17 Haziran 2017 Cumartesi

Otizmli O Çocuğun Anne Babası Biz Olsaydık!


Nur topu gibi bir çocuğumuz olsaydı ve doğumuna dünyalar kadar sevinseydik. Sonra günler, aylar geçse ve bir şeylerin normal seyrinde gitmediğini görsek ve sonunda çocuğumuzun otistik olduğunu öğrenseydik. Otuz iki yıldır bir an bile olsun onu yalnız bırakamadan onunla ilgilenseydik. Gecesi gecemiz, gündüzü gündüzümüz olsaydı. Aklına her ne düştüyse yapmaya çalışsaydık. Gönlünü hoş tutmak için elimizden gelen her çabayı gösterseydik. O büyürken biz yaşlandığımız hissetseydik ve emri hak vaki olunca ona ne olacağını hep kaygı ile ansaydık…
İki üç satırla ortaya koyduğumuz bu hal birileri için otuz iki yıldır devam etmekte ve Allah ömür verdiği sürece de devam edecek halde.
Ne demeli?
O çocuğun anne ve babası ya biz olsaydık? Hiç düşündük mü?
Bu durumda olan kimi daha yani tanı konulmaya çalışan kimi ise onlarla yaşı yaşamış olan bir milyon üç yüz bin kadar otistik insanımız varmış. Dünyada her 68 çocuktan biri otistik doğuyormuş.
Bir baba anlatmış: Otistik oğlumla otobüsle İstanbul’a gitmem gerekti. Otobüse binerken yolculara çocuğumun otistik olduğunu söyledim ve yolda rahatsızlık verirse hoşgörülü olmalarını rica edip onlardan önceden özür diledim.
Bir süre yol aldıktan sonra çocuk huzursuzlandı ve etrafa rahatsızlık vermeye başladı. Çocuğu teskin edemedim. Yolculardan birkaç kişi “Çocuğunu da al otobüsten in! Biz bu halde sizinle yolculuk yapamayız. Bu duruma daha fazla katlanamayız!” dediler. Ben onlardan tekrar tekrar özür diledim, ama üstüme geldiler. Sonunda ben de “Benim bu otobüsle gitmem lazım. Benim özel arabam yok, özel taksi ile giderecek param yok… Dolayısıyla ben çocuğumla gideceğim. Gelin beni siz atın!” dedim. Neyse güç bela yolculuğu tamamladık. Diyor ve soruyor:
-Hocam şimdi onların bana hakkı geçmiş midir? Bu durumda ne yapabilirim?
İşte insanlık böyle anlarda belli oluyor.
Allah insanı yeryüzünde halife kılıyor. Her bir şeyden sorumlu tutuyor. İlk yaratılışta bir kusur yok. Ama insan yapıp ettikleri ile evrendeki dengeleri bozuyor; karada ve denizde bozgun ortaya çıkıyor ve bu hep sizin ettikleriniz yüzünden[1] diyor Allah.
İmdi küresel çevre problemleri, açlık, kıtlık… gibi kimsenin üzerine almadığı afetler bile demek ki insan olarak hep bizim geçmişte ve halde yapıp ettiklerimizle ilgili. Ama biz kader diyor ve faturayı Allah’a kesmeye çalışıyoruz.
Evet, bu bir kader ama topyekûn insanlığın kaderi, kendi elleriyle yaptıklarımızın bedeli. İmdi engelli olarak doğan bir çocuk da biz topyekûn insanlığımızın ortak kaderi. Ama onun faturasını bu sonucu sanki sadece anne baba hazırlamış gibi onlara kesiyor, kendimizi böyle bir sorumlulukla hiç mi hiç muhatap görmüyoruz.
Sınanıyoruz! Elbette doğrudur, ama hepimiz sınanıyoruz. Sadece o çocuğun anne babası sınanmıyor, onu bağrına basmayan diğerleri olarak bizler de sınanıyoruz. Bir insanın tahammül sınırlarını aşan bu yükü hep onların sırtlarına terkediyoruz. İnsanlığın kaderi olan bu bozulmadan kendimizi hiç mi hiç sorumlu tutmuyoruz.
Berati zimmet asıldır, doğrudur. Sorumluluğun bireysel olması da bir ilkedir ve doğrudur. Ancak bunlar bireysel sorumluluklarımızla ilgilidir. Bir de tüm insanlığa ait ve insan olmanın gereği ortak sorumluluklarımız var. Bunlar ancak ortaklaşa üstlenebilecek türden, bireylerin tek başlarına asla güç yetiremeyecekleri kabilden sorumluluklardır. Genel sağlığın, genel güvenliği, genel huzurun sağlanması gibi. Bir toplumda herkes sağlıklı ise sağlıklı olunur, herkes güvenlik içinde ise genel güvenlikten bahsedilir.  Bir takım insanlar ağır yükler altında inliyorken siz kendi özelinizde huzur bulamazsınız.
Gelin birazcık olsun gözlerimizi kapatalım ve kendimizi o çocukların anne ve babaları yerine koyalım. 
Bir otistik çocuk babası olan ve otuz iki yıldır taşımakta olduğu bu ağır yüke sebep pek çok otistik aile için de bir sığınak olan Otizm ve Engelli Dernekleri Federasyonu (OTEF) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa USTA  ve benzeri bu konuda öncülük eden kimselere yardımcı olalım, hiç olmazsa onların seslerini duyuralım. Bu yük onların omzunda gözükse de asıl itibariyle bütün insanlığın bir yükü olduğunu asla unutmayalım ve insanlığımıza vefa göstererek gereğini yapmaya çalışalım. Hatta hepimize ait olan bu yükü bize rağmen üstlendikleri için onlara teşekkür edelim.

Dua ile!
17.06.2017
GARİBCE





[1] Rûm 30/41: ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder