Allah’ım! Baktım da bir türlü anlayamadım. Senin kapın açık, hem de her daim
açık, hem de herkese sonuna kadar açık. Bununla birlikte nedense önünde
gezinenler, oradan içeri girenler tek tük gibi gözüküyor. Öbür taraftan senin
açık kapının simsarlığını yapan bütün kapılar kapalı ve her birinin önünde
yığınlar oluşmuş, sözde senin kapına ulaştıracak olan bu esrarengiz kapıların
arkasında neler olduğunu merakla kuyruk olup beklemekteler.
Ve ben bir türlü anlayamadım.
Allah’ım! Eğer gerçekten bu esrarengiz kapalı kapılar, senin kapının
önünden ayarttıkları bu yığınları gösterdikleri kerametlerle akıllarını başlarından
alıp senin ardına kadar açık olan kapına getirmektelerse helal olsun aldıkları
simsarlık ücretine! Ve tabi yuh olsun böylesi bir simsarlıkta keramet
arayanlara!
Şimdi nasıl bilmem. Eskiden taksi esnafı için anlatırlardı. Turist Sultan
Ahmet meydanına gelmiş, Sultan Ahmet Camisini sormuş. Taksici seni oraya
götüreyim buyur demiş, almış adamı birinci köprüden geçirmiş ikinci köprüden döndürmüş
ve aldığı yerden farklı başka bir kapının önüne bırakmış ve “İşte!” demiş “Sultan
Ahmet Camii!”
Ve adam menzili maksuduna ermenin hazzı ile onu yeşil dolarlara boğmuş!
“Eğer sen imdadıma yetişmemiş olsaydın şimdi kim bilir İstanbul’un hangi
adı bilinmez sokağında kaybolup gidecektim!” demiş.
Adam son derece mütevazı! “Vazifemiz!” demiş, “her zaman emrinize
amadeyiz! Ve biz hep buradayız. Zaten işimiz bu!”.
Geçen bir düğündeydim. Bir iki kelam etmem gerekiyordu. Yol yorgunluğu,
havanın sıcaklığı etkindi. Kısa bir konuşma oldu. Evlilik yaşının yükselmesi ve
boşanmaların artmasına değindim, sükûnet, meveddet ve rahmet üzerinde durdum,
evliliğin yürüyebilmesi için sevgi ve onu sürekli kılıcı, besleyici rahmet
(saygı, esirgeyicilik) şartından bahsettim.
Sonra başka biri konuştu. İster istemez dinledim. Aynı dini anlattığımız
inancı bende oluşmadı ve insanları aynı kapıya çağırdığımız inancı da.
Ve sonunda kendimi çok çaresiz hissetim. Zavallı ben Ebrehe’nin yanına
çıkıp da Develerini isteyen Abdulmuttalip gibi idim. Oysa ötekisi Kabe’nin
sahibi gibi kükrüyordu.
Ve gerçekten bilemedim ey Rabbim! Yolun hangisi? Bütün yollar Sana mı
çıkar? Öyle ise bunca simsarlar ne yapar ne satar?
Küçücük aklım bir türlü almadı ve gerçekten bilemedim.
Duanıza o kadar ihtiyacım var ki!
29.07.2015
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder