26 Mart 2020 Perşembe

Halef selefi düzeltmeli değil mi?!




İmam Ebu Hanife ve namazda Kur'an’ın Farsça (Türkçe vb.) okunması meselesi.

Malum namazda Kur'an okumak rükündür, yani namazın olmazsa olmazlarındandır.
Peki, Kur'an nedir?
Buna verilecek cevap da “nazım ve mana” bütünlüğüdür, yani Arapça olması Kur'an’ı Kur'an yapan iki temel rükünden biridir.  Diğeri de nazmın içerdiği mana olmaktadır.
Hal böyle iken İmam Ebu Hanife, namazda Kur'an’ın Farsça (Türkçe vb.) okunmasına nasıl olur da cevaz verebilir?
Buna şöyle cevap verilir: Kur'an’ın bu iki rüknü imanın kalp ile tasdik ve dil ile ikrar şeklindeki iki rüknüne benzer. Bunlardan birinci olanı aslî rükündür, her halde bulunması gerekir. Dil ile ikrar ise tâlî/zâid rükündür. Zaruret halinde düşse de iman gene var olmaya devam eder. Nitekim zaruret halinde kelime-i küfür söylemek caizdir.
İmdi İmam’ın görüşünü nasıl izah edeceğiz: Nesefî Şârihi Mevlânâ Hâfız Ahmed (ö.1130) diyor ki: İmamın hükmünün gerekçesi “hükmî bir özür/mazeret” olmasıdır. Çünkü namaz Allah ile münacaat yani O’nunla hemhal olma halidir. Arabî nazım son derece yüksek belagati haiz mu’ciz[1] bir özellik taşır. Kişi belki bunu ifaya muktedir olamaz, o yüzden İmam bu rüknü ondan düşürmüş olmalıdır. Yahut da şöyle düşünmüş olabilir: Namaz kılan Arabî olarak okuduğu zaman zihni okuduğu Kur'an’ın üstün belagat ve parlak üslubunun güzelliğine takılır, kendisini onun secileri ve fasılları arasındaki uyuma kaptırır, musikisinden zevk alır, bu halde iken de kendisini tam olarak Allah’a veremez. Dolayısıyla Kur’anî nazım namaz kılan kişi ile Yüce Allah arasına bir perde olur. İmam Ebu Hanife ise -Rahmetullahi aleyh- Tevhid ve müşahade denizinde istiğrak halinde, zattan başkasına iltifat etmez bir makamda idi. Hal böyle iken onun, kişi Kur'an’ı Arabi olarak okumaya muktedir iken Farsça olarak kıraatte bulunabileceğini söylemesi onun açısından ayıplamayı gerektirecek bir durum değildir[2]
Zaten sonrakiler ağız birliği ederek İmam’ı bu görüşünden döndürürler. Sonra ayıp olur koskoca İmam’a öylesi bir görüşün isnat edilmiş olması. Üstelik de kendini bilmez ulusalcı dincilere malzeme verilmiş olmaz mı?
Garibce olarak bu tür izahlara bayılıyorum.
Sonrakilerin vazifesi İmam da olsa hâlihazırdaki yerleşik inanca/paradigmaya uymayan görüşleri uydurmak olmalıdır.
Hoş biz ne için varız ki zaten!
Dua ile!
26.03.2020
GARİBCE
Etiketler: Halef selefi düzeltmeli değil mi?!, İmam Ebu Hanife, namazda Kur'an’ın Farsça (Türkçe vb.)okunabilmesi, Nesefî Şârihi Mevlânâ Hâfız Ahmed (ö.1130)


[1] Mu‘ciz: Kur'an’ın meydan okuyucu ve muhataplarını bir benzerini getirmekten acz içinde bırakıcı özelliği.
[2] Mevlânâ Hâfız Ahmed (ö.1130), Şerhu nûri’l-envâr ale’l-Menâr, (Nesefî (ö. 710) Keşfu’l-esrâr Şerhu’l-Musannif ale’l-Menâr, , Beyrut 1986 içinde) s. 20.

1 yorum:

  1. Millet Allah’ı arapça konuşuyor sandığı için...
    Kuran ayetleri sihirli sözcükler zannedildiği için...

    Allah’a en içtenlikli dua, anladığın dille yapılır.
    Dinde, ezbercilik değil, anlamak esastır; hikmet...

    Ama FAKİH “Namazda okuduğun Kuran’ı anlarsan huşuun kaçar!” diyebiliyor.

    Yani Kuran kıraati farz; tamam da
    neden farz acaba?
    Okuyup anlamak için;
    kafayı KURAN ile formatlamak için.

    Çoğu, okuduğu KURAN’ı anlamıyor;
    Sağdan soldan okudukları, anladıkları ise -genelde- KURAN’a uymuyor.

    Varnalı

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...