Garibce’nin
“Süt Bankası” başlıklı yazısı, esas itibariyle bir furu-ı fıkıh yazısı değildi.
O yüzden de nihaî hüküm ve delillere dair bilgi verilmemişti.
Bu
yüzden de bazı okuyucu dostların istifsarı ve ilave açıklamayı gerektirici
merakları söz konusu olmuştur.
Mesala:
herdogan38@: “Konunun gereği tamam,
lakin çekinceler ve tedbirler konusundaki mülahazalarda görüş serdetmemişsiniz.”
şeklinde bir tespitte bulunmuştur.
EldHas Historian ise “Acaba o zaman
bankadan alınan sütten sıhriyet doğmuyor mu? Bakıcı annelik kaydından dolayı.” diye
soruyor ve bir fakih için gerekli olan
anlayışın aslında –dinler tarihi alanına geçse de- kendisinde bihakkın
mevcudiyetini ortaya koyuyor.
Nurullah Aydeniz kardeşimiz ise şöyle
bir yorum ekliyor:
“Hocam! Anne sütünün çocuk üzerinde bir
etkisi yok mu? Süt kardeşlerin evliliğinin haramlığı sadece süt emziren anneye,
o aileye ve orada birlikte geçirilen zamana saygıya mı bağlıdır? Şayet ikincisi
kabul edilirse (bir önceki yazınız) evde kalmış kızın derdini çeken abiye, amca
oğlu yanında ikinci bir seçenek daha sunulmuş olmuyor mu? Ve aynı zamanda
"süt kardeş" ifadesini de literatürden kaldırıyor. Yazılarınızı
ilgiyle okumaya çalışıyorum ve gerçekten çok istifade ediyorum. Saygılarımla.”
Belli ki konunun biraz daha irdelenmeye
ihtiyacı var:
Bir kere “süt kardeş” kavramı niye
kalksın ki? Emzirme yoluyla sütanneliği sabit olan kadının çocukları, emenin de
emme dolayısıyla kardeşleri olur. Bu konuda bir farklılık zaten yoktur.
“Anne sütünün çocuk üzerinde bir etkisi
yok mu?” deniliyor. Olmaz mı? Erkeklerin sütü de olurmuş ve o süt haramlığı
doğurmazmış. Kitaplar öyle yazıyor. Süt olarak bir gıdadır ve elbette onun da
çocuk üzerinde etkisi vardır.
Eğer mücerret vücut üzerindeki etki
haramlık hükmünün gerekçesi (illet) olsaydı, o takdirde kan naklinin böyle bir
sonucu gerektirmesi evleviyet arz ederdi.
Bilindiği üzere kan naklinin imkan
dahiline girmesiyle birlikte bir insandan başka birisine sütten çok daha hayati
önem arz eden insan vücudunun üretmiş olduğu bir ürün aktarılabilmektedir. Bu işlem
sonucu alıcı ve verici insanlar arasında ne bir kan kardeşliği ne de evlenme
haramlığı söz konusu değildir. Çünkü haramlar, kıyas yoluyla çoğaltılamazlar ve
sınırları içinde kalırlar.
Bir kere süt emme sebebiyle haramlık
hükmünü getiren naslar gerek Kur’an’da ve gerekse sünnette hep emmek fiili ile
ifade edilmektedir[1].
Süt emmeden doğan haramlık arızî ve
istisnâî bir durumdur. Dolayısıyla mevridine masrufu esas olmalıdır. Yani nasda
ne deniyorsa, alanı genişletilmeden olduğu gibi alınması esas olmalıdır.
Fıkıh kitaplarımızda aynı inekten süt
içmiş olmakla süt akrabalığı oluşmayacağına dair bilgiler vardır. Çünkü bu gibi durumlar çocuk için bir gıda
olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır. Buna mukabil sütannelik ancak onu
emmiş olmakla gerçekleşebilecek bir şeydir. Anne sütünün emzirme işi olmadan
bir kapta biriktirilip onun bir bebeğe verilmesi, ona bir çeşit gıda
vermek demektir.
Nitekim gene fıkıh kitaplarımızda “Sütün
peynir vb. yapılıp çocuğa yedirilmesi halinde haramlık hükmünün doğmayacağı belirtilir.
Burada Kâsânî’nin hükmü izah sadedinde çünkü bu fiile “radâ’ yani emme” denmeyeceğini
ifade etmesi bizim için de aydınlatıcı olur[2].
Elbette aranması halinde delil olarak
karşı görüşler de serdedilebilir.
Burada niyet ve maksat çok önemlidir. Eğer
niyet, bir ihtiyaca binaen atılan böylesi bir adımı daha baştan bazı
mülahazalarla –ki bu muhalefet etme güdüsü olabilir, ölçüsüz dindarlık anlayışı
olabilir, cehalet ve bağnazlık olabilir…- akamete uğratmak olursa, helal gıda
tartışmalarında olduğu gibi tüm insanları sıkboğaz etme pahasına yersiz
yorumlar, izahlar ve sınırlı olması gereken haramlık dairesini olabildiğince
genişletmeye kalkışılma gibi tavırlar gözlemlenebilmektedir.
Burada da durum aynıdır. Yapılan
muhalefet ve karşı çıkışlarda, yazı ve beyanatlarda ne ölçü ne de insaf bulunmaktadır.
Bu anlattıklarımız bu konuda bir imkâna
açılan bir penceredir. Haydi diyelim ki gören göz yok. O zaman hiç olmazsa
nasıl ederiz ve hangi tedbirler alırız ki söz konusu olabilecek sakıncalar en
aza insin diye tavır koymak gerekmez mi?
Şu iyi bilinmelidir ki dünya hayatında
mefsedetsiz/ zararsız hiçbir maslahat/ yarar olmadığı gibi, maslahatsız hiçbir
mefsedet de yoktur. Her bir şeyin yarar ve zarar dengesi kurulur, hangi taraf
ağır basıyorsa o tarafa itibar edilir.
Mevhum gerekçelerle, sahici bir ihtiyacı
karşılayacak adımlar engellenemez.
Kaldı ki muhafazakarlığı müsellem Din
İşleri Yüksek Kurulu bile aleyhte koparılan yaygaralara göre oldukça olumlu
sayılabilecek bir mütalaa serdetmiş ve bazı tavsiyelerle süt bankası
kurulmasının cevazına kapı aralamıştır.[3]
Hayırlı olsun!
Allah, her yeni doğana kendi öz annesini
doya doya emmeyi nasip etsin!
01.03.2013
GARİBCE
[1] حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ
وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْأَخِ وَبَنَاتُ الْأُخْتِ
وَأُمَّهَاتُكُمُ اللَّاتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ
[النساء : 23]
صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري - (3
/ 222) يَحْرُمُ مِنَ الرَّضَاعِ مَا يَحْرُمُ مِنَ النَّسَبِ
[2] بدائع الصنائع في ترتيب الشرائع
- (8 / 120) وَلَوْ جُعِلَ اللَّبَنُ مَخِيضًا
أَوْ رَائِبًا أَوْ شِيرَازًا أَوْ جُبْنًا أَوْ أَقِطًا أَوْ مَصْلًا فَتَنَاوَلَهُ
الصَّبِيُّ لَا يَثْبُتُ بِهِ الْحُرْمَةُ ؛ لِأَنَّ اسْمَ الرَّضَاعِ لَا يَقَعُ
عَلَيْهِ
Diyanet süt
kardeş fetvasını verdi
Sağlık
Bakanlığı, anne sütü bankası projesi için ilahiyatçıların dillendirdiği
"süt kardeş" kaygısını giderecek formülü buldu.
Çocuk kızsa süt
kardeşi de kız olacak.
Sağlık Bakanlığı'nın bebek ölümlerini azaltmak
için üzerinde çalıştığı anne sütü bankası projesine Diyanet'ten vize çıktı.
Dini açıdan sakıncalı olduğu konusunda tartışmalara neden olan proje için
formül bulundu. Buna göre doğum yapan annenin en fazla 1 tane süt çocuğu
olacak, ayrıca çocuk kızsa süt kardeşi de kız olacak.
AİLE RIZASI ARANACAK
Sağlık Bakanı
Mehmet Müezzinoğlu, projenin her anlamda detaylı bir şekilde araştırılıp hayata
geçirileceğini belirtti. Müezzinoğlu, “Proje ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan
görüş aldık. Fayda durumu ile ilgili hayırlı olduğunu ilettiler. Ayrıca Yahudi
ve Hıristiyan cemaatlerle de görüştük, inceleyeceklerini söylediler” dedi.
Aile rızasının
kesinlikle alınacağını belirten Müezzinoğlu ilk etapta süt çocuğu projesinin
işleniş aşamalarını ve şartlarını şöyle anlattı: “Bu tedbirler kapsamında bir
annenin kendi çocuğuyla aynı cinsiyette sadece bir süt çocuğu olacak. Sağlık
açısından tüm tetkikler yapılacak. Süt kardeşliği nüfus kütüğüne işlenecek. her
iki tarafın kardeşleri de bilgilendirilecek. 5’er yıllık periyotlarla
bilgilendirme yapılacak. Farklı dinlerden kişilerin de başvurusu kabul
edilebilecek.”
Diyanet’ten 7 maddelik uyarı
Diyanet İşleri
Başkanlığı “Anne Sütü Bankası” konusunda yazılı bir açıklama yaptı. Din İşleri
Yüksek Kurulu’nun konuya ilişkin 2012’de yaptığı müzakerede konunun dini açıdan
sakınca doğurmaması için dikkat edilmesi gereken hususları değerlendirdiği
bildirildi. Kurulun bu konudaki kararları şöyle sıralandı:
*Süt verecek
kadının kendi çocuğunu sütten mahrum bırakmaması.
*Başka kadının
sütünü içen çocuklar arasında oluşacak mahremlik dairesini olabildiğince
daraltmak için pratik bir tedbir olarak bir kadından alınan sütün sadece erkek
veya sadece kız çocuklara verilmesi.
*Süt veren
kadınla süt verilen çocuğun kimliklerinin kayıt altına alınması ve bu bilginin
her iki tarafa da verilmesi.
*Bu hususun
yasal düzenlemeyle güvence altına alınması.
*Evliliğe engel
teşkil eden süt akrabalığı dairesinin daha da genişlememesi için birden fazla
anneye ait sütlerin karıştırılmaması.
*Süt veren
anneye masrafları dışında bir ücret verilmemesi, alınan sütlerin para karşılığı
satılmaması.
*Annesinin
sütüyle beslenme imkanı bulunanların bu sistemden yararlandırılmaması.
LÜTFİ ERDOĞAN - BUGÜN GAZETESİ
herdogan38@. İfadeleriniz ilgi ile takip edilmekte ve çıktısı alınarak okunmaktadır. İlk görüş beyanınızda ......mülahazalar... demiştik..
YanıtlaSilBu gün daha ilginç bir ifade ile karşılaştık..
'.......Buna mukabil sütannelik ancak onu emmiş olmakla gerçekleşebilecek bir şeydir. Anne sütünün emzirme işi olmadan bir kapta biriktirilip onun bir bebeğe verilmesi, ona bir çeşit gıda vermek demektir.
Nitekim gene fıkıh kitaplarımızda “Sütün peynir vb. yapılıp çocuğa yedirilmesi halinde haramlık hükmünün doğmayacağı belirtilir. Burada Kâsânî’nin hükmü izah sadedinde çünkü bu fiile “radâ’ yani emme” denmeyeceğini ifade etmesi bizim için de aydınlatıcı olur....'
Şimdi avamın/havassın zihni daha da karıştı..
Yani Garibce, şunu mu anlamalıyız?: 'Fiilen emme=dudak-meme teması olmadan sıhrıyet doğmaz mı..? Selamlar..