Irak valisi Adiy b. Arta’e, beşinci
Râşid Halife sayılan ve adaleti ile meşhur olan Ömer b. Abdulaziz’e mektup yazar ve gayrimüslim olduğu için askerlik
hizmetinden muaf olma karşılığı cizye vergisi yükümlüsü olan zimmilerin bölük bölük Müslüman olduklarını, buna sebep
cizye vergisinin düşmekte olduğunu ve bu
gidişle haraç gelirlerinin iyice azalacağını endişe ile yazmıştı. Adil Halife’nin
verdiği cevap şöyle olmuştur:
“Allah peygamberimiz Muhammedi
hidayetçi olarak göndermiştir, vergi tahsildarı değil! Allah’a yemin ederim ki
keşke bütün insanlar Müslüman olsalar da
bunun sonucunda ben de sen de
çiftçilik yapsak ve elimizin emeği ile geçinsek, bunu ne kadar isterdim,
bilemezsin.[1]”
Halifenin kaygısı Halefi olduğu
peygamberin gittiği yolu tutmak olmalıdır. Allah onu insanlığa doğru yola
hidayet etmek, sırat-ı müstakim demek olan doğru yaşantı biçimine örneklik
etmek, iyilikleri ve iyileri terviç etmek, kötülükleri ve kötüleri önlemek
(beşîr ve nezîr), insanların yolunu aydınlatmak için göndermiştir. Buna rağmen
arkasından devlet de –amaç olmamakla birlikte- gelmişti.
Önemli olan insanların doğruya ve
mutlak gerçekliğe ermelerini sağlamaktı. Devletin hazinesini doldurmak ve
devletlülere her türlü imkân sunmak peygamber ve onun halefleri için asla amaç
olamazdı. Bu itibarla o, Müslüman olmalarına rağmen kendilerinden hala
alınmakta olan cizye vergilerinin alımını durdurmuş ve kısacık halifelik
döneminde birçok ıslahata girişmişti. Bunun sonucunda da haklı olarak “adil”
lakabını almıştır.
O, adaletiyle maruftu.
Toplumları ayakta tutan ise son
tahlilde vergi değil adaletti.
Allah adaleti emrediyordu.
Hatta bir adım daha ötesi ihsanı teşvik ediyordu.
Adaletin zıddı zulümdü ve
ortası da yoktu.
Zulüm ile asla âbâd olunmazdı.
Dua ile!
29.11.2016
GARİBCE
[1] إن الله بعث محمداً هادياً ، ولم يبعثه جابياً،
والله لوددت أن الناس كلهم يسلمون حتى نكون أنا وأنت حرَّاثَين نأكل من كسب أيدينا
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder