İsa peygamber “Sanmayın ki ben şeriatı ilgaya geldim, aksine itmama (yani
tamam etmeye) geldim!” diyor.
Allah peygamberlerini illa ki bir şeriat ile gönderiyor. Şeriat ise
tutulan ve bizi su kaynağına götüren yol demektir. Su hayattır. Öyle ise
şeriatta hayat vardır.
Şeriatların getirmiş olduğu hükümlerin nihaî amacı da ahlaktır.
Sevgili peygamberimiz kasırlı bir ifade ile “innemâ buistü li ütemmime
mekârime’l-ahlak = Ben ancak ve ancak ahlaki güzellikleri tamamlamak için
gönderildim” buyurmuştur.
Şecere-i tayyibenin de nihaî amacı her an yemiş vermesi değil midir?
Gel gör ki biz Müslümanlar olarak şeriatın bu ulvi amacını bir türlü
gerçekleştiremiyoruz. Domuz yemiyoruz ama her türlü domuzluğu yapabiliyoruz.
İsmet Özel’e atfedildiği üzere “bu ülkede insanların hak yemeleri sol
elle yemek kadar üzerinde durulmayı hak etmiyor”.
Hz. Peygamber bangır bangır “Bizi aldatan bizden değildir!” diyor. Ama
biz insanları aldatmayı, onları dolandırmayı marifet sayıyoruz.
Ben şu sokaklarda, zor şartlarda kâğıt toplayan insanlara içimden hep
saygı duyar, yolda araba ile giderken onlara yol vermeyi içimden gelen bir
vazife bilirdim. Onlara ödül verilmesi gerektiğini hep içimden geçirir, zaman
zaman da dillendirirdim.
Bugün saat 09.15 gibi Üsküdar’a giderken Yavuztürk yolunun bitiştiği
yerde iki üç tane kağıt toplayıcısının yol kavşağındaki Belediye Parkının su
çağlayanı yanında durduklarını gördüm. Herhalde kirlenmiş olan ellerini
yüzlerini yıkıyorlar sandım. Aaa! Bir de ne göreyim ellerine almışlar bir
teneke, topladıkları kâğıtlar üzerine su boca ediyorlar!”
Hayal kırıklığına uğradım ve:
-“Bari bunu siz yapmayacaktınız?” dedim.
Bir anda onlara duyduğum saygıyı kaybettim. Sonra da kendi kendime mırıldandım: Bunlar da
içinde yaşadıkları toplumun fertleri değil mi? Ötekiler ne kadar ahlaklıysa
bunlar da tabii ki o kadar ahlaklı olacaklaradır. Süt satan süte su katar,
biber satan kiremit tozu katar, et satan ete at eti, it eti katar… Marka
ürünlere sahtelerini katar. Bu liste uzar gider. Ondan sonra da eline kolonya
döktürmez, alkol içeriyor diye gazoz içmez, helal logosu olmadan balık yemez…
İşte böyle ahlaksız bir dindarlık.
Uzak olsun!
Bosh reklamlarında “İnsanların güvenini kaybetmektense sermayemi
kaybetmeyi yeğlerim!” diye bir söz vardı.
İnsanlar dürüstlüğü, güveni, iş ahlakını öne çıkarıyorlar… Biz ise şekil
ve şemail ile oyalanıyoruz.
Allah Kur’an’ı ucunda ahiret olan dünyamız için bir hidayet kitabı olarak
indirmiş, içindeki ahlaki esasları hayatımıza geçirelim istemiş, biz ise onu
okunması için daha çok da ölülerin ruhuna hatim indirilmesi gerekli bir kitap
olarak habire okumuşuz ve hala da okuyoruz.
Bu kadar hatim nedense bizi bir türlü ahlaklı yapmamış, yapacağa da
benzemiyor. Çünkü bu yüce kitap okunmak için değil, yaşanmak için indirilmiş.
İçinde ne var bakıyoruz:
Mutlak gerçekliği tanı ve Allah’tan başka hiç kimseye/ makama/ mevkiye
kulluk etme!
İnançlı ol ve inancını asla kaybetme.
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!
Anana babana saygılı ve itaatli ol!
Cümlenin hukukuna riayet et!
Yalan söyleme!
Zinaya yanaşma!
Verdiğin söze riayet eyle!
Ölçü ve tartıda hile yapma.
Düşmanlarınıza karşı bile adil olun.
Daha nice böyle ahlaki ilke ve esaslar.
Hz. Peygamber ne demiş: Elinize belinize dilinize sahip olun anlamında
sözler söylemiş. Bütün insanlık için örnek bir yaşantı sürmüş.
Ama biz onun tuttuğu yolu tutma şeklinde bir tavır belirleme yerine öykünme kabilinden
bir peygamber tasavvuru geliştirmişiz. Giydiği gibi giyinir, yediği gibi yersek…
sakalının kılını, ayağının na’lini, sümükü şerifini gözümüze sürersek bu iş oldu bitti sanmışız.
Olmuş mu peki!
Görüntüye bakınca pek olmamışa benziyor. Bu gidişle olacağa da
benzemiyor.
Şatıbî merhum der ki: “Allah, hiçbir sebebi sebep olduğu için emir ya da
yasak etmemiştir. Sebepler, hep müsebbepleri için konulmuştur.”
Namazdır, oruçtur, hacdır… bunlar bile bizatihi kendileri için emredilmiş/
bizatihi maksud değildir, bizi bir yere ulaştırmaları içindir. Ulaştırıyorsa,
bizi daha ahlaklı kılıyorsa ne âlâ! Yok, ulaştırmıyorsa –Yunus’un dediği gibi- bu
nice namaz kılmak, bu nice aç kalmaktır.
Dua ile!
01.10.2016
GARİBCE
Hicran Turan Işalmaz Muhterem Hocam yazıniz o kadar güzel ve o kadar anlamlı ki guzelligini ifade etmede kelimeler kifayetini yitiriyor..halimiz, celiskili hayatimiz bu kadar mi guzel anlatilir..Allah sizden razi olsun..varliginiz yazilariniz yolumuzu aydinlatiyor..hep dua ediyorum Allah size ve sizin gibi kiymetli hocalarmiza uzun omurler versin..
YanıtlaSilTeşekkür ederiz muhterem hocam.
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam
YanıtlaSilKaleminize sağlık hocam
YanıtlaSil