1 Mayıs 2012 Salı

Ben yaylaya gitmek istiyorum


Şimdi bahar. Bugün Emek ve Dayanışma Günü imiş ve tatilmiş, ders falan yok. Ama ben gene aynı benim ve okuldayım.

Epeydir pencerem önündeki akasya ağaçları yeşil donuna büründü, daha arkasını göstermez oldu. Yeşilin en canlı rengi, gözü büyüleyecek kadar güzel. Teknemdeki balıklara hayat versin diye yaptığım su şelalesinin sesi de var. Arada kuşların sesi de geliyor… Her şey güzel, baharla her şey daha bir özel. Üstelik lâlelerimiz yol boyu bize göz ziyafeti çekiyor. Çiçeklerin biri açıyor, vakti doluyor, soluyor, öbürü daha güzel bir biçimde onun yerini alıyor. Şimdi mor renkli çiçekler yerlere sanki halı serilmiş gibi yol kenarlarını süslüyor. İstanbul çok güzel, çoook!

Ama benim gönlüm köyümü özlüyor. Kıra çıkasım geliyor. Ekşimen yemlik toplayasım, tarla kengerleri eşesim, çiğdem sökesim, onlardan bir taç öresim geliyor. Cırtlık kanatıp, sakızını çiğnemek istiyorum.

Söğüt ağacından düdük kavlatıp öttürmek, otlardan borazan yapıp arıların vızıltısına, kuşların cıvıltısına eşlik etmek istiyorum.

Acıktığımda belime sardığım çıkınımdaki yufka ekmekle yemlik, kenger ve ekşimen karışımı bir sokum (dürüm) yapıp ağzımın tadını çıkarmak istiyorum. Soğanın cücüğü ne ki?! Tarla kengerinin ağzınıza yayılan özsuyu yanında… Ama dostum sen bunu anlamazsın ki!

Topladığım yılan pancarından tırşık kurdurmak ve doya doya içmek istiyorum. Ara sıra boğazımı soksun, acısını duyayım istiyorum.

Çiriş toplayanlara eşlik etmek, Erikli’nin eşli suyundan geçerken ürpermek, o suya kapılarak ölen Naciye teyzemin hatırasını anmak istiyorum.

Ama heyhat gidemiyorum.

Özgürlüğümü kaybetmişim meğer bilemiyorum. Beni buraya prangalayan şeylerin neler olduğunu bile çözemiyorum.

Sevgili babam ve annem! Şimdi mezarlarınızın başında otlar diz boyu büyümüş, yeller ile salınır durur, kim bilir bizim bilmediğimiz hangi istiğfarı okurlar. Ben de otursam ayak ucunuza, mezarınızın toprağını okşasam, elime ondan bir avuç alsam ve şöyle bir tartsam, benim gurbetten her gelişimde saklamaya çalıştığın gözyaşlarını hatırlasam, anamın yaktığı ağıtları yeniden duysam ve bildiğim kadarıyla ben de bir Fatiha, bir Yasin okusam… dualar etsem.

Ne kadar çok istiyorum, ama yapamıyorum.

Köylülere akıl veriyorum ve “Artık İstanbullu oldunuz, cenazelerinizi bundan böyle yaşadığınız yere, karnınızın doyduğu yere koyun, bin bir sıkıntı ve masrafla köyünüze götürmeyin, yurt olarak burasını benimseyin” diyorum. Ama bunu derken bile gönlüm sanki bana “–Yalancııı!” der gibi geliyor.

Aklımı gönlüme bastırıyorum ve ona  “-Sen sus! Senin nasıl olsa aklın yok, sen anlamazsın, sen bilmezsin!” diyorum. O ise:

–Evet benim aklım yok ben anlamam ben bilmem, ama sen de benim duyduğumu duymazsın!” diyor.

Zeki, akıl ne ki, duygu yayla!

Ben yaylaya gitmek istiyorum.

Evet, ben yaylaya gitmek istiyorum!



01.05.2012

Garibce

8 yorum:

  1. Annem Karadeniz'den, babam Ic Anadolu'dan, ben Istanbul'dan, cocuklarim Amerika'dan. Bu dunya bizim memleket hesabi. Ve ne yazik ki dediginiz gibi, hakikaten de anlamam yazdiklarinizi. Ama hic bilmedigim o yaylalari ben de keske cocuklarima anlatabilecek kadar bilseydim diyecek kadar seviyor, yazdiklarinizi hissedenlere o kadar imreniyorum ki... Istanbulum'un yeri baska ama annem aslen Karadenizli demek yerine, biz Karadenizliyiz veya babam aslen Yozgatli demek yerine, Yozgatliyiz diyebilmeyi de isterdim. Kaleminize saglik hocam. Hurmetler.

    YanıtlaSil
  2. Ya bizler ne yapalim, vatana 8000 km uzakta bu yaban ellerde...

    YanıtlaSil
  3. İşim acele..Daha sonra nasipse tekrar geleceğim..Şimdilik sözü Karacaoğlan'a bırakıyorum..

    Gönül Gurbet Ele Varma

    Gönül gurbet ele varma
    Ya gelinir ya gelinmez
    Her güzele meyil verme
    Ya sevilir ya sevilmez

    Yöğrüktür bizim atımız
    Yardan atlattı zatımız
    Gurbet ilde kıymatımız
    Ya bilinir ya bilinmez

    Bahçenizde nar ağacı
    Kimi tatlı kimi acı
    Gönüldeki dert ilacı
    Ya bulunur ya bulunmaz

    Deryalarda olur bahri
    Doldur ver içem zehri
    Suna'm gurbet ilin kahrı
    Ya çekilir ya çekilmez

    Karacaoğlan düşse yola
    Bülbül figan eder güle
    Güzel sevmek bir sarp kale
    Ya alınır ya alınmaz

    YanıtlaSil
  4. herdogan38.Bu işin acemisiyiz ya,ismimiz yazılmayınca adımız 'adsız'a geçti..'Gönül Gurbet Ele Varma' tarafımızdan eklendi bir çeşni olsun diye..
    Bir başka çeşni de Şemsi Yastıman'dan olsa okur musunuz?

    Memleket Hasreti

    Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
    Sılayı bir daha görmek istiyom
    Çuğun'a varınca ya ağşam, zabah
    Topraklara yüzüm sürmek istiyom
    Kaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı
    Kindam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını
    Köylü, kentli, hastasını, sağını
    Görüp bir muhabbet kurmak istiyom.
    Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
    Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
    İmarette neslim Şeyh Süleyman'ı
    Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.
    Ahievran, çarşı içi, hökümet
    Kümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.
    Akrabayı, eşi dostu ziyaret
    Ugrayıp, hal-hatır sormak istiyom.
    Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
    Kaç senenin hasretine ermenin
    Dört bir yanda methedilen termenin
    Şifalı suyuna girmek istiyom.
    Halam sağ olsa da, sesim duysaydı
    Cebime devramel, iğde koysaydı
    (Şunda yi) diyerek alma soysaydı
    Cevizi de dişle kırmak istiyom.
    Bir de gitsem tezzem beni görseydi
    İçi çokelikli dürüm dürseydi
    Hele azıcık da sızgıt verseydi
    O an pirzolayı yermek istiyom.
    Dayımgilden acık köğtür aldırsam
    Emmimgilden armıt kak'ı buldursam
    Ceblerime şak leblebi doldursam
    Tohmalayıp, uşgur kırmak istiyom.
    Söğürmelik bir et çıksa satırdan
    Höşmerim, çullama gitmez hatırdan
    Kuşlukleyin hedik gelse tandırdan
    Çölmeğin içine girmek istiyom.
    Bir hağbe kemeyi yüklesem sırta
    Çıksam bir alamaç yapacak sırta
    Beş gö suvan, üç kaynamış yımırta
    Bazlama içine sarmak istiyom.
    Bunları her daim arzular özüm
    Memleket mahsülü vücuda lüzum
    Tokaloğlu kaysı, dirani üzüm
    Tek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.
    Bir düğün olsa da bir kayın gitsek
    Dokuz butlu tavuk lafını etsek
    Dam pilavu, gelse yisek tüketsek
    Davullu zurnalı dernek istiyom.
    Harmana denk gelse, düvene binsem
    Şöyle dabaz olup, kaşınsa ensem
    Acık bağ bellesem, acık dinlensem
    Çayıra bir pala sermek istiyom.
    Bağ bozumu üzüm haftına batsak
    Bekmez kazanına hayvalar atsak
    Boranıynan damla şiresi datsak
    Arı soksa, çamır sürmek istiyom.
    Üç arkadaş şöyle bir bahça bulsak
    Çalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak
    Sağbisi dutsa da, bir rezil olsak
    O tatlı günlere ermek istiyom.
    Seğirdip, dolaşsak hep tarla dapan
    Keklik dutmak için kursaydık kapan
    Daş döğüşü olsa, vızlasa sapan
    Kafamı, gözümü yarmak istiyom.
    Bilmem ki olur mu gine becerim?
    Çayırda oynasak zıkka, acerim
    Terleyip, karakıp, bir su içerim
    Dalağım kabarıp, böğrmek istiyom.
    Enteremi giysem, sümüğüm aksa
    Koluma silerim, yaglığım yoksa
    Başangıdır diye mahalle bıksa
    Kesekle camları kırmak istiyom.
    Cesurluğum dutsa, şöyle kasılsam
    Yaylıların arkasına asılsam
    Kımçiyi yiyince yere yassılsam
    Yollarda ağlayıp durmak istiyom.
    Ceviz kaval etsem, sakam da toksa
    Çizgili oynarım, eneğim çoksa
    Koluma söylerken bir döğüş çıksa
    Sumsuk yimek, hem de cırnak istiyom
    Tok, çık, opban, mirre bir aşşık atsam
    Şakanın dımığna kurşun akıtsam
    Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam
    Ne şişiyon lan dedirmek istiyom.
    Görür mola bu fakirin gözleri?
    Delice Çay'ını, berrak özleri
    Kıssıkkaya serinledir bizleri..
    Neyleyim denizi, ırmak istiyom.
    Kim sorarsa yazdın bunlari niye
    Gelecek nesile kalsın hediye
    Kirşehir'de doğdum, Türkmen'im diye
    Her yerde göğsümü germek istiyom.
    Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
    Kismet ise gayen yerini bulsun
    Hemşeriler buna vasıta olsun
    Kirşehir'e selam vermek istiyom.

    YanıtlaSil
  5. Sayın blog yöneticisi paylaşımlarınız bizi çok etkiledi ucuz konteyner başarılarınızın devamını diler.

    YanıtlaSil
  6. Kaleminize saglık hocam memleketimizi ne de güzel tasvir ettiniz .Yemligi kengeri tirsigi yufka ekmekle dürüm yapmayı.Yazinizi okuyunca burnumun diregi sızladı .gurbetelde olunca insana daha da cok dokunuyor .Rabbim hicbirimizi özümüzden ayırmasın.Sizin bu denli özünüze baglılıgınız bize coooook seyler anlatıyor.İyiki varsınız ve önümüzdesiniz.bati trakyadan selamlar

    YanıtlaSil

  7. Osman Güman Hocam bu fotoğrafı görmüştüm; ama daha önce bu yazınızı okuyup okumadığımı hatırlayamıyorum. İnanır mısınız bugünlerde ben de sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. Özellikle de Erciyes'in eteklerinin baharını çok özledim hocam. 1994 yılında Marmara İlahiyat Fakültesine kayıt yaptıralı beri Hacılar bu vakitlerde gözümde tüter; ama nafile. Bir türlü imkân bulup gidemiyorum. İtiraf edeyim bu yazı bana çok dokundu, içimdeki yarayı depreştirdi hocam.

    Osman Güman "Bir arzudur depreşir" üst başlığınızı da yorumu gönderdikten sonra gördüm. Tevafuk işte.

    Hacer Doğan özlemini çektiğim bir köyüm bile yok babamdan sonra abimin görev yaptığı köyleri kendimize köy bellemişiz... dedelerimin doğup büyüdüğü İspir nasıldır acaba?


    Sacit Türker rahmetli babacığım muallim hasan efendinin anlattığı bir yaşanmış hikayeden aklımda kalanların beyanıdır: bizim karadeniz yöresinde işlerin en yoğun olduğu ağustos ayında evin reisi Mustafa amca beklenmedik bir şekilde bütün ev halkını toplar ve onlara: babanız Mustafendi eldi(yani öldü demektir) der ve hemen eline küçük bir bohça alarak yola koyulurmuş. hocası erzurum civarında bulunan alvarlı efe hazretleriymiş...çocuklar: aman baba bu iş te şimdi nereden çıktı,tam işlerin en yoğun olduğu vakit vs.vs. baba ise arkasına bakmadan gider,orada bir hafta kadar kalıp dönermiş...tabi döndüğünde de köy işlerinin her zaman olduğu minvalde devam ettiğini görmekteymiş....babacığım hikayeyi anlatır sonra da şu cümleyi ilave ederdi: arada bir mustafendi gibi elmek lazım! ben de naçizane demek isterim ki değerli hocam: arada bir fakülteyi,bağlarbaşını,aileyi ve diğer bilumum mübarek zevatı terkeyleyip yaylalara çıkmak gerek.(muhtemeldir ki aynı köylüm olan hocam y.şevki yavuz bey de bu hikayeyi bilmektedir)

    YanıtlaSil
  8. Aah!.. şimdi baharlar ne güzeldir kim bilir...
    Ansızın bir çoban türküsü yanık ve içli
    Göz eder yaylanın sessizliğine...
    Bin bir çeşit çiçekleri dağlara sepelerken ilkyaz
    Kardelenler düşlerini anlatırlar birbirlerine...
    Güneşte parlar küçük çiy taneleri
    Birden bir yerden bülbül sesi
    Bir yerden tarla kuşu
    Bir yerden keklik ötüşü
    Elbiseler yamalı
    Ayaklar yalın
    Ne kadar güzel bir gülüşün vardı çocuk
    Umut dolu ve neşeli...
    Görürsem bir gün kekliklerin yaylalara indiğini
    Merhaba diyeceğim kuşlar, merhaba özgürlük...
    Zübeyir Fırat

    YanıtlaSil