1 Mart 2013 Cuma

Süt Bankası: Tekmile




Garibce’nin “Süt Bankası” başlıklı yazısı, esas itibariyle bir furu-ı fıkıh yazısı değildi. O yüzden de nihaî hüküm ve delillere dair bilgi verilmemişti.
Bu yüzden de bazı okuyucu dostların istifsarı ve ilave açıklamayı gerektirici merakları söz konusu olmuştur.
Mesala: herdogan38@: “Konunun gereği tamam, lakin çekinceler ve tedbirler konusundaki mülahazalarda görüş serdetmemişsiniz.” şeklinde bir tespitte bulunmuştur.

EldHas Historian ise “Acaba o zaman bankadan alınan sütten sıhriyet doğmuyor mu? Bakıcı annelik kaydından dolayı.” diye soruyor ve  bir fakih için gerekli olan anlayışın aslında –dinler tarihi alanına geçse de- kendisinde bihakkın mevcudiyetini ortaya koyuyor.
Nurullah Aydeniz kardeşimiz ise şöyle bir yorum ekliyor:
“Hocam! Anne sütünün çocuk üzerinde bir etkisi yok mu? Süt kardeşlerin evliliğinin haramlığı sadece süt emziren anneye, o aileye ve orada birlikte geçirilen zamana saygıya mı bağlıdır? Şayet ikincisi kabul edilirse (bir önceki yazınız) evde kalmış kızın derdini çeken abiye, amca oğlu yanında ikinci bir seçenek daha sunulmuş olmuyor mu? Ve aynı zamanda "süt kardeş" ifadesini de literatürden kaldırıyor. Yazılarınızı ilgiyle okumaya çalışıyorum ve gerçekten çok istifade ediyorum. Saygılarımla.”
Belli ki konunun biraz daha irdelenmeye ihtiyacı var:
Bir kere “süt kardeş” kavramı niye kalksın ki? Emzirme yoluyla sütanneliği sabit olan kadının çocukları, emenin de emme dolayısıyla kardeşleri olur. Bu konuda bir farklılık zaten yoktur.
“Anne sütünün çocuk üzerinde bir etkisi yok mu?” deniliyor. Olmaz mı? Erkeklerin sütü de olurmuş ve o süt haramlığı doğurmazmış. Kitaplar öyle yazıyor. Süt olarak bir gıdadır ve elbette onun da çocuk üzerinde etkisi vardır.
Eğer mücerret vücut üzerindeki etki haramlık hükmünün gerekçesi (illet) olsaydı, o takdirde kan naklinin böyle bir sonucu gerektirmesi evleviyet arz ederdi.
Bilindiği üzere kan naklinin imkan dahiline girmesiyle birlikte bir insandan başka birisine sütten çok daha hayati önem arz eden insan vücudunun üretmiş olduğu bir ürün aktarılabilmektedir. Bu işlem sonucu alıcı ve verici insanlar arasında ne bir kan kardeşliği ne de evlenme haramlığı söz konusu değildir. Çünkü haramlar, kıyas yoluyla çoğaltılamazlar ve sınırları içinde kalırlar.
Bir kere süt emme sebebiyle haramlık hükmünü getiren naslar gerek Kur’an’da ve gerekse sünnette hep emmek fiili ile ifade edilmektedir[1].
Süt emmeden doğan haramlık arızî ve istisnâî bir durumdur. Dolayısıyla mevridine masrufu esas olmalıdır. Yani nasda ne deniyorsa, alanı genişletilmeden olduğu gibi alınması esas olmalıdır.
Fıkıh kitaplarımızda aynı inekten süt içmiş olmakla süt akrabalığı oluşmayacağına dair bilgiler vardır.  Çünkü bu gibi durumlar çocuk için bir gıda olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır. Buna mukabil sütannelik ancak onu emmiş olmakla gerçekleşebilecek bir şeydir. Anne sütünün emzirme işi olmadan bir kapta biriktirilip onun bir bebeğe verilmesi, ona bir çeşit gıda vermek  demektir.
Nitekim gene fıkıh kitaplarımızda “Sütün peynir vb. yapılıp çocuğa yedirilmesi halinde haramlık hükmünün doğmayacağı belirtilir. Burada Kâsânî’nin hükmü izah sadedinde çünkü bu fiile “radâ’ yani emme” denmeyeceğini ifade etmesi bizim için de aydınlatıcı olur[2].
Elbette aranması halinde delil olarak karşı görüşler de serdedilebilir.
Burada niyet ve maksat çok önemlidir. Eğer niyet, bir ihtiyaca binaen atılan böylesi bir adımı daha baştan bazı mülahazalarla –ki bu muhalefet etme güdüsü olabilir, ölçüsüz dindarlık anlayışı olabilir, cehalet ve bağnazlık olabilir…- akamete uğratmak olursa, helal gıda tartışmalarında olduğu gibi tüm insanları sıkboğaz etme pahasına yersiz yorumlar, izahlar ve sınırlı olması gereken haramlık dairesini olabildiğince genişletmeye kalkışılma gibi tavırlar gözlemlenebilmektedir.
Burada da durum aynıdır. Yapılan muhalefet ve karşı çıkışlarda, yazı ve beyanatlarda ne ölçü ne de insaf bulunmaktadır.
Bu anlattıklarımız bu konuda bir imkâna açılan bir penceredir. Haydi diyelim ki gören göz yok. O zaman hiç olmazsa nasıl ederiz ve hangi tedbirler alırız ki söz konusu olabilecek sakıncalar en aza insin diye tavır koymak gerekmez mi?
Şu iyi bilinmelidir ki dünya hayatında mefsedetsiz/ zararsız hiçbir maslahat/ yarar olmadığı gibi, maslahatsız hiçbir mefsedet de yoktur. Her bir şeyin yarar ve zarar dengesi kurulur, hangi taraf ağır basıyorsa o tarafa itibar edilir.
Mevhum gerekçelerle, sahici bir ihtiyacı karşılayacak adımlar engellenemez.
Kaldı ki muhafazakarlığı müsellem Din İşleri Yüksek Kurulu bile aleyhte koparılan yaygaralara göre oldukça olumlu sayılabilecek bir mütalaa serdetmiş ve bazı tavsiyelerle süt bankası kurulmasının cevazına kapı aralamıştır.[3]
Hayırlı olsun!
Allah, her yeni doğana kendi öz annesini doya doya emmeyi nasip etsin!
01.03.2013
GARİBCE



[1] حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْأَخِ وَبَنَاتُ الْأُخْتِ وَأُمَّهَاتُكُمُ اللَّاتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ [النساء : 23]
صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري - (3 / 222)  يَحْرُمُ مِنَ الرَّضَاعِ مَا يَحْرُمُ مِنَ النَّسَبِ
[2] بدائع الصنائع في ترتيب الشرائع - (8 / 120) وَلَوْ جُعِلَ اللَّبَنُ مَخِيضًا أَوْ رَائِبًا أَوْ شِيرَازًا أَوْ جُبْنًا أَوْ أَقِطًا أَوْ مَصْلًا فَتَنَاوَلَهُ الصَّبِيُّ لَا يَثْبُتُ بِهِ الْحُرْمَةُ ؛ لِأَنَّ اسْمَ الرَّضَاعِ لَا يَقَعُ عَلَيْهِ
[3] Haber şöyle:

Diyanet süt kardeş fetvasını verdi

Sağlık Bakanlığı, anne sütü bankası projesi için ilahiyatçıların dillendirdiği "süt kardeş" kaygısını giderecek formülü buldu.

Çocuk kızsa süt kardeşi de kız olacak.
 Sağlık Bakanlığı'nın bebek ölümlerini azaltmak için üzerinde çalıştığı anne sütü bankası projesine Diyanet'ten vize çıktı. Dini açıdan sakıncalı olduğu konusunda tartışmalara neden olan proje için formül bulundu. Buna göre doğum yapan annenin en fazla 1 tane süt çocuğu olacak, ayrıca çocuk kızsa süt kardeşi de kız olacak.
AİLE RIZASI ARANACAK
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, projenin her anlamda detaylı bir şekilde araştırılıp hayata geçirileceğini belirtti. Müezzinoğlu, “Proje ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş aldık. Fayda durumu ile ilgili hayırlı olduğunu ilettiler. Ayrıca Yahudi ve Hıristiyan cemaatlerle de görüştük, inceleyeceklerini söylediler” dedi.
Aile rızasının kesinlikle alınacağını belirten Müezzinoğlu ilk etapta süt çocuğu projesinin işleniş aşamalarını ve şartlarını şöyle anlattı: “Bu tedbirler kapsamında bir annenin kendi çocuğuyla aynı cinsiyette sadece bir süt çocuğu olacak. Sağlık açısından tüm tetkikler yapılacak. Süt kardeşliği nüfus kütüğüne işlenecek. her iki tarafın kardeşleri de bilgilendirilecek. 5’er yıllık periyotlarla bilgilendirme yapılacak. Farklı dinlerden kişilerin de başvurusu kabul edilebilecek.”
Diyanet’ten 7 maddelik uyarı
Diyanet İşleri Başkanlığı “Anne Sütü Bankası” konusunda yazılı bir açıklama yaptı. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun konuya ilişkin 2012’de yaptığı müzakerede konunun dini açıdan sakınca doğurmaması için dikkat edilmesi gereken hususları değerlendirdiği bildirildi. Kurulun bu konudaki kararları şöyle sıralandı:
*Süt verecek kadının kendi çocuğunu sütten mahrum bırakmaması.
*Başka kadının sütünü içen çocuklar arasında oluşacak mahremlik dairesini olabildiğince daraltmak için pratik bir tedbir olarak bir kadından alınan sütün sadece erkek veya sadece kız çocuklara verilmesi.
*Süt veren kadınla süt verilen çocuğun kimliklerinin kayıt altına alınması ve bu bilginin her iki tarafa da verilmesi.
*Bu hususun yasal düzenlemeyle güvence altına alınması.
*Evliliğe engel teşkil eden süt akrabalığı dairesinin daha da genişlememesi için birden fazla anneye ait sütlerin karıştırılmaması.
*Süt veren anneye masrafları dışında bir ücret verilmemesi, alınan sütlerin para karşılığı satılmaması.
*Annesinin sütüyle beslenme imkanı bulunanların bu sistemden yararlandırılmaması.
LÜTFİ ERDOĞAN - BUGÜN GAZETESİ

1 yorum:

  1. herdogan38@. İfadeleriniz ilgi ile takip edilmekte ve çıktısı alınarak okunmaktadır. İlk görüş beyanınızda ......mülahazalar... demiştik..
    Bu gün daha ilginç bir ifade ile karşılaştık..
    '.......Buna mukabil sütannelik ancak onu emmiş olmakla gerçekleşebilecek bir şeydir. Anne sütünün emzirme işi olmadan bir kapta biriktirilip onun bir bebeğe verilmesi, ona bir çeşit gıda vermek demektir.
    Nitekim gene fıkıh kitaplarımızda “Sütün peynir vb. yapılıp çocuğa yedirilmesi halinde haramlık hükmünün doğmayacağı belirtilir. Burada Kâsânî’nin hükmü izah sadedinde çünkü bu fiile “radâ’ yani emme” denmeyeceğini ifade etmesi bizim için de aydınlatıcı olur....'
    Şimdi avamın/havassın zihni daha da karıştı..
    Yani Garibce, şunu mu anlamalıyız?: 'Fiilen emme=dudak-meme teması olmadan sıhrıyet doğmaz mı..? Selamlar..

    YanıtlaSil