) ilahiyat fakülteleri cümlenizdeki ünleme katılamıyorum. Bir kere her ile bir üniversite açılmışsa her üniversiteye bir İlahiyat Fakültesi açılması neden yadırganıyor?
    Kalite bütün fakülteler için geçerli.

    Bir ile birden fazla imam hatip okulu açılamaz mantıcının Kayseri’de “şube” açarak aşıldığını bile birisin.
    Ankara ilahiyat hala kendini bir numara görür. Enstitüden dönüşen ilahiyatlar, kodemlidir ; tamam.ancak ötekiler taşralı mıdır?
    Her ile tanınan üniversite hak olmuşsa,
    Her üniversiteye ilahiyat da haktır. Ünleme müstehak değildir” diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil