Cumamız yeni cumalara!
Bir cuma daha kaldı arkada.
Günü bitmese de beklentiler azaldı. Ne çıkarsa diye
bahtımıza, indik bodrum katına, mescidimiz orda da.
Kamil Yaşaroğlu Hoca sundu hutbeyi ve o kıldırdı
namazı.
Nasiyesi temiz genç bir arkadaşımız... Hem hutbesini
hazırlarken, hem de sunarken hem de namazı kıldırırken kendi özünü de
katıyor... Önce sanki kendisi için okuyor, namazı evvelemirde kendisi için kılıyor. Bu
haliyle etkili oluyor. Allah emsalini çoğaltsın.
Konusu empati idi.
Empati duygudaşlık demek, birinin yerine kendini koymak
demek. Ne kadar büyülü bir kelime! Nice kör düğüm olmuş sorunların tereyağından
kıl çeker gibi çözülmesinde etkin olmuş bir usul. Ne yazık ki bize Batı’dan
gelmiş. Ama sonra hocadan öğreniyoruz ki bunun en güzel örnekleri esasen bizde
imiş. Sevgili peygamberimizin hayatında, irşadında, tevcihatında hep varmış. Hatta
o kadar varmış ki, kendin için istediğin bir şeyi kardeşin için de istemedikçe
mümin bile olamıyormuşsun.
Ama bir nüve
halinde İslam medeniyet havzasında onu yeterince geliştirip büyütememişiz...
Bilimsel temeller ve yaklaşımlar, onu hayata geçirmede yeni yöntemler
geliştirememişiz. Her buluş, her icat sonrasında "Bu, asırlar önce
Kur'an'ın zaten şu âyetinde işaret ettiği, bu ayetinde imada bulunduğu bir
gerçekliktir" deyişimiz gibi onu da sanki mal bulmuş edasıyla Batı'dan aparıp büyülü bir yöntem olarak edebiyatını
yapmışız. Fiiliyata ise gene dökememişiz.
Hoca zina etmek isteyen bir gence Hz. Peygamber’in “Senin annen ile zina
etmelerine razı olur musun?” şeklindeki sorularla onu ikna ettiğine dair güzel
örneklerle anlatımına açıklık getirdi. Edebî, güzel ifadelerle konusunu işledi.
Benim orada “îsâr” aklıma geldi. Îsâr empatiden çok ileri bir özellik. Îsâr,
kendiniz şiddetli fakr ve zaruret içinde olmanıza rağmen, başkalarını kendi
özünüze tercih etmek demektir.
Düşünün savaş meydanında yaralanmışsınız, ölümün pençesinde can çekişmektesiniz,
ruhunuzun bedeninizi terkine ramak kala duyduğunuz susuzluğun nirengi
noktasında bir yakınınızın dudaklarınıza götürmeye çalıştığı suyla kuruyan dudaklarınızı
ıslatmak istiyorsunuz, dünyada o anda en büyük hasretle isteyebileceğiniz tek
şey o, tam o sırada duyduğunuz inilti sonucu
elinizin tersiyle dudağınıza ulaşmış o su tasını iterek ve kalan canınızın son
havliyle yerinden kaldıramadığınız elinizle değil, sadece oynatabildiğiniz
bakışınızla o inilti sahibine götürmesini işaret ediyorsunuz ve akabinde o
arkasını döner dönmez de boynunuz artık kafanızın yükünü çekemez hale geliyor
ve başınız göğsünüzün üstüne yığılıveriyor. Çoktan Hakk’a yürümüş oluyorsunuz.
Bu özelliğe, bu eşsiz haslete İslam literatüründe “ÎSÂR” deniyor.
Medineli Ensar’ın bir hayat boyu yaptıkları
böyle bir şey; her şeylerini bir iman yolunda, bir dava uğrunda terk etmiş sırf
başlarını yanlarında taşımış ve Medine’ye sığınmış Muhâcirîn’i –ki bunlar
yüzlerce aileden oluşuyordu, o günkü şartlarda küçük bir kasabadan ibaret olan
Yesrib’de bunları iskan etmek, ibate ve iaşelerini karşılamak çok büyük bir
sorun idi- işte öyle bir ortamda onları aşınıza, işinize ortak ediyorsunuz ve
bu yıllar boyu devam ediyor.
Bizim îsârımız sizin empatinizi döver
dövmeye ama, insanların yüreğinde, insan olanın elinde. Kim ne derse desin bugün biz Müslümanlar dünyada mevcut bulunun yedi milyar insanın en iyileri, en
ahlaklıları, en diğerkâmları, en iyi îsârcıları değiliz. Bu genel gerçeklik
yüzkarası olarak bize yeter. Bu halimizle biz empatinin de belki edebiyatını
yaparız, ama özünü ortaya koymada gene yaya kalırız. Çünkü bunlar ancak güzel
insanların, iyi insanların yapabileceği davranışlar.
Temsil, temsil ille de temsil.
Müslümanlık lafla olacak bir şey
değil.
Örneklikle ancak olur. Ve bizim
örneklere ihtiyacımız var.
Cumamız mübarek olsun!
Huzura, esenliğe açılan kapı olsun.
02.11.2012
GARİBCE
herdogan38@.
YanıtlaSilÎsar...Ne kadar güzel bir kelime..Şemsiye gibi...Bir gölgelik gibi..Yermük(te yaşandı,Çanakkale'de tekrar edildi..Ya şimdi..?Bırat kendisinden olanı vermek,sana ait olanın da üstüne yatıyor..
Kime arkanı dönüyorsan gavur olup vuruyor bir taş..Ayakta duracak halde değiliz kardaş..