Dihlevî merhum, “Yükümlülük
Takdire (yaratılış özelliğine) bağlıdır” üst başlığı altında sonuca varırken
şöyle sorular soruyor ve cevabını veriyor:
“Soru: İnsana namaz
kılması nereden gerekli olmaktadır? Rasullere itaat etmesi niye vaciptir?
Kendisine zina ve hırsızlığın haram olması nereden çıkmıştır?
Cevap: Emredilen şeylerin
vacip, yasaklanan şeylerin haram olması onun yaratılış özelliğinden çıkmıştır. Otçul
hayvanların ot yemesi nereden vacip, et yemesi nereden haram; yırtıcı
hayvanların et yemesi nereden vacip, ot yemesi nereden haram, arıların
arıbeyine tabi olmaları nereden gerekli ise, insanın sözü edilen yükümlülüğü de
işte oradan gereklidir. Şu kadar var ki hayvan, sahip olduğu bilgileri cibillî
ilham (içgüdü) yoluyla elde ederken, insan onları kesb ve nazar yahut vahiy
yahut da taklit yoluyla elde etmektedir.” (Dihlevî, Hüccetullâhi’l-bâliğa,
trc. Mehmet Erdoğan, İstanbul 1994, I, 73-74).
Buradan benim anladığım
şu oldu: Biz kul olmaya mecbur ve mahkûmuz. İnsanlıktan çıkma ve istifa etme
şansımız yok. Ya iyi insanızdır ya da kötü insan. Başka bir şey değil.
Eğer otçul olarak
önümüzdeki otu yiyorken gözümüz etçillerin önündeki ete kayıyorsa fıtratta bir
bozukluk/ sapma var demektir.
Ne ki biz insanlar hem
otçul hem de etçil varlığız, güçlü şehvetimiz var. Ufukta meleklik de şeytanlıkta
bize gel ediyor.
Diğer taraftan ikisine de
kaymak bizi bozuyor ve bize denge lazım geliyor. Dengeyi tutturmak ise zor
oluyor. İnsiyaklarımız bizi esfel-i safiline çekiyor, nefsi öldürmek melekleşme
gibi de olsa bizi insan olmaktan çıkarıyor. Oysa bize biçilen rol insanlık oluyor.
İnsanlık da zor. Zaten bütün zor olanlar da bizi buluyor.
Güçlü insiyaklarımız
olacak, ama onları yönlendiren bizim kesb ve nazar yahut vahiy ya da hiç
olmazsa taklit -belki ittiba demek daha uygun olurdu- yoluyla elde ettiğimiz bilgi
ve irademiz olacak.
İşte o zaman insanlık bir
onur olacak.
Melekler de yaratılışı
sırasındaki “kan dökücü ve ifsad edici” şeklinde dillendirdikleri endişelerinden
utanacaklar. Allah, bir kez daha onlara “Siz bilmezsiniz, Ben bilirim! Cümleniz
selam durun!” diyecek. Ve insanın göğsü kabaracak.
Niye olmasın?!
Dua ile!
26.05.2018
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder