4 Mart 2018 Pazar

Acırsanız acınırsınız!



Acırsanız acınırsınız!

Rahman ve Rahim olan Allah adına/ adıyla!
Geçenlerde bir arkadaş sanki bir kaziyyeyi muhkeme imiş gibi “Acırsanız acınırsınız!” dedi.
Ben de “Sadakallahulazîm!” deyiverdim.
“Yok ya ayet değil!” dedi.
Dedim: Öyle ise “Sadaka rasulullah!”
Dedi: “Hadis de değil.”
Dedim: “Ne o zaman?”
“Bilmem! Bugünlerde herkes söylüyor ben de söylüyorum” dedi.
Garibce olarak bu sözü düşündüm, düşündüm, tarttım, ölçtüm, biçtim. Ne kitapta ne Sünnette yerini bulamadım. Bu söz bana Müslümanca gelmedi.
Bir kere gelenekte adaletten öte ihsan diye bir mertebe var.
Affetme var.
Hoşgörü ve bağışlama var.
Peki, kimi hoş görüp, kimi bağışlayacaksınız?
Elbette size kötülük edenleri bağışlayıp, size iyi davranmayanlara karşı hoş görülü olacaksınız.
Dostlarınıza ve size iyilik edenlere değil herhalde. Onlara karşılığınız olsa olsa teşekkür ve mükâfat olur.
Hem gelenekte şefaat diye bir şey var. “Peki, kime?” denilecek olursa cevabı da hazırdır: “Ümmetimden büyük günah işleyenlere!”[1]
Ya şefaat yok, ya da şefaat iyi bir şey değil!
Eğer var ve iyi bir şey ise yukarıdaki söz Müslümanca değil.
Siz Uhud’da canlarını size siper edenleri bağışlamayacaksınız. Bağışlayacaksanız sizin canınıza kastedenleri, Can Hamzaların karınlarını deşen Vahşileri affedip bağışlayacaksınız. Bağışlayacaksınız ki sizin için erdem olsun, ihsan olsun, davanız izzet bulsun.
Kimse İslam adına suçluyu, suçu miktarınca cezalandırmayın, diyemez. Çünkü bu adalet olur. Cezalandırmaz, kayırır, geciktirir, sümenaltı ederseniz adaletsizlik olur.
Ama bu tecziye, suçun tam teşekküllü olarak işlendiğinin ispatı halindedir. Bu durumda yani suçun kesin olarak ispatı halinde cezalandırma gereklidir ve sınır çizgileri mesabesinde olan Allah’ın hadlerinin uygulanmasında kimsenin acıyacağı da tutmamalıdır. Bu konuda ayırdım yapılmaksızın herkese karşı kesin bir tavır ve kararlılık gösterilmelidir. Muhammed’in kızı Fatıma da olsa hak eden, hak ettiği cezayı hem bilmeli hem de bulmalıdır. Bu Allah’ın bir emridir[2].
Buna mukabil suçun ispatı öncesi Müslümanca tavır olabildiğince örtücü ve şek ile (% 50’lik bir bilgi olması halinde) hadlerin defedilmesi tavrıdır.
Müslümanca tavır: “Affetmede edeceğiniz hatanın, cezalandırmada edeceğiniz hatadan daha hayırlı olduğuna”[3] inanmanız ve gereğini yapmanızdır.
Hem siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökteki de size merhamet etsin.[4]
Bu itibarla yukarıdaki sözü her kim telkin ve terviç ediyorsa yanlış yapıyor.
Allah’ın doksan dokuz güzel ismi var; bunlardan kimi cemal kimi celal tecellisi içindir. Ama Müslümanın hayatının her anında ve her davranışında şiarı ona besmele yani Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla/ adına başlamasıdır.
Kuşatıcı olan budur.
“Müntakim” ismini bile Rahman ve Rahîm Olan’ın ismi bilmektir.
Müslümanca olan tavır budur.
Garibce bir avazdır.
Duyan duyar, uyan uyar.
Duyanlara, uyanlara selam olsun!
Dua ile!
04.03.2018
GARİBCE




[1]  شفاعتِي لأهلِ الكبائرِ من أمتي
[2] اَلزَّانِيَةُ وَالزَّان۪ي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍۖ وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۚ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَٓائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ
"Zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dinini uygulama hususunda o ikisine karşı merhamet duygusuna kapılmayın."  (Nûr; 2)
[3]  ادرؤوا الحدودَ عن المسلمين ما استطعتم ، فإن كان له مخرجٌ فخلوا سبيلَه ، فإن الإمامَ إن يُخْطِئْ في العفوِ خيرٌ من أن يخطئَ في العقوبةِ
[4] من لا يَرْحَمْ مَن في الأرضِ لا يَرْحَمُهُ مَن في السماءِ




[1]  شفاعتِي لأهلِ الكبائرِ من أمتي
[2] اَلزَّانِيَةُ وَالزَّان۪ي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍۖ وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۚ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَٓائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ
"Zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dinini uygulama hususunda o ikisine karşı merhamet duygusuna kapılmayın."  (Nûr; 2)
[3]  ادرؤوا الحدودَ عن المسلمين ما استطعتم ، فإن كان له مخرجٌ فخلوا سبيلَه ، فإن الإمامَ إن يُخْطِئْ في العفوِ خيرٌ من أن يخطئَ في العقوبةِ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...