Bir
Buharî hadisinde[1] Hz.
Peygamber Müslümanların birbirleri üzerinde bazı haklarından bahsetmiştir.
Bunlar arasında “ıyâdetü’l-merîz” da var.
Bunu
genelde bizim mütercimler “Hasta ziyareti” diye çevirirler. Kanaatimce bu
çeviri eksik ya da yanlıştır. Çünkü burada tüm Müslümanlardan istenilen,
hastanın gerekli her türlü tedavi ve bakım külfetinin üstlenilmesi olmalıdır.
Bu görev evvel emirde akrabalara düşer, ama kişinin bu vazifeleri yapacak
yakınları yoksa o taktirde de bu görev bir kifaî farz olarak tüm Müslümanların boynuna
bir yük olarak biner. Eğer yerine
getirilmez de o insan tedavi edilmediği ve arkasından da bakılmadığı için
ölürse onun vebali herkesin boynuna birden biner.
İmdi
sorun şu ki bu vazifelerin vaktiyle kişilerin uhdesine tevdi edilmiş iken
günümüzde kurumlaştırılmasının gerekli hal alışıdır. Ben ne kadar çok sevsem ve
saysam da en yakınlarımı bile kendi imkânlarımla tedavi ettiremem ve gerekli
bakımını yapamam. Ne zaman ki hastaneler
kurarız, sağlık sigortaları oluştururuz, yoksul ve kimsesizler de dahil olmak
üzere herkesi şemsiyesi altına alacak şekilde sosyal güvenlik kurumları
geliştiririz, işte o zaman bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmiş oluruz.
Buna
mukabil annemiz hasta oldu. Başına oturduk, o bize baktı biz ona baktık. O
ağladı biz ağladık. Salya sümük birbirine karıştı. Ama kadıncağız doktora
gütürülmedi, doktor ayağına getirilmedi. Başında hocalar okudu üfledi. Cümle yakınları
toplandı, ağıtlar yakıldı. Bu arada herkes işinden gücünden kaldı… Matlup olan
bu değildir. Vaktiyle birçok sorumluluk kişilerin uhdesine verilmişti. Başka
türlü bir imkan da yoktu. Ama tek tük de olsa bazı ağır yükler âkile sisteminde
olduğu gibi kurum halinde paylaşılmaktaydı. Aradan geçen zaman ve ortaya çıkan
yeni imkanlar, bu türden pek çok yükü oluşan bu yeni kurumların sorumluğuna
tevdi etmiş durumda. Bu çok güzel bir gelişme. Ama eksik olanı şu:
Bu
kurumlarda çalışan insanlar hizmet verdikleri kimseleri aynı zamanda duyguları
da olan bir insan olarak görmeli ve ona göre uygun bir davranış
göstermelidirler. Söz gelimi hasta düşmüş bir insan, bozulmuş da tamir edilmesi
gereken bir makine gibi görülmemeli, keza bir huzur evindeki yaşlı üstü başı
temizlenirken bir insan olduğu unutularak hırpalanmamalı, horlanmamalı. Bu kabilden
gözüken davranışlar yüzünden zaman içinde geliştirilmiş olan bu türden kurumlar
aleyhine tavır geliştirmek yerine, burada hizmet almanın ve vermenin daha
insanî bir düzeye nasıl çıkarılabileceğinin imkanları araştırılmalı, her yerde
ve her zaman hep ihtiyaç duyacağımız ve her zaman ortak paydalarımız olacak
olan değerleri yaygınlaştırma ve geliştirme doğrultusunda çabalar
göstermeliyiz.
Dua
ile!
25.10.2013
GARİBCE
[1] صحيح البخاري ـ حسب ترقيم فتح الباري -
(2 / 90) أَنَّ أَبَا
هُرَيْرَةَ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه
وسلم يَقُولُ : حَقُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ خَمْسٌ رَدُّ السَّلاَمِ وَعِيَادَةُ
الْمَرِيضِ وَاتِّبَاعُ الْجَنَائِزِ وَإِجَابَةُ الدَّعْوَةِ وَتَشْمِيتُ الْعَاطِسِ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder