28 Haziran 2019 Cuma

Elinde cübbe mezuniyet heyecanı yaşayan öğrencimize!



Kanatlarım takarım
Uçmaya bakarım
Nerde Hakkı görsem
Mail olur akarım

Özüm Hakk’a tutarım
İlme ilim katarım
Yorgun argın olsam da
Huzur ile yatarım

İlme talip ararım
Veli nimet bakarım
Hak yolunda özümü
Çıra eder yakarım

Daim Hakk’a bakarım
Ne usanır bıkarım
Garibce’yim yükümü
Kapısına yıkarım

Dua ile!
28.06.2019
GARİBCE

26 Haziran 2019 Çarşamba

Medreselerin Açılışı: Aynı olgu ve iki değerlendirme.




Biri ileriye doğru bakış ve duyulan endişe, diğeri geriye doğru bir anlamlandırma ve nedamet.
Her iki bakış da olguyu olumsuzluyor, “Olanda hayır vardır!” demiyor.
Olay: Nizamiye Medreselerinin açılışı.
Maveraünnehir uleması bu haberi duyunca ilim adına gıyabi cenaze namazı kılıyorlar ve diyorlar ki: “Artık ilim öldü. Çünkü onunla şerefli insanlar sırf Allah rızası için uğraşıyorlardı, ilim bizatihi kendi değeri ile talip buluyordu. Şimdi ise artık makam ve mevki için şart oldu, o makamlara tırmanmak isteyenler ilmi kendi süfli arzularına bir araç kılacaklar ve bunun sonunda ilim nurunu kaybedecek…!”
Sen olsan şimdi böyle bir durumda ilim adına yas tutmaz mısın? Haydin, buyurun cenaze namazına!
Öbürü ise günümüzden geriye doğru bir bakış ve değerlendirme: Ali Bardakoğlu İstanbul Müftülüğü ’nün çıkarmış olduğu Din ve Hayat dergisinin  38. sayısında (İlkbahar 2019, s. 27-31)  sayısındaki “İslamofobi Baskısı Altında Kalmadan Klasik Fıkhı Yeniden Düşünmek” adlı yazısında aynı olguya gene olumsuzlayan bir değerlendirmede bulunuyor ve şöyle diyor:
“(İlk başta) Yıllarca fıkhın hayat ve toplumla ilişkisi canlı şekilde devam etti. Yeri geldi fıkıh yeni bölgelerin kültürüne belli katkılar sağladı; yeri geldi İslam’ın gittiği yeni coğrafyaların birikim ve şartları fıkha yeni açılımlar kazandırdı. Ancak Nizamiye medresesi geleneği ve klasik fıkıh literatürünün aynı zamanda bir eğitim aracı olmaya başlaması dogmatik anlayışın habercisi gibiydi.
… Neticede fıkıh, çoğu zaman geçmiş dönemlerin hayatını bize model olarak sunan, hatta o dönem şartlarında yaşamayı dini bir ödev olarak özendiren bilgi yığınına dönüştü. Fıkhın bu haliyle geleneği resmetmekle yetinmesi, hatta şeriatı da İslam’ı da temsil eder şekilde algılanması, gelenekçilikten de öte çok ciddi sorunları önümüze çıkardı. Sonuçta bu, fıkhın işlevinde bir daralma ve onun bugüne ve ileriye bakan boyutunun gölgede kalması demektir. Hatta böyle bir fıkıh algısı Müslümanları sadece tarihe hapsetmekle ve formel dindarlığa sevketmekle kalmaz onların dinin ana mesajından ve İslam ahlakının temel değerlerinden uzaklaştırma riskini de taşır. Nitekim gelişmelerin de bu yönde seyrettiği görülmektedir.”
Bir medeniyet kurumlar olmadan olur mu? Elbet olmaz. Ne var ki kurumlar oluştukça ve zamanla iyice de oturdukça ruhunu kaybetmeye başlıyor. Ondan sonra bir zamanlar hayat sebebi olan aynı kurum bu kez kangren olmuş bur uzva dönüşüyor. Aynen Yeniçeri Ocağı gibi. Gün geliyor vaktiyle zaferden zafere koşturan bir kurumdan kurtulmak için Vaka-i Hayriyeler gerekiyor.
İşte böyle!

Dua ile!
26.06.2019
GARİBCE


21 Haziran 2019 Cuma

Usulsüz iş olası değil


İtikat hep yakini arar
Furu, ahkamı zanna dayar
Vehme asla olmaz itibar
Usulsüz iş olası değil

Ölçemi olur yarar zarar
Hep orta yolda olur karar
Dengelenir doğar istikrar
İfrat tefrit bulası değil

Musa’yım ben Kısas isterim
İsa dedi Affedin derim
Muhammad’im Hakkı güderim
Nadan olan bilesi değil

21.06.2019
GARİBCE

17 Haziran 2019 Pazartesi

Mağsub tahtında tacındır şehadet


Firavun ülkesi hikaye bildik
Binlerle Mursi'yi de şehit verdik
Masum canlar ahlar göğe ağar
Umut bitti derler Musa doğar
İnna lillâh varış O'na akıbet
Mağsub tahtında tacındır şehadet

17.06.2019
GARİBCE

Kıbrıs İlahiyat Mezunlarına Selam



İki dönem benim de hocalık yaptığım Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 2019 mezuniyet programı düzenliyor. Bunun  için benden de bir dakikalık bir video istemişler. Ben de yazdığım aşağıdaki şiiri okuyup onlarla paylaştım.
Hala Sultan Hz. Peygamber’in (s.a.v.) halası  olmaktadır ve gaza için geldiği Kıbrıs’ın güney kısmında medfundur. Onun ardından gelecek diye sözü edilen Ayşe ise, annesi benim köylüm ve ilkokulu beraber okuduğumuz Hüsne Hanım’ın kızı. Annesi Kayseri’ye bağlı Sarıkaya köyünden, babası  Adana’ya bağlı Gedikli köyünden. Aslında Torosların biri kuzey (bizimkisi) diğeri güney yamacında yer alıyor. Sırt sırta iki köy yani. 1974 savaşı sonrasında onlar Kıbrıs’a yerleştirilmiş. Oğulları İsmail hapishanede gardiyan iken İlahiyat açılınca müracaat etmiş ve bitirmişti. Ardından kırklara karışmış olan kızkardeşi Ayşe de başlamış ve bu sene bitiriyor. Hem de birinci olarak. Azim işte buna denir. Tebrikler.
Siz hele imkân verin. Nice kabiliyetler var ortaya çıkacak. Nice cevherler var mücevher olarak işlenebilecek.

Selam Kıbrıs’a


Ufukta iki bayrak
Bir al biri ak
Hala sultan ardından
Ayşeler geliyor bak

Kıbrıs’ta bir ilahiyat
Doğuyor yeni bir hayat
Çorak bağrında tohumlar
Çimleniyor küfre inat

Selam olsun bizden size
Siz de selam edin bize
Kurak mevsim sona erdi
Şükür olsun Rabbimize

Dua ile!
GARİBCE
16.06.2019



15 Haziran 2019 Cumartesi

Seyrani Baba’ya nazire


Garibce bir güzelleme

Enik büyür it olur
Yavşak büyür bit olur
Sanma makam adam bozar
Ayarına ölçüt olur
(İlk ikisi kaynanamdan)

Seyrani Baba’ya nazire


Avareden köşşek olur
Çulsuza çul döşşek olur
Sıpa büyür eşşek olur
O da racon keser bir gün

Terk etme sakın vefayı
Reva görme sen cefayı
Artırma yâre şekvayı
Âşık bile bezer bir gün

İkbal vardır varsa devlet
Kader değil bunca zillet
Şahlanır da yüce millet
Yılan başın ezer bir gün

Garibce keklikler öter
Hasretlik burunda tüter
Sıla derdi elbet biter
Toroslar’da gezer bir gün


15.06.2019


1 Haziran 2019 Cumartesi

Günah




(İman için)
Günah nedir, ağu bil aşında
Burgu olur yüreğin deşecek
Irgalanan kaya yar başında
Titrer altında düştü düşecek

(Nifak için)
Günah ne ki aman canım sende
Bir şeycik olmaz afsun var bende
Burnuma sanki bir sinek kondu
Hazza ket vurmak olur mu tende
01.06.2019
GARİBCE

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...