28 Haziran 2013 Cuma

Yolun yolumuzdur! Aramızda olmasan da!


Bizim peygamberimiz son peygamberdir. Arkasından başka bir peygamber gelmeyecektir. Herkes bunu böyle bile ve kimse kendisine durumdan vaziyet çıkarmaya yeltenmeye.
Asra yemin olsun ki bu böyle ve aksi, insanlık birikimine hakaret olur.
Madem daha peygamber gelmeyecektir öyle olunca kıyamete dek bu şeriatı sürdürecek olan kurumlar olmalıdır.
Ulema, peygamber işlevini sürdürecek varislerdir.
“Peygamber, Şâri idi öyle ise ulema da şâridir. Yani din koyucularıdır.”
Bunu diyemeyiz. Ama nasıl ki peygamber kendisine buyrulanı duyurdu ve açıkladı, öğretti ve uyguladı ise, ulema da peygamberden devralmış oldukları mirasa sahip çıkarak onu yeni nesillere duyurmak, açıklamak ve uygulamak durumundadırlar.
Daha önce şeraitler belirli bir kavme ve zamana ait idiler. Arkadan gelen nebiler, önceki Rasûllerin şeriatlarını teyit ediyor ve gerektiği halde de güncelliyorlardı.
Bizim şeriatımızda öne çıkan özellik, somut hükümlerin arkasında zamanla ortaya çıkarılmış olan ilke ve esasların hakimiyetidir. Yani şeriat, kıyamete kadar varlığını ve evrenselliğini işte bu ilke ve esaslar doğrultusunda ve ulemanın dönüştürücü işlevi sayesinde kazanır ve sürdürebilir.
Sistem aynı sistem, ilke ve esaslar aynı ilke ve esaslar, ancak bunların güncellenmesi, zamanın ruhuna uygun hale getirilmesi (update edilmesi) söz konusu olacaktır. Aksi takdirde zamansallık ve mekansallık etkisini icra edecek ve aynı zamanda bir hukuk da olarak İslam’ı hayatımızın dışına itecektir.
Bidayette önemli olan Hz. Peygamber’in varlığıdır.
O, yaşadığı dönemde bilfiil hayatın içinde bir beşer olarak mevcudiyeti haizdi ve inananlar onun varlığına göre hiza alıyorlardı.
Peki, daha sonrakiler ne ve nasıl yapacaktı?
İşte bu noktada arayışlar belirdi.
Kimilerine göre Hz. Peygamber ölemezdi, o hep vardı ve var olmaya devam edecekti.
Kur’an’ın onun ölümlü olduğunu ve herkes gibi onun da öleceğini söylemiş[1] olmasına rağmen kimileri onu öldürmedi. Onu yaşatmaya devam etti. O kabrinde ya da başka bir boyutta yaşamaya devam ediyordu. Hem bizim peygamberimiz sözgelimi Hz. İsa’dan neden geri kaslındı ki. İsa ölmediyse, Hz. Peygamber hiç ölmezdi.
“Adının, Adı ile bile yazılmış olması” yetmezdi. Varlığı da varlığı gibi olmalıydı. İşi şirke kadar götüren bir sürü inanç biçimi böylece Müslümanlar arasında yer bulmuştu.
Oysa Hz. Peygamber de bir beşerdi ve diğer insanlar gibi ölümlüydü ve de ölmüştü. Dinin vâzıı bir kere o değildi. Vâzı olan Allah, Hay ve kâdir-i mutlak olarak hükmünü bizim üzerimizde de sürdürüyor.
Bu din tamama erdirilmişti. Eksik bir tarafı mı kalmıştı ki Hz. Peygamber’in ilelebet varlığı zorunlu olsundu. Din tamamlanmıştı ve kemale ermişti. “Arabî-Ümmî” bir olgusallık üzerinden ilkeler vazedilmiş, esaslar belirlenmişti.
Aynı ilke ve esaslar kıyamete kadar da var olacaktı ve insanlığın ihtiyacına kefil olan din de esasen bunlardan ibaretti.
Ve bu din hayatın içinde ve hayatla kol kola yol alarak insanlığa huzur ve saadet getirecekti. Hayatı zorlaştırmayacak kolaylaştıracaktı ve ona anlam kazandıracaktı. Yeter ki ulema kendisine düşen vazifeyi bihakkın yapabilsindi.
Ulema yoksa, yetkin değilse, bihakkın görevini ifa edememişse bunun tabii sonucu olarak dinin hayattan dışlanması olacaktır.
Bunun çaresi Hz. Peygamber’i sözde yaşatmak değildir. Gerçek din âlimleri yetiştirmek ve ondan tevarüs ettiğimiz ilke ve esasları hayata egemen kılmaktır.
Bu yol terk edilirse, hayatımıza bu dinin ilke ve esasları hâkim kılınmazsa, o zaman meydan ilmini bizzat ve doğrudan peygamberden aldığını iddia edenlere, hayatı düşe yatarak yönlendirmeye kalkışanlara kalır.
Şeytanlar yolumuzu keser.
İslam’ın bir fıkıh medeniyeti olması ve fıkhın da temellerini Kitab ve Sünnet’in  oluşturması, ümmet-i merhumenin bu durumdan gaflet içinde olmadığının en büyük delilidir.
Peygamberimiz aramızda yaşıyor olmayabilir. Ama onun tuttuğu yol bizim de yolumuzdur.
Yolun sonunda aynı yerde buluşacak olmamız yetmez mi?
Dua ile!
28.06.2013
GARİBCE



[1]  إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُمْ مَيِّتُونَ (30) ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِنْدَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ (31)  [الزمر : 30 ، 31]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...