Şimdi bahar. Bugün Emek ve Dayanışma Günü imiş ve tatilmiş,
ders falan yok. Ama ben gene aynı benim ve okuldayım.
Epeydir pencerem önündeki akasya ağaçları yeşil donuna
büründü, daha arkasını göstermez oldu. Yeşilin en canlı rengi, gözü büyüleyecek
kadar güzel. Teknemdeki balıklara hayat versin diye yaptığım su şelalesinin
sesi de var. Arada kuşların sesi de geliyor… Her şey güzel, baharla her şey
daha bir özel. Üstelik lâlelerimiz yol boyu bize göz ziyafeti çekiyor. Çiçeklerin
biri açıyor, vakti doluyor, soluyor, öbürü daha güzel bir biçimde onun yerini
alıyor. Şimdi mor renkli çiçekler yerlere sanki halı serilmiş gibi yol
kenarlarını süslüyor. İstanbul çok güzel, çoook!
Ama benim gönlüm köyümü özlüyor. Kıra çıkasım geliyor.
Ekşimen yemlik toplayasım, tarla kengerleri eşesim, çiğdem sökesim, onlardan
bir taç öresim geliyor. Cırtlık kanatıp, sakızını çiğnemek istiyorum.
Söğüt ağacından düdük kavlatıp öttürmek, otlardan borazan
yapıp arıların vızıltısına, kuşların cıvıltısına eşlik etmek istiyorum.
Acıktığımda belime sardığım çıkınımdaki yufka ekmekle
yemlik, kenger ve ekşimen karışımı bir sokum (dürüm) yapıp ağzımın tadını çıkarmak
istiyorum. Soğanın cücüğü ne ki?! Tarla kengerinin ağzınıza yayılan özsuyu
yanında… Ama dostum sen bunu anlamazsın ki!
Topladığım yılan pancarından tırşık kurdurmak ve doya doya
içmek istiyorum. Ara sıra boğazımı soksun, acısını duyayım istiyorum.
Çiriş toplayanlara eşlik etmek, Erikli’nin eşli suyundan
geçerken ürpermek, o suya kapılarak ölen Naciye teyzemin hatırasını anmak
istiyorum.
Ama heyhat gidemiyorum.
Özgürlüğümü kaybetmişim meğer bilemiyorum. Beni buraya
prangalayan şeylerin neler olduğunu bile çözemiyorum.
Sevgili babam ve annem! Şimdi mezarlarınızın başında otlar
diz boyu büyümüş, yeller ile salınır durur, kim bilir bizim bilmediğimiz hangi
istiğfarı okurlar. Ben de otursam ayak ucunuza, mezarınızın toprağını okşasam,
elime ondan bir avuç alsam ve şöyle bir tartsam, benim gurbetten her gelişimde saklamaya
çalıştığın gözyaşlarını hatırlasam, anamın yaktığı ağıtları yeniden duysam ve bildiğim
kadarıyla ben de bir Fatiha, bir Yasin okusam… dualar etsem.
Ne kadar çok istiyorum, ama yapamıyorum.
Köylülere akıl veriyorum ve “Artık İstanbullu oldunuz,
cenazelerinizi bundan böyle yaşadığınız yere, karnınızın doyduğu yere koyun, bin
bir sıkıntı ve masrafla köyünüze götürmeyin, yurt olarak burasını benimseyin”
diyorum. Ama bunu derken bile gönlüm sanki bana “–Yalancııı!” der gibi geliyor.
Aklımı gönlüme bastırıyorum ve ona “-Sen sus! Senin nasıl olsa aklın yok, sen
anlamazsın, sen bilmezsin!” diyorum. O ise:
–Evet benim aklım yok ben anlamam ben bilmem, ama sen de
benim duyduğumu duymazsın!” diyor.
Zeki, akıl ne ki, duygu yayla!
Ben yaylaya gitmek istiyorum.
Evet, ben yaylaya gitmek istiyorum!
01.05.2012
Garibce
Annem Karadeniz'den, babam Ic Anadolu'dan, ben Istanbul'dan, cocuklarim Amerika'dan. Bu dunya bizim memleket hesabi. Ve ne yazik ki dediginiz gibi, hakikaten de anlamam yazdiklarinizi. Ama hic bilmedigim o yaylalari ben de keske cocuklarima anlatabilecek kadar bilseydim diyecek kadar seviyor, yazdiklarinizi hissedenlere o kadar imreniyorum ki... Istanbulum'un yeri baska ama annem aslen Karadenizli demek yerine, biz Karadenizliyiz veya babam aslen Yozgatli demek yerine, Yozgatliyiz diyebilmeyi de isterdim. Kaleminize saglik hocam. Hurmetler.
YanıtlaSilYa bizler ne yapalim, vatana 8000 km uzakta bu yaban ellerde...
YanıtlaSilİşim acele..Daha sonra nasipse tekrar geleceğim..Şimdilik sözü Karacaoğlan'a bırakıyorum..
YanıtlaSilGönül Gurbet Ele Varma
Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her güzele meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçenizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Suna'm gurbet ilin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Karacaoğlan düşse yola
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
herdogan38.Bu işin acemisiyiz ya,ismimiz yazılmayınca adımız 'adsız'a geçti..'Gönül Gurbet Ele Varma' tarafımızdan eklendi bir çeşni olsun diye..
YanıtlaSilBir başka çeşni de Şemsi Yastıman'dan olsa okur musunuz?
Memleket Hasreti
Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Çuğun'a varınca ya ağşam, zabah
Topraklara yüzüm sürmek istiyom
Kaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı
Kindam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını
Köylü, kentli, hastasını, sağını
Görüp bir muhabbet kurmak istiyom.
Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
İmarette neslim Şeyh Süleyman'ı
Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.
Ahievran, çarşı içi, hökümet
Kümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.
Akrabayı, eşi dostu ziyaret
Ugrayıp, hal-hatır sormak istiyom.
Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
Kaç senenin hasretine ermenin
Dört bir yanda methedilen termenin
Şifalı suyuna girmek istiyom.
Halam sağ olsa da, sesim duysaydı
Cebime devramel, iğde koysaydı
(Şunda yi) diyerek alma soysaydı
Cevizi de dişle kırmak istiyom.
Bir de gitsem tezzem beni görseydi
İçi çokelikli dürüm dürseydi
Hele azıcık da sızgıt verseydi
O an pirzolayı yermek istiyom.
Dayımgilden acık köğtür aldırsam
Emmimgilden armıt kak'ı buldursam
Ceblerime şak leblebi doldursam
Tohmalayıp, uşgur kırmak istiyom.
Söğürmelik bir et çıksa satırdan
Höşmerim, çullama gitmez hatırdan
Kuşlukleyin hedik gelse tandırdan
Çölmeğin içine girmek istiyom.
Bir hağbe kemeyi yüklesem sırta
Çıksam bir alamaç yapacak sırta
Beş gö suvan, üç kaynamış yımırta
Bazlama içine sarmak istiyom.
Bunları her daim arzular özüm
Memleket mahsülü vücuda lüzum
Tokaloğlu kaysı, dirani üzüm
Tek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.
Bir düğün olsa da bir kayın gitsek
Dokuz butlu tavuk lafını etsek
Dam pilavu, gelse yisek tüketsek
Davullu zurnalı dernek istiyom.
Harmana denk gelse, düvene binsem
Şöyle dabaz olup, kaşınsa ensem
Acık bağ bellesem, acık dinlensem
Çayıra bir pala sermek istiyom.
Bağ bozumu üzüm haftına batsak
Bekmez kazanına hayvalar atsak
Boranıynan damla şiresi datsak
Arı soksa, çamır sürmek istiyom.
Üç arkadaş şöyle bir bahça bulsak
Çalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak
Sağbisi dutsa da, bir rezil olsak
O tatlı günlere ermek istiyom.
Seğirdip, dolaşsak hep tarla dapan
Keklik dutmak için kursaydık kapan
Daş döğüşü olsa, vızlasa sapan
Kafamı, gözümü yarmak istiyom.
Bilmem ki olur mu gine becerim?
Çayırda oynasak zıkka, acerim
Terleyip, karakıp, bir su içerim
Dalağım kabarıp, böğrmek istiyom.
Enteremi giysem, sümüğüm aksa
Koluma silerim, yaglığım yoksa
Başangıdır diye mahalle bıksa
Kesekle camları kırmak istiyom.
Cesurluğum dutsa, şöyle kasılsam
Yaylıların arkasına asılsam
Kımçiyi yiyince yere yassılsam
Yollarda ağlayıp durmak istiyom.
Ceviz kaval etsem, sakam da toksa
Çizgili oynarım, eneğim çoksa
Koluma söylerken bir döğüş çıksa
Sumsuk yimek, hem de cırnak istiyom
Tok, çık, opban, mirre bir aşşık atsam
Şakanın dımığna kurşun akıtsam
Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam
Ne şişiyon lan dedirmek istiyom.
Görür mola bu fakirin gözleri?
Delice Çay'ını, berrak özleri
Kıssıkkaya serinledir bizleri..
Neyleyim denizi, ırmak istiyom.
Kim sorarsa yazdın bunlari niye
Gelecek nesile kalsın hediye
Kirşehir'de doğdum, Türkmen'im diye
Her yerde göğsümü germek istiyom.
Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
Kismet ise gayen yerini bulsun
Hemşeriler buna vasıta olsun
Kirşehir'e selam vermek istiyom.
Sayın blog yöneticisi paylaşımlarınız bizi çok etkiledi ucuz konteyner başarılarınızın devamını diler.
YanıtlaSilKaleminize saglık hocam memleketimizi ne de güzel tasvir ettiniz .Yemligi kengeri tirsigi yufka ekmekle dürüm yapmayı.Yazinizi okuyunca burnumun diregi sızladı .gurbetelde olunca insana daha da cok dokunuyor .Rabbim hicbirimizi özümüzden ayırmasın.Sizin bu denli özünüze baglılıgınız bize coooook seyler anlatıyor.İyiki varsınız ve önümüzdesiniz.bati trakyadan selamlar
YanıtlaSil
YanıtlaSilOsman Güman Hocam bu fotoğrafı görmüştüm; ama daha önce bu yazınızı okuyup okumadığımı hatırlayamıyorum. İnanır mısınız bugünlerde ben de sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. Özellikle de Erciyes'in eteklerinin baharını çok özledim hocam. 1994 yılında Marmara İlahiyat Fakültesine kayıt yaptıralı beri Hacılar bu vakitlerde gözümde tüter; ama nafile. Bir türlü imkân bulup gidemiyorum. İtiraf edeyim bu yazı bana çok dokundu, içimdeki yarayı depreştirdi hocam.
Osman Güman "Bir arzudur depreşir" üst başlığınızı da yorumu gönderdikten sonra gördüm. Tevafuk işte.
Hacer Doğan özlemini çektiğim bir köyüm bile yok babamdan sonra abimin görev yaptığı köyleri kendimize köy bellemişiz... dedelerimin doğup büyüdüğü İspir nasıldır acaba?
Sacit Türker rahmetli babacığım muallim hasan efendinin anlattığı bir yaşanmış hikayeden aklımda kalanların beyanıdır: bizim karadeniz yöresinde işlerin en yoğun olduğu ağustos ayında evin reisi Mustafa amca beklenmedik bir şekilde bütün ev halkını toplar ve onlara: babanız Mustafendi eldi(yani öldü demektir) der ve hemen eline küçük bir bohça alarak yola koyulurmuş. hocası erzurum civarında bulunan alvarlı efe hazretleriymiş...çocuklar: aman baba bu iş te şimdi nereden çıktı,tam işlerin en yoğun olduğu vakit vs.vs. baba ise arkasına bakmadan gider,orada bir hafta kadar kalıp dönermiş...tabi döndüğünde de köy işlerinin her zaman olduğu minvalde devam ettiğini görmekteymiş....babacığım hikayeyi anlatır sonra da şu cümleyi ilave ederdi: arada bir mustafendi gibi elmek lazım! ben de naçizane demek isterim ki değerli hocam: arada bir fakülteyi,bağlarbaşını,aileyi ve diğer bilumum mübarek zevatı terkeyleyip yaylalara çıkmak gerek.(muhtemeldir ki aynı köylüm olan hocam y.şevki yavuz bey de bu hikayeyi bilmektedir)
Aah!.. şimdi baharlar ne güzeldir kim bilir...
YanıtlaSilAnsızın bir çoban türküsü yanık ve içli
Göz eder yaylanın sessizliğine...
Bin bir çeşit çiçekleri dağlara sepelerken ilkyaz
Kardelenler düşlerini anlatırlar birbirlerine...
Güneşte parlar küçük çiy taneleri
Birden bir yerden bülbül sesi
Bir yerden tarla kuşu
Bir yerden keklik ötüşü
Elbiseler yamalı
Ayaklar yalın
Ne kadar güzel bir gülüşün vardı çocuk
Umut dolu ve neşeli...
Görürsem bir gün kekliklerin yaylalara indiğini
Merhaba diyeceğim kuşlar, merhaba özgürlük...
Zübeyir Fırat