Ey Hak ve
Hakikatin temsilcisi!
Sahiden emin
misin hakikat sende ve senin tekelindedir.
Tuttuğun yolun,
hakikate giden tek yol olduğundan nasıl bu kadar eminsin?
Yolum yolum
diye yoluna baş koyduğun yolun sonu nereye varıyor ılmelyakin, aynelyakin,
hakkal yakin gördün bildin ve yaşadın mı?
Nasıl emin
olabiliyorsun kendinden bu kadar.
Elinde tek bir
ayetin parıltısı gözlerini alıyor ve gayrısı binlerle ayete kör oluyorsun.
Bu körlükle
binlerle ayetle yollarını bulmaya çalışanları sapıklıkla ve tekfirle itham
ediyorsun.
Haydi diyelim
yol senin yolun ve ondan başka yol yok. Tuttuğun yol kendine hayırlı olsun.
Umarım varmak istediğin yere götürür, senin için bunu dilerim.
Peki, o
takdirde bile neden bütün insanları kendi yoluna zorla sokmak istersin.
Peygambersin desem değilsin. Peygambere bile Allah: “Sen hatırlat ve sen sadece
hatırlatıcısın, onlar üzerinde zor kullanıcı değilsin!” diyor.
“Ben yeryüzünde
Allah’ın halifesiyim, Allah namına iş tutarım!” desen o da uymuyor. Zira ki
Allah bak şöyle buyuruyor: “Eğer Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen
cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki,
onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni
yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.”[1]
Allah’ın Lafza-ı Celal’dan sonra en özel ismi Rahman’dır.
Rahman, bütün yaratıklara karşı Allah’ın sonsuz rahmet ve merhametini ifade
eder. O dünyada yarattığı herkese/ her canlıya inayet eder, hepsinin rızkını
verir. Ne ki dünya imtihan dünyası olduğu için sadece hidayet eder, doğruya
irşad eder ve “Dinde zorlama yoktur!” der, imhal eder, süre verir. Telafi için
imkanlar yaratır, tevbe kapısını da sonuna kadar açık tutar. İmdi hal böyle
iken Allah namına insanların hayatlarına kendi pencerenden gördüklerince nizamat
vermek ve zorla insanları kendi yoluna sokmaya çalışmak da neyin nesi?
Elinde bir
damga her önüne geleni damgalıyor, senin gibi düşünmeyen, senin gibi görünmeyen
herkesi ateşe atıyorsun. Haydi, bu ateş cehennem ateşi olsa neyse, orada “Din
Gününün Mâliki” yegâne söz sahibi olduğu için oradan bir korkumuz yok, hak
etmişsek boynumuzu büker, hükmüne razı oluruz. Ama sen cehennemi buraya
getiriyor ve insanları burada ateşe sokuyorsun. Ancak Allah’ın alacağı canlara
kıyıyor, ocaklarına ateş salıyorsun ve bütün bunları da Allah namına
yapıyorsun. Ne büyük yürek ve ne büyük cüret olmalı.
Hani adam
birini överken demiş ya: Sen şöyle yiğitsin, böyle yiğitsin. Sen Hz. Ali gibi
yiğitsin. Hz. Ali de ne ki, sen ondan da yiğitsin. Çünkü o Allah’tan korkardı,
sen Allah’tan da korkmazsın!
İşte böyle bir
şey.
Allah’tan
korkmuyorsa bir kimse ondan korkmak lazım.
Allah cümlemize
akıl ve izan versin. Bizi doğruya iletsin. Doğru yolda istikamet sahibi olarak
yol almayı nasip kılsın.
Dua ile!
26.06.2016
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder