Telefonumu şarja taktım. Dolmadı.
Namaz kıldım beni kötülükten almadı.
Birincisinin sebebini anladım. Aparatı
bozuk, bağlantı sağlanamamıştı.
İkincisi de farklı değildi sanki.
Ben yattım kalktım amma aklım hep işte
güçte idi.
Belli ki bağlantı sağlanamamıştı.
Hem namazını kıl, hem o seni
kötülüklerden alıkoymasın olmazdı.
Bozukluk belli ki namazımı sureta kılan
özümde idi.
Yunus ötelerden ses verdi:
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil!” dedi.
Benim ki de galiba öyle idi.
Telefon işi kolaydı. Yeni bir şarj
cihazı işi hallederdi.
Namaz işine gelince acep bir şalvar bir
cüppe alsam bu iş olur muydu diye sordum özüme?
Yunus’un dizeleri ilişti gözüme:
“Dervişlik olaydı taç ile hırka.
Biz dahi alırdık otuza kırka.”
Eee! Ne yapalım şimdi.
Ne yani? Zor olanı hep bize mi düştü?
İnsanlık zor diyorlardı hele!
Ne ki üstesinden gelmek de sadece
bizim yapabileceğimiz bir şeydi.
Kolay gelsin, diyelim. Yeniden bir
daha deneyelim. Olmadı bir daha, bir daha…
Dünya jimnastik şampiyonumuz İbrahim
Çolak demiş ki: “Tam 19 yıl bu 90 saniye için çalıştım!”
Eskiler ona meşk, meşk için de aşk
lazım diyorlardı.
Bu kez Fuzûlî’nin derinlerden sesi
duyuldu sanki.
O da, “Aşk imiş her ne var âlemde. İlm
bir kıyl u kâl imiş ancak.” diyordu.
İçimdeki ben ise bu iş ilimsiz de olmaz diyordu
ve şöyle sesleniyordu:
Kaynağından soğura
Hikmet ile yoğura
İlim amel doğura
Kısır kalası değil!
Allah da şöyle buyuruyordu:
“İleyhi yas’adu el-kelimü’t-tayyib…
“O’na ağar kelime-i tayyibe, ne ki onu
O’na amel-i sâlih yükseltir!”
Dua ile!
GARİBCE
06.10.2019
Yüreğinize ve ellerinize sağlık Muhterem hocam. Mehmet Kılavuz
YanıtlaSil