İnsanlar şirin
varlıklardır, sempatiktirler, sevecendirler, hoşturlar… Ama bunların yüzlerinde
bir maske olup olmadığından hemen emin olmamak gerekir.
Hz. Ömer, bir
kimse hakkında ismine ve simasına bakarak bir fikir edinebileceğimizi ancak
gerçek kanaatin oluşması için “ille de insanın denenmesini…” belirtir.
Anadolu irfanı
da bir kimseyi tanıdım diyebilmek için onunla yolculuk yapmayı, onunla ortak olup iş yapmayı, komşuluk yapmayı
gerekli görür.
Bu demektir ki
insanların davranışlarını büyük ölçüde çıkar ilişkisi belirliyor.
Size karşı hep
hoş görünen bir kimsenin gerçek yüzünü onun nasırına bastığınızda ya da
çıkarına halel getirecek bir davranış içine girdiğinizde ancak
öğrenebilirsiniz.
Kötü olmak da
iyi olmak da insanın fıtratında belki eşit derecede var olan özellik olmalıdır.
“Her doğan fıtrat üzere doğar” denilirken kastedilen insan olarak yetkinlik
değil, aksine sadece ve sadece yatkınlıktır. Bu yatkınlık iyiye olduğu kadar
kötüye de olabilir.
İnsanın özünde
iyilik duyguları olduğu gibi kötülük meyli de vardır. Yaratılıştan bahsedilirken el-A'raf 7/152’de
şeytanın Allah’ın doğru yolu üzerine oturacağını ve onlara önlerinden,
arkalarından, sağlarından sollarından geleceğini ve bunun sonucunda onların
çoğunun şükreden kullardan olmayacaklarını ifade ediyor.
Şeytan insana hariçten
gelen iğvalar olabileceği gibi Nâs suresinde ifade edildiği gibi insanın
içinden gelen iğvalar/ vesveseler şeklinde de olabilir. Bunlar insan içinde
bulunan nefsani arzular, şehvetler, kaprisler, saplantılar, kuruntular… gibi
kötücül dürtülerdir. İnsan Rabbanî bir terbiye (eğitim) yoluyla fıtrî olan
yatkınlığını iyi tarafa doğru ağdırmadıkça, pekâlâ belki de kolayca kötüye
doğru da meyledebilir. Bu itibarla insanların yaratılış itibariyle iyi ya da
kötü olduğunu söylemek doğru değildir ve koyu bir kadercilik inancını gerekli
kılar. Özünde kötü olan bir kimsenin, yapabileceği kendi elinde bir şey yoktur. Keza
öyle birine başkalarının da yapabileceği bir şey yoktur. Bu itibarla nerede
görülürse bir tekme de biz vurmalıyız gibi bir anlayışı besler.
Öbür taraftan yaratılış
itibariyle özünde iyi insan da yoktur. Belki
iyi işler yapan insan, kötü işler yapan insan vardır. Hep iyi şeyler
yapan bir kimsenin bazen kötü bir iş işlemesi, her zaman kötü şeyler yapan
kimsenin bazen de iyi bir iş yapması mümkündür. Değerlendirme işte yapılan bu
işler itibariyle olmalıdır.
Hesap gününde de
insanlar tartılmayacak; onların imanları ve amel-i salihleri tartılacaktır. İyi
amelleri kötü amellerinden ağır basanlar (ashabu’l-yemîn) cennete gidecek, öyle
olmayanlar da cehenneme sürüleceklerdir. Allah’ın geçerli olan sünnetullahı böyledir.
Hal böyle olunca
bizim sorumlu insanlar olarak hiç kimseden ümidimizi kesmememiz gerekir. Keza
hiç kimseye karşı da yanlış yapmaz diye kefil olmamız uygun değildir.
Dua ile!
21.01.2016
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder