Allah sonsuz rahmeti ile muamele etsin. Üstat Sezai Karakoç
rahmetli olmuş.
Sevilen bir insandı. Ne saadet!
Vefatı sebebiyle ne kadar da çok paylaşıldı, şu dünya
hayatının sürgün olduğu.
Bana hep ters gelirdi.
Dünya hayatının sürgün olduğu.
Neden olsundu ki?
Zaten tek bir hayat vardı, O’ndan gelip O’na giden. Aynı
hayatın iki ucu vardı biri yakın diğeri öteki olan. Doğum ve ölüm sade birer
eşikti. İkincisinin inşası birincisine bağlı idi.
İlkinkinin yeri ekeneğimiz olan arz idi.
Öbür hayatımıza lazım olan mekân ise cennetti ve o bu
hayatta inşa edilirdi, ekip biçilen her bir şey orada devşirilirdi.
Bu hayattaki konumumuz ise hilafetti.
Hilafet Allah namına bu hayata vaziyet etmekti.
İnsan vatan diye sahiplenmediği yere nasıl vaziyet
edebilirdi ki?
Onu nasıl imar eder, onu damağında tadı kalan cennete nasıl çevirirdi?
Yalan ile sahici olanı nasıl elde ederdi?
Sonra Kur'an’a baktım: Hilafet insanın varlık sırrı idi:
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ
اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ
قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ
وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا
تَعْلَمُونَ
"Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir
halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan
dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve
takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi
bilirim" demişti." (Bakara 2/30)
وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَكُمْ خَلَٓائِفَ
الْاَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ ف۪ي مَٓا
اٰتٰيكُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ سَر۪يعُ الْعِقَابِۘ وَاِنَّهُ لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ
"O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya vaziyet eden
kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda sizi sınamak için bazınızı
bazınıza derece derece üstün kılandır."
(En'âm 6/165)
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا
اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ
الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْناًۜ
"Allah, içinizden, iman edip de salih ameller
işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da
yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu
dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini
mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur." (Nûr 24/55)
Din dilinde dünya hayatını yeren, onun geçiciliğine vurgu
yapan, onun fitne olduğunu söyleyen ifadeler bizi frenlemek içindir. Hayatın
sadece buradaki hayattan ibaret olmadığını unutmamamız içindir. Yoksa dünyanın
gerçekten kötü ve dünya hayatının bir sürgün yeri olduğu için değildir. Dünya
bize hem cennet olacak kadar hem cenneti kazandıracak kadar güzeldir ve emeği
hak eder.
Bize lazım olan iman ile birlikte yapacağımız salih amellerdir.
Dünyayı mihverinde tutacak olan iman, onu imar edecek olan da salih ameldir.
Dünyası mamur olmayanın ahiretinin düzgün olacağı makul da
değildir.
Harap, yıkık, dökük, sel almış, yel süpürmüş ekenekten güzel
mahsuller alındığı nerede görülmüş?
Dünyamızı sevelim ve ona vaziyet edelim vesselam.
Hem de Allah namına!
Yoksa işimiz bir türlü yoluna girmeyeceğe benziyor.
Dua ile!
17.11.2021
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder