Geçen KURAMER’in düzenlediği Kur'ân ve Pozitif Bilim konulu
sempozyum[1]
vesilesiyle orada bilim üyesi olarak çalışmakta olan mühendis hadis doktoru
Mehmet Apaydın’la çalışmaları ile ilgili epey bir konuştuk: Son olarak İlahiyat
Akademi Dergisi’nde yayınlanan “İmâmetin Kureyş’e Ait Olduğuna Dair Hz.
Peygamber’e İsnâd Edilen Rivâyetlerin Bütünsel Yaklaşım Yöntemiyle Tespiti”
makalesinden bahsetti. Bunu tezinde iddia ettiği “Bütünsel Yaklaşım”a[2]
örnek bir uygulama olarak kendisinden –özellikle hadisçiler- talep etmişler. O
da işte size örnek diye elli sayfalık bu makalesini yazmış. Bu vesile ile ben
de okudum ve kendisine de teşekkür ettim. Bağlamından koparılan sözün ne
hallere bürünebileceğine güzel bir örnek olmuş.
Fakat bence daha ilginç olan örnek çalışmakta olduğu Evcil
eşek etinin yenilmesinin haram olması ile ilgili anlattıkları.
Hz. Peygamber (s.a.s.) ordusu ile Hayber üzerine yürümüş.
Hayber de çok sayıda kale var. İlkini kuşatmış ve belli bir süre muhasaradan
sonra Kale sahipleri ile anlaşma yapmış ve muhasarayı kaldırmış. Buna göre
ürettikleri hurmaların yarısını Hz. Peygamber’e vereceklerdir, karşılığında da Hz.
Peygamber onların canlarını, ırzlarını ve mallarını koruyacağına dair güvence
vermiştir. Böylece ilk kale fethedilmiş ve diğerlerini muhasaraya başlamışlar.
Mevsim henüz hurmaların yeni yeni belirmeye başladığı, soğan ve sarımsak gibi
ürünlerin yetiştiği bir zaman. Muhasaranın uzamasıyla askerin erzakı tükenmiş,
yiyecek bir şey de yok, aç haldeler. Tam böyle bir ortamda anlaşma yaptıkları
kalenin sahiplerine ait bir takım eşek kaleden çıkmış ve askerlerin olduğu
yerlere doğru yayılıyormuş. Hz. Peygamber’in müthiş açlık çekmekte olan
sahabesi eşekleri görünce hemen onları kesmişler ve kazanlara doldurup
pişirmeye başlamışlar. Etrafı müthiş bir et kokusu sarmış. Hz. Peygamber’e de
ikram edecekler ve ordunun açlık belasını bir nebze de olsa savacaklar. İşte
tam da bu sırada eşeklerin sahibi çıka gelir ve “Ya Muhammed, biz seninle ne
anlaşması yaptık. Hani sen bizim canlarımızı ve mallarımızı koruyacağına dair taahhütte
bulunmuştun. Peki, neden o zaman bizim
eşekleri kestiniz?” diye sorar. Bunu öğrenen Hz. Peygamber’in adeta kan beynine
hücum eder ve eti pişirmekte olanların yanlarına bir hışımla varır. Durumu
onlara sorar, onlar da eşekleri kestiklerini ve onların etlerini pişirmekte
olduklarını söylerler. Hz. Peygamber onlara öfkeyle etleri dökmelerini ve
tencereleri de kırmalarını emreder. Kırmasak da yıkasak olmaz mı diyenlere de
haydi öyle olsun der.
Aynı olayda askerin soğan ve sarımsak tarlalarına da
girdikleri anlatılır. O soğan ve sarımsaktan yiyenlerin yanımıza yanaşmasın,
sözü de bu olay bilindiğinde daha farklı bir anlam kazanır.
Aynı şekilde bir takım Müslüman askerlerin anlaşma yaptıkları kaleye mensup kadınlara müta
teklif ettikleri ve onların da buna rızaları olmadığı ve bu tekliften
rahatsızlık duydukları anlatılır.
İmdi olay özetle bu. (Çalışması yayınlandığında konu ile
ilgili daha etraflı ve müdellel bilgiye sahip olacağız. Sonucu sabırsızlıkla
bekliyorum. Bu arada eve döndüğümde bilgisayar ortamında kısa bir tarama yaptım
ve anlatılanları doğrulayan ama bölük pörçük bir sürü rivayet olduğunu kendim
de gördüm.)
Olayın özeti Hz. Peygamber’in (s.a.s.) korumayı taahhüt
ettiği kale sahiplerine ait malların yağmalanmasını ve yenilmesini yasaklaması,
olmaktadır.
Bu olayda geçen eşek yerine söz gelimi kesilen hayvanlar
koyun olsaydı, Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu öğrenince onların da yenilmesini
yasaklamayacak mıydı?
Keza soğan sarımsak değil de söz gelimi henüz eski dünyada
bilinmeyen patates ya da yer elması olsaydı tepkisi gene aynı olmayacak mıydı?
Şimdi ne oldu. Bu olayda anlatılan “Eşeklerin etinin
yenilmesinin yasaklanması” bağlamından koparıldı ve genel geçer bir hale
getirilerek “eşek etinin yenilmesinin haram olması” şekline dönüştürüldü.
Üstelik bu, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bizzat kendisinin de haram kılma
yetkisine sahip olduğunun delili kılındı.
Eşek eti haram hale getirilince bu kez talil yoluna
gidilerek bunun haram oluşu kimine göre “hamule” yani ikmal/lojistik/ yükleri
taşıma hizmetini görmekte oluşu, kimine göre de onun “cellâle”(pislik yiyen
hayvan) oluşu oldu.
Müt’a ve soğan-sarımsak konusunda da benzer bir durum oldu.
Bu genel kabul gören telakkiye mukabil İbn Abbâs gibi eşek
etinin ve müt’anın haram olmadığını belirten sahabe de oldu.
Allah Teâlâ haramları kasır ifade eden bir üslupla
belirtmişti. Bunun ötesinde kalanların yenilip yenilmemesi örf ile belirlenecek
hususlardır. Söz gelimi Anadolu örfü eşeği bırakın atı bile yememekte ısrarlıdır.
Öbür taraftan atı çok lezzetli bulan ve ziyafetlerde ikram edilen seçkin bir
yiyecek olarak gören Türk boylarımız vardır.
Şeriatımız evrensel olacaksa insanların tümünü Kureyş’in
örfünde toplamaya kalkışmak akıl işi değildir. Bu tavır işi imkânsıza sürmek
olacaktır.
Bu örnekle bir daha gördük ki sözün anlamını gerçek anlamda
bağlam belirler.
Dua ile!
04.05.2019
GARİBCE
Etiketler: Mehmet
APAYDIN, bütünsel yaklaşım, bağlam, Hayber, eşek eti, soğan sarımsak, müt’a
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder