Tuhaftır bugün birden aklıma yemlik
topladığımız günler geldi. Şu herkesin bildiği yenilen ot olan yemliği
kastetmiyorum. Hani şu harman üstü devşirdiğimiz yemlik vardı ya işte onu.
Harman sonu artık elde edilen ürün
ölçülecek ve eve kaldırılacak. Biz çocuklar hemen koşar ve ölçüm yapan zahire
sahibinin etrafına toplanırız. En azından gözükürüz. Daha önceki yıllardan onun
cömert ve sevecen olduğu hatırımızda ise daha bir sıkıca yaklaşırız. O da bunun
farkında olduğu için hemen bize bakar ve gelin der: Eteğimizi açarız, şöyle iki
elini cece daldırır ve iki avucunun dolusu (bir koş pança) zahireyi açık
tuttuğumuz eteğimize koyardı. Omar kâ galiba cömertti ve bizi boş çevirmezdi.
Eteğimize – haliyle o zaman sifir bezden dikilmiş etek giyerdik. İşlik ve
altında şalvar biraz daha büyüyünce giyerdik galiba. Neyse zahire eteğimizde
doğru Çürük Ömer’in ya da Boz Musa’nın dükkanına koşar ve topladığımız yemlikle
şeker sucuğu alır ve yerdik. Ne kadar tatlı olurdu.
Rahmetli Kadir dedem, o çok zayıf
parmaklarıyla kesme şekeri ne eder eder dörde böler ve biz çocuklara verirdi, ne kadar tatlı
bulurduk ve ne kadar sevinirdik.
Hele Haseki’deyken gözlemlediğim Yedikulede
bir tamirci vardı ve etrafında çocuklar arı oğul verir gibi olurdu. Çocuklar, “Kumbara!”
diye seslenmesiyle sıraya girerler ve sırası gelen ağzını yukarıya doğru açar,
o adam da çay kaşığını toz şekeri ile doldurur ve sıradakinin açık ağzına boca
ederdi. Sıraya koca koca kız çocukları
da girerdi. Ve ne kadar sevinirlerdi.
Çocukluk mudur onları sevindiren.
Bir sokumluk şeker sucuğu, ya da
dörtte bir kesme şekeri ya da bir çay kaşığı toz şekeri mi?
Yoksa onlara gösterilen ilgi ve sevgi
mi?
Şimdi biz büyüdük, ama hâlâ çocuklar
var ve onlar çocuklar. Hep de olacaklar.
Onları sevindirme sırası bu kez
bizde.
Onların sevincini görüp de
sevinemiyorsak bu kez de sorun bizde.
Allah cümle çocuklarımızı ve de
büyüklerimizi sevgisiz koymasın. Galiba sevgiye herkesin ihtiyacı var.
Dua ile!
06.06.2016
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder