Rahmetli
Erbakan Hoca Âdil Düzen’i pazarlıyordu. Kendisini kaptırmış canhıraş
anlatıyordu. Bir mühendis olarak şekiller, şemalar… tam aradığını bulmuş
gibiydi. En yakınları bile pek anlamıyordu, ama anlar gibi ediyorlardı. Lâf
aramızda alternatif âdil düzen çalışmaları bile yapanlar vardı.
İşte o
günlerde Hoca, biz üniversite hocaları için de Âdil Düzen tanıtım toplantısı
düzenlemiş, bilgi veriyordu.
Sadece
İlâhiyattan değil, değişik Üniversitelerden hocalar vardı. Çünkü katılanların
çoğunu tanımıyordum. Belli ki başka başka yerlerden geliyorlardı. Hoca bize
övgüler yağdırıyordu, iltifatlar ediyordu. Malum Hoca kibar ve saygılı bir
insandı.
-Sizler
dedi, müthiş çalışmalar yapıyorsunuz. Harika işler çıkarıyorsunuz. Çok kıymetli
ilmî çalışmalara imzalar atıyorsunuz…. Fakaaat, sizin yaptığınız bu çalışmaların
hepsini bir araya getirseniz bundan bir kulübe bile çıkmaz.
-Nedeeen?
-Çünkü
hepiniz kapı ve pencere yapıyorsunuz.
İşte
ez-zemmü bimâ yüşbihü’l-medh’in (övgü formunda yergi) en güzel örneklerinden
biri daha.
Hoca bunu
iyi yapardı. Meşhur kadayıfın altının kızarması benzetmesi siyasî literatüre
damgasını vurmuştu.
Benim o
geceden edindiğim en büyük kazancım Hoca’nın bu tespiti olmuştu. Hoca
Üniversitenin içinde bulunduğu durumu o kadar güzel ifade etmişti ki, ancak bu
kadar olur.
Evet, her
birini tek başına ele aldığımızda bizim
yaptığımız çalışmalar gerçekten güzel, ilmî, düzeyli… sayılabilir. Fakat biz
bunları bir araya getirsek, bunlarla büyük bir resmi tamamlayabilir miydik?
İşte bunun cevabı Hocaya göre “Hayır!” oluyordu.
Sözgelimi
İlahiyat Fakültemiz ve özelde İslam Hukuku Anabilimdalları kendi varlık amaçları
doğrultusunda birbiri ile koordineli, hep birlikte yürütülen büyük bir projenin
sahibi miydi. Bilemiyorum, benim kendi yaptığım çalışmaları, benden bir öngörü
ile değil, Allah’ın lütfü ile bir müdir fikir etrafında toplamam mümkün gibi.
Fakat yine de tam bir ahengin olmayacağı belli. Yıllar yılı üç beş kuruş
harçlık için kendi halime kalsam yapmayacağım tercüme gibi işler bile yaptım.
Benim yaptığım çalışmalar yapılan diğer çalışmalarla bir araya geldiği zaman
ortaya ne çıkar, doğrusu bilemiyorum.
Hepimiz
alanın tümünü kucaklayan büyük projeler ile uğraşmak yerine büyük bir resmin -fresk
örneğinde olduğu gibi- bir boncuğunu hakkını tam verecek şekilde yapabilsek,
ortaya koysak, sonra da içimizden büyük bir sanatkâr çıksa ve onları bir araya
getirip, adını koysa… işte o zaman bütün yorgunluklar, ortaya konan her türlü
çabalar, hedefini bulmanın, amacını gerçekleştirmenin huzuru ile unutulur,
tarihe not düşülmüş olur.
Hoca seni
bu hikmetin vesilesi ile bir daha hatırlamış olduk. Rahmet ile anıyoruz.
Ufkum ol sen
doldur ben dolayım
Projende
bir kapın da ben olayım
Cumamız hayır olsun bulsun
sizi güzellik
Bahşet bize Allahım dirlik düzenlik
Bahşet bize Allahım dirlik düzenlik
27.04.2012
Garibce
herdogan38. Müthiş..Hocaya rahmet,yokluğunu hissedene selamet..Ve ayağı yere değme arzusunda akademiya..Okul-sokak kaynaşması ne zaman olacak..? İlahiyat fakültesinde yıllarca hocalık yapanlar Diyanet Kurumunun başına geçip de vakıayı görünce acaba düşünce ve görüşlerinde değişim olmuş mudur? Teorikle pratik uyuşmuş mudur?Hayır.O halde her bir çalışma bir tuğla mesabesinde olup ama diğerleri ile uyumlu olarak bir sanat eserinin doğmasına yardımcı olmalıdır..Halk içinde halkla birlikte....
YanıtlaSil