Bugün Cuma
sonrası sılayı rahim babından yakınlarımı telefonla dolaştım. Ablamla epey bir
konuştuk, dertleştik. Biz çocukken babamızın yanında pek duramazdık, bir vesile
bulur kaçardık. Konu komşu ve akraba kapısı hep açıktı. Babanın otoritesi iyi
ama çocukları uzaklaştırmasa. Köy yerinde belki
o zamanlar bu bir sıkıntı değildi, ama en azından babanın sohbetinde
fazla bulunamama gibi bir sonucu intaç ediyordu. Daha pek aklımız ermeden de
gurbete düştük, özellikle de yaşlılık dönemlerinde yanlarında bulunamadık.
Ablam o yönden şanslıydı çünkü hep onlarla birlikte oluyordu. O yüzden onların
kültürünü aktarmada bizden daha iyi durumda idi.
Sıla sohbetimizde
babam rahmetlinin annem için söylediği bir sözü aktardı:
Gündüz ardından
yetilmiyor
Gece zarından
yatılmıyor
Söz bir yakınma
olsa da dil bakımından harika. Belli ki o da bunu kendinden öncekilerden duymuş
olmalı. Herbilen’e (Google) sordum, bilemedi iyi mi? TDK’da da yok. İyi de bu
sözcük ablamın rivayetiyle babamın ağzından vücudunu ispat ediyor.
Diğer taraftan bu
deyiş tam da anamı anlatıyor.
İmdi ben bunu
yazdım ya. Hasbelkader bunu oğlum okursa muhtemelen o da kendi annesi için bu
tespite katılacak.
Şaka bir tarafa
insanın nazlanacağı, zarına katlanacağı eşi olması güzel bir şey.
Ablam, halin
keyfin nasıl, sağlığın nasıl suali üzerine şunu anlattı:
Rahmetli annem
geceler için derdi ki: "Guzun daşını güneye daşıyom, güneyin daşını guza
daşıyom." Ne demek isterdi anlamazdım. Şimdi akıl başa düştü gayrı
anlıyorum çünkü ben de aynısını yapıyorum.
Guz/ kuz vadinin
güneş almayan, gölgede kalan yamacı demektir. (Kuzey’in kuz’u). Güneyin karşı
yamacı.
Bir türlü uyku
tutmayınca demek boş durmayıp ha bire taş taşırlarmış. O zamanda koyun saymak,
olmadı bir daha bir daha saymak yokmuş demek ki.
Ana olmak hele
hele on çocuk anası olmak kolay mı? Gurbetin ne olduğunun daha pek bilinmediği
bir zamanda çocukları okumaya gitmek üzere ta bilmem nerelere –ancak askere
gidenlerin gidebileceği yerlere- gitmesi anne yüreği için öyle kolay mı?
Bunlar bir tarafa
yığınla iş var. Anadolu kadının hayatı öyle kolay değildir. Herkesten önce
kalkar ve herkesten sonra yatar. Bu arada hiç duru durağı yoktur. Aş
pişirilecek, iş görülecek, bütün bunların arasında herifin gönlü edilecek. Hal
böyle olunca gündüzün yorgunluğu ile gençlikte uyuya kalan körpe bedenler,
yaşlanınca bir türlü uyku tutmaz olur. Ondan sonra başla gayrı: Kuzun taşı
güneye, güneyin taşı kuza… Allah’ın taşı bitecek değil ya.
Dertsiz baş
ararsın ha, ne mümkün!
Garibce olarak
duam odur ki:
Alma Allah'ım feri
gözümüzden
Kesme Ya Rab dermanı
dizimizden
Özümüzle yüzümüzle
akla bizi
Erzel-i ömürden daim
sakla bizi!
Dua ile!
09.12.2017
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder