Gündüz işin gece düşün olsun!
Bugün bir dostla sohbet esnasında
ağzımdan böyle bir söz çıktı. Baktım hoş bir söze benziyor. Dedim o zaman
tivitte ve dahi feyste paylaşayım da istifadesi bol olsun (!) Mesela yani.
Sözün bağlamı neydi belki çok da önemli
değil ama bu sözden maksat şuydu.
Bir insanın kendini verdiği ve ehli olduğu bir işi
olmalı, gündüz boyu o işini hakkını vererek yapmalı, gününü öylece doldurmalı. İşi,
maişetine medar olmalı. Akşam eve döndüğünde bedenen yorgun ama işini yapmış
olmanın huzur ve gururu ile istirahata çekilmeli.
Yatağına yattığı zaman da bir düşü
olmalı.
Öyle ya bu kez kendini meşgul edecek,
uğrunda aklını fikrini ortaya koyacak bir düşü, bir hayali olmalı. Onun
ardından koşmalı, onu gerçekleştirmek için zihin yormalı ve bu sevda ile
uyuyakalmalı.
İşte o zaman ne derdi kalır ne kederi.
Atalarımız ne demişler:
“Ayağını
sıcak tut başını serin!
Kendine bir iş bul düşünme derin derin!”
Az önce bir öğrenci geldi bir başka
fakülteden, epey bir dertleştik. Ona söylediklerimin özeti şuydu: Problemlerini
büyütme, problemini bizzat kendin çöz, başkalarının çözmesini bekleme, daha
başta problem üretmemek için kendine illa ki bir meşgale bul.
Sorun gene ölçüsüz bir dindarlık
anlayışı idi. Gençlik heyecanı ile dindarlık bir araya geldiği zaman tadından
yenmez oluyor. Lakin ölçülü olmayınca da gerçekten artık hayat çekilmez oluyor
ve bir sürü başa gaile açıyor.
Eskiden BMC kamyonları vardı arada bir cıızzt
diye boşaltma yapardı. Dindarlık adına insanlara sürekli yükleme yapıyoruz, her
tarafı da tıkıyoruz, o haram, bu günah, şu yanlış… Öyle olunca da birikiyor
birikiyor ve normal tahliye borularından atması gereken şey (o her neyse) patlama
noktasına geliyor ve sıyırtmalara sebebiyet veriyor. Ondan sonra da artık boşa
sarmalar.
Evet günahlarımız olabiliyor, ama bu
günahlar bizim hayatımızı karartacak şekilde önümüzü kesmemeli, hayat bir
şekilde devam edebilmeli. Tevbe kapısı niye var ki! Rol model olarak önümüzde
Âdem babamız da var; ayağımız kaydı düştük. Olabilir. Ama bir kez düştük diye
düştüğümüz çukurda sonuna kadar debelenmenin bir anlamı da yok. Ayağa kalkmak
ve yolumuza devam etmek zorundayız.
Ey din adına inanları irşad edenler!
Sizin yanlış irşadlarınız yüzünden birçok kimsenin neler çektiğini ve çekmekte
olduğunu ve çekebileceğini de hesaba katmak zorundasınız.
Bu da bir vebaldir.
Sunduğumuz dindarlık yüzünden pek çok
kimse dinden tümüyle soğuyabilmekte ve hâşâ Allah’ı bile inkâr noktasına kadar
gidebilmektedir.
Bunları da bilelim.
Dua ile!
30.01.2014
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder