Bu yıl da geçti!
Bu yıl nasıl geçti bilemedim. Çok hızlıydı sanki. Taşınmalara sebep
miydi. Sefadan mıydı cefadan mı anlayamadım. Biz de saç sefadan tırnak cefadan
derler. Ne zaman uzadılar ne zaman kestim bilemedim.
Derslerin kesilmesinin hemen ardından bitirme sınavları başlıyor.
Hiç ara bulunmuyor. Sair vakitlerde çok tenha olan yerlerden biri kütüphane
şimdi dolup taşıyor. Hele fotokopici tıklım tıklım. Not arayıcılar tarafından büyük bir tehacümle istilaya uğramışa
benziyor.
İşte böyle bir mevsimde talebeler arası güzel Kur’an okuma
yarışması yapıldı. Çocuklarımız hazırlanmışlar, tilavetlerini sundular. Bizde “Sedâ
(güzel ses) ilmin yarısıdır” derlerdi.
Sesi güzel olan öğrenciler, galiba okudukça kendileri de okumalarından zevk
aldıklarından bu konuda daha da iyi oluyorlar. Bir gün öncesinde kızlar arası
yarışma vardı. Onlar kendi aralarında yarışmışlar. Aynı günde genç akademisyenler
sempozyumunun altıncısı düzenlenmişti. Öğrencilerimiz bitirme tezi / ödevlerinin
bir özetini bu sempozyumda sunuyorlar. Bu işe de değerli hocalarımızda Sami
Erdem öncülük ediyor. Kendisini ve katılımcı öğrencilerimizi kutluyorum. Her
ikisine de idarenin desteği açıkça gözüküyordu. Dinleyici açısından baktığımız
da ise her iki etkinlik için de maalesef yeterli destek yoktu. Mevsimin uygun
olmayışı, herkesin bitirme sınavlarının telaşı içinde olması bunda elbette etkindi.
Ama tek etkenin bu olduğunu söylemek yeterli değildir. Bunun üzerinde durulup
katılımın yeterli düzeyde olmamasının sebeplerini tespit etmek ve engelleri
ortadan kaldırmak gerekir. Öyle ya
marifet iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir.
Dereceye girenlerin umre ile ödüllendirilmesi isabetli sayılabilir.
Arapça hazırlık sınıflarında başarılı olanlar arasından ilk
otuzunun Arapçalarını geliştirmek üzere Arap ülkelerine (Ürdün ve Mısır)
gönderilmeleri artık Marmara İlahiyat’ın dışarıya iyiden iyiye açılımının
göstergelerinden biri olarak görülebilir.
Biz burada öğretemiyoruz yargısının yanlış olduğu ancak bu tür
çıkışlarla mümkün oluyor. Ben geçen yaz kırk gün kadar Suriye’de bulunmuştum ve
orada bir kabulde iki bakan huzurunda irticali bir konuşma yapmam gerekmişti.
Yaptığım o konuşmada kullandığım bütün kelime ve cümle yapıları hep vaktiyle
bizim burada kendi hocalarımızdan öğrendiğimiz şeylerdi. Biz öğretemiyoruz
yargısı yanlış, biz öğretiyoruz ama öğrendiklerimizin kullanılması ayrı bir
çabayı ve ortamı gerekli kılıyor. O yüzden de bu türden gidişlerin fevkalâde
cesaret artıcı değeri bulunuyor.
İlim derinliktir, görgü ise ufuk. Ufkumuz ancak gezdikçe, gördükçe,
farklı pencerelerden bakabilme imkânımız bulundukça genişliyor.
Yürüyün gençler ufkunuz açık olsun!
Destek çıkın yetkililer, sorumlular ve zenginler ki yarın bu
çocukların yetişmesini gördüğünüzde sizin de alnınız açık olsun.
Siz baltayı vurun, hıh demesi bizden!
Dua ile.
29.05.2012
Garibce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder