Bir kız öğrencisi hocasına dert yanıyor:
“Hocam!” diyor, “Bazı arkadaşlarımız yalan
beyanlarla çok sayıda burs alıyorlar. Bir yere başvururken başka yerlerden de
burs aldıklarını söylemiyorlar. Birkaç bursu birden alıyorlar ve ondan sonrada
Aker mi alayım Armine mi diye hava atıyorlar. Oysa bazı arkadaşlarımız ihtiyaç
içinde olmalarına rağmen yeterli miktarda burs bulamıyor.”
Bunları söylerken de acaba arkadaşlarımızın
arkasından mı konuşuyoruz diye titriyor.
Ben de ister istemez kulak misafiri
oluyorum. Hoca arkadaşımız bu gibi davranışların ahlakî olmadığını söylüyor.
Ben Garibce diyorum ki: Demek dünya
değişmiyor, eski hal muhal diyorlar ya… Ama öyle anlaşılıyor ki hal eskisi
üzere devam ediyor.
1980’li yıllarda kontenjan kısıtlaması
yüzünden sadece yüzde dört oranında kızlarımız vardı ve sayıları sekizi
geçmezdi. Hepsi de bir sınıfta toplanır, önde küçük bir öbek oluştururlar ve
sessiz sedasız sınıfları kat eder uçup giderlerdi.
İşte onlardan biri bir gün bana “Hocam, ben
umreye gittim!” demiş ve heyecanını benimle paylaşmak istemişti. Ben de
“Maşallah demek ailenizin hali vakti yerinde, bir öğrenci olarak umreye
gidebildiğinize göre!” dediğim de “Hayır hocam ben burs paralarımla gittim!” deyivermişti.
Bu söz bende şok etkisi oluşturmuştu ve
sanki kafamdan bir kazan kaynar su dökülmüş gibi hissetmiştim, kendimi.
Öyle ya sekiz tane kız, el bebek gül bebek
herkes onlara bakıyor, onları kolluyor. Herkes bursu onlara vermek istiyor. “Ver Allah’ım ver Allah’ım, bu kulların yer
Allah’ım” fahvasınca kim ne burs önerse demek ki hemen alıverirlermiş.
İhtiyaçları fazlasıyla karşılandığı gibi umreye gidecek kadar harçlıkları da artarmış.
(İnşallah hepsi öyle değildi.)
“Umre dediğin ne ki?” demeyin. O zamanlar
umre, herkesin kolay kolay gidemediği oldukça seçkin kulların nasiplenebildiği
bir heyecandı. Şimdi hem hayat düzeyimiz oldukça yükseldi hem de nispeten
ucuzladı. Yine de nereden baksanız bir umre bugün bile iki-üç bin lira ile
ancak elde edilebilecek bir nasip.
Öğrenci dediğin günlük harçlığı varsa o gün
için bin şükür demeli.
On liralık yirmi liralık ders kitaplarını
almada zorlanan ve sırf o yüzden sadece hocanın sorumlu tuttuğu yerleri
fotokopi ile elde eden öğrencilerin sayısı hiç de az değil.
Öğrencilere burs tahsis edenler, onların
mübrem ihtiyaçları giderilsin de maddî imkansızlıklar yüzünden okuyamama gibi
durumlara düşmesinler diye tahsis ederler. O yüzden de başka bir yerden burs
alanlara verilmemesi şartını koşarlar.
Bazen de üst düzey yetenekli öğrencileri
özel olarak destekleme amaçlı burslar olur. Öğrencinin ihtiyaç içinde olup
olmadığına bakılmaksızın gösterdiği üstün başarı sebebiyle ödüllendirilmesi ve
bu yolla başkalarının da teşvik edilmesi amaçlanır. Böyle birinin kendisine
verilen ödül anlamına gelen bir bursu almasında elbette bir sakınca olmaz.
Ama ihtiyaç içindeki öğrencilerin
gereksinimlerini karşılamak ve onların okuyabilmelerini sağlamak amacıyla
tahsis edilen bursların helal olması ancak sahici bir ihtiyacın bulunması
halinde mümkün olur. Gerçek ihtiyaç sahibi dururken, ihtiyaçlarını normal
ölçülerde karşılama imkanına sahip kimselerin o bursları yalan beyanlarla
almaları ahlakî olmanın ötesinde -Garibce nazarında- helâl de olmaz. Çünkü hak
etmediği bir şeye, haram olan yollarla (yalan beyanda bulunmak helal olabilir
mi) ulaşmaya çalışmaktadır. Üstelik de alacağı o burs yüzünden gerçek ihtiyaç sahibi
başka bir öğrenci mahrum kalacak, belki de ona sebep tahsilini bile sürdüremeyip
okulunu bırakmak zorunda kalacaktır.
Sevgili öğrenciler! Kanaat en büyük
zenginliktir. Yoksunluğunu hissettiğiniz ve elde etmek istediğiniz şeyin
gerçekten bir ihtiyaç mı yoksa bir ihtiras mı olduğunu iyi tespit ediniz ve ona
göre davranınız.
Üç dört sene önce sınıfta bir şeyler
anlatırken “Mesela bir öğrencinin bir haftalık harçlığı ortalama ne kadardır?”
diye sormuştum da bir kızımız “Beş lira!” demişti. Ben şaka yaptığını
zannetmiştim ve teyiden sorduğumda yine “Evet!” demişti. Hani yurtta kalıyor,
öğle yemeğini okulda yiyor, sabah ve akşam yemekleri zaten yurtta çıkıyor ve
onları yiyorsa haftalık harçlık olarak beş- on lira gibi çok cüzî bir para
demek ki bazı öğrencilerimiz için yetebiliyor. Alacağınız tek bir burs da bu
türden ihtiyaçlarınıza yetebilir.
Yok, öyle değil de ellerinizde bin-iki bin
liralık –babalarınızın bile hala alamadığı- pahalı oyuncaklar, başınızda ve üzerinizde
marka kıyafetler ve benim bilemediğim türden harcama kalemleri söz konusu ise
yani ihtiraslar ihtiyaçların yerine geçmişse o zaman haklısınız on burs bile
yetmez.
Benim dünyada en çok hayran olduğum Ebu
Bekirlerimiz ve Ömerlerimiz yanında bir önemli isim de bizim kendi medeniyet
havzamızda yetişmeyen ama insanlık için varlığını bir kazanım olarak gördüğüm
Gandi’dir.
Sütünü sağdığı bir keçisi, kılından da ayıp
yerlerini örtmek için ördüğü bir abası vardı. Koskoca İngiliz imparatorluğunu
bu haliyle dize getirmişti. Halkından biriydi ve yürüyünce bütün halkı
yürüyordu.
Bir anı anlatırlar: İngiliz kraliçesi kendisini kabul etmiş, huzuruna
çıkmış. Demişler:
“-Üstad, bu (yarı çıplak) halinle mi huzura
çıktın?” Cevap çok manidar:
“Kraliçenin üzerinde her ikimize de
yeteceğinden daha fazla giysi vardı!”
Aradan yıllar geçiyor. Kraliçeyi hatırlayan var mı? Ama herkes Gandi'den söz ediyor. Onun müstağni tavrı insanlık için bir ufuk oluyor.
Sevgili öğrenciler! Can kuzular!
Bir ilim yolcusu eksikliğini, tahsiline
çıktığı şeyler açısından belirlemeli. “Benim cebim eksik, avuçiçim yok, hala dizim
üstüne koyacak bir şey bulamadım…” şeklinde çağdaş oyuncakların yokluğu onu meşgul
etmemeli, aksine benim şu ilmim eksik, bu ilmim eksik, ilm-i belağat’ı hiç
okumadım, ilm-i siyasetten hiç behrem yok… bak herkes YAP-ÇAP yapıyor, ben ise CHAT yapıyorum, böyle giderse
tahsilimde şunlar şunlar eksik olacak… kabilinden endişeleri olmalı.
Yapma etme… desem de gene yüreğim elvermedi.
Avazımı yazıya döküp sizin irfan gözlerinize sunmak istedim. Bunu hocalığın bir
gereği olarak düşündüm.
Sen de bağışla, hoşgör!
Kalın sevgiyle!
12.12.2012
GARİBCE
Hocam o söz ettiğiniz bin iki bin liralar gerçektende var. Burs veren kurumların bunu tespit etmesi imkansız. Bu böyle devam eder gider. Ayriyeten yüksek yapan öğrencilerden 5 bin liralara kadar burs alanlar var. Artık o burs olmaktan çıkmış kanaatimizce. Asgari ücrete talim eden evli çocuklu insanlar var bu memlekette. Bu öğrencilerde kim oluyorda bu kadar burs alabiliyorlar inanmak güç.
YanıtlaSilÇok haklısınız.Ne denebilir ki
YanıtlaSilHocam sempozyumda da umre olayına değindinizi duydum o olaydan bahsederken aykkabısı yırtık olan arkadaşa da değinmişsiniz burada da değinseydiniz çok çok iyi olurdu diye düşünüyorum
YanıtlaSilbizim sınıfta da var o kişilerden hocam sorsanız yetmiyor param yok
YanıtlaSil"Iki tür insan daima açtır. Biri bilimi arayan diğeri de parayı"
YanıtlaSilbiz bilimi/ ilimi arıyanlardan oluruz inşallah..
bunda vakiflarin ve bu işle iglenenlerin de bir nemze sucu vardir. bunun halli için vakiflarin tek elden degil de vakiflarin bagli oldugu bir kurum tarafindan ögrencileirin ihtiyaclarina göre bütün vakiflarin bagli oldugu bu kurum taarafindan verilmelidir. ama gel gör ki herkez kendi yandaşini destekledigi için bunu hiçbir vakif kabul etmez. kurani kerimde yüce allah: لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ bakara 273 ''(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.'' ihtiyac sayiplerinin özelliklerini söylemiş ve onlari tarif etmiştir. hak olan hak sahibine hakkini vermektir bu kadar imkanlar ve hayirlar boşa ve yanliş ellerde zayi edilmemelidir gün gelir bunnda hesabi sorulur. degerli paylaşimlariniz için sagolun hocam.
YanıtlaSilMerhaba Hocam,
YanıtlaSil"Burs paralarını ne yapsam, Armine mi Aker mi alsam?" diye bir yazınızı okudum. Getirdiğiniz soruna ve hasasiyete katılmakla birlikte
"Öyle ya sekiz tane kız, el bebek gül bebek herkes onlara bakıyor, onları kolluyor. Herkes bursu onlara vermek istiyor. “Ver Allah’ım ver Allah’ım, bu kulların yer Allah’ım” fahvasınca kim ne burs önerse demek ki hemen alıverirlermiş. İhtiyaçları fazlasıyla karşılandığı gibi umreye gidecek kadar harçlıkları da artarmış. (İnşallah hepsi öyle değildi.)" şeklinde ki ifadeleriniz o dönemde mezun olan biri olarak açıkçası beni rencide etti. Hepimizi zan altında bırakıyorsunuz. Zira ifadleriniz çoğul kullanmışsınız. İnşalllah hepsi öyle değildi demenizde bir bakıma bu olumsuz zannı besliyor. Hani beraati zimmet asıldı. Ben de size o dönemde burs verme şartı arasına "kız öğrenci" şartını koyduklaı için kendisine verilen bursu fakir erkek arkadaşarının hesabına yatıranlar olduğunu söyleyeyim de biraz olayın farklı cihetlerini de görün.
Açıkçası sadece olumsuz örneklerin verilmesi beni rahatsız etti. Bizim arkadaşlarımız arasında ben şahsen bu konuda hayranlık duyulacak pek çok davranışın olduğunu biliyorum. O sebeple genellemelerin yapılmamasının daha uygun olacağını belirtmek isterim.
Selam ve saygıyla...
Hülya ALPER
Garibce sözü eğri büğrü söyleme Seni sigaya çekecek Molla Kasım gelir
SilHülya hocamızın eleştirisi üsluba riayet konusunda daha hassas olmamız gerektiğini bildirmiştir. Tabii vurgu ister istemez abartıyı gerektirebiliyor. Çoğunluğun öyle olmadığı sevindirici. Ama bu durum maalesef yazının özünü oluşturan durumu görmezlikten gelmemizi gerektirmiyor. Zaten bu yazının başlığı bir öğrencinin serzenişinden alınmaydı.
Bu vesile ile hocamıza ve cümlenize selam olsun!
Bence bir genelleme havası yok yazıda.
SilHocam elinize sağlık. vesselam...
Ariza her yerde ariza...
YanıtlaSilKör olsun aç gözler, aç gözlüler..
YanıtlaSilHocam, bu yazınızı bugün (27.11.2014'te) okudum ve öğrencilik yıllarımı hatırladım. Elinize sağlık. Umarım öğrencilerimiz bu yazı üzerinde tefekkür ederler.
YanıtlaSilBedriye Özçelik Yılmaz. ... Öğrenciliğimde otobüs bileti alamadığım için Gazi Eğitim'le Yenimahalle 5. durak arasını yaya aştığım olmuştu, okulda öğlen simit çay, akşam yoğurt ekmek öğünler... Iyi bir hatırlatma olmuş Mehmet Erdoğan hocam, kaleminize sağlık
YanıtlaSilMuammer Arangül: Hocam aklınıza, vicdanınıza ve kaleminize sağlık. Bir de bazı öğrenci ve hocaların zaman zaman kullandığı "çakma" raporları Garibce tarzınızla ele alsanız memnun oluruz.
YanıtlaSilHocam Allah razı olsun bu serzeniş benim de serzenişimdir. Ailesinden maddi destek isteyemeyen biri olarak bir çok yere başvurmama rağmen burs alamadım. Özellikle nüfusa kayıtlı olduğum ilin derneğine başvurumun sonucunun olumsuz olması üzerine derneği aramış ancak benim çok ihtiyacım vardı diyebilmiş telefonu ağlayarak kapatmıştım. Bir çift ayakkabımı yaz kış giyen bir yazlık bir de kışlık dış kıyafeti olan biri olarak ve en önemlisi bu sıkıntımı imtihan görüp sabrıma sabır kattığından nimet biliyorum fakat hakkımı da helal etmiyorum ne fazladan burs alanlara ne de sadece başarıyı baz alıp ihtiyaç sahibini gözetmeyen vakıf ve derneklere... Vesselam.
YanıtlaSil