Geçen sınıfta çocuklara
biraz takılma hem de bir nabız yoklama amacıyla “Sizi ocağı yanasıacalar sizi!”
dedim.
Çocukların –çocuk dedimse
19 yaşı üzeri gençler, içlerinde evli olanları bile var- tepkilerini ölçmeye
çalıştım. Çoğu onlara kızdığımı ve kendilerine kötü bir şey söylediğimi
düşünüyor gibiydi. Baktım olacak yok sordum:
-Ben size ne demiş
oldum, diye.
-Efendim, beddua
ettiniz, dediler. Ocağı yanasıcalar! dediniz. Üstelik kızgın gibi bir de
haliniz vardı.
Dedim: -Yahu ben size
kıyarmıyım, nasıl beddua ederim. Ben size dua ettim, dua.
-İyi de hocam bu nasıl
dua!
-Yahu bundan daha iyi
dua mı olur. Ocak, bir meskeni remzeder. (Mecaz: Zikrü’l-cüz irâdetü’l-kül=
Parça bütün ilişkisi) Ocak yanıyorsa,
orada aş pişiyorsa hayat devam ediyor demektir. “Ocağın yansın” ifadesi de bu
durumda neslin berdevam olsun, soyun devam etsin demek olur.
Yahu biz bu nesile
kendi öz dillerini öğretemedik. Bundan hepimize birer pay sorumluluk düşmeli.
Korkma, sönmez
bu şafaklarda
yüzen al sancak;
Sönmeden
yurdumun üstünde tüten en son ocak.
Ocağın yanması, ocağın
tütmesi… ilelebed hayatın devamı demek, neslin bekası demek.
Ha şu da var! Genelde
bu dua kızgınlık halinde söylenir. Yani el-medhu bimâ yüşbihü’z-zemm = Yergi
formunda övgü kabilinden bir işlev görür. Muhatabı da genelde sevilen kimseler
olur. Bu demek oluyor ki bizim atalarımız sevdiklerine kızdıkları zaman bile
yergi formunda dua ile öfkelerini savarlardı.
Ya işte böyle!
Sizi gidi ocağı
yanasıcalar sizi!
25.04.2012
Garibce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder