İlkokulu
bitirdiğimizde son dersi kutlama şeklinde Sarıkaya köyümüzün Karapınar
mahallesinde yapmıştık. Çadıryeri İlkokulu öğrencileri de gelmişti. Herkese bir
türkü söyletiyorlardı. Öyle ya Türk türkü söylerdi, söylemeliydi.
Aslında
işi Çadıryeri’nden bir kız tek başına götürüyordu, öyle güzel türküler
söylüyordu ki. Ama ille de sırayla herkese okutuyorlardı. Ben garibim türkü
söylemeyi ne bilirim. Sesim çirkin değildi ama türkü söyleyecek kadar güzel de
değildi. Israr üzerine bir uzun hava tutturdum:
Yarim
İstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün
güzelleri de beni unuttun…
Bu
türkü yerini buldu. Hakikaten biz İstanbul’u mesken tuttuk ve köyümüzün bütün
güzellerini, güzelliklerini unuttuk. Unuttuk dediğime de bakmayın, şimdi iç
çekerek bu yazıyı yazıyor olduk.
Yeni
evlendiğimiz sırada bizim kayınpederin en tuttuğu türkü,
Yüksek
yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı
aşrı memlekete kız vermesinler…
türküsüydü.
Bu türkü her çalışında kendini tutamaz, ağlardı. Şimdi de hâlâ anlatır.
Oysa
onların köyü ile bizim köyün arası kuş uçuşu üç-beş kilometre bir yerdi. Ama
belli ki ömür boyu süreceğini öngördüğü hicranın kokusu burnunun direğini
sızlatıyordu. İçinin yangınını gözlerinden dökmeye çalıştığı birkaç damlayla
söndürmeye çalışıyordu.
Şimdi
aynı türküyü torununun kızı söylüyor ve
bizi güldürüyor. O türkünün arkasında hangi ağıtların saklı olduğunu, ayrılık
ateşiyle göğünmüş gönüllerin etrafa nasıl bir konursu saldığını henüz bilmiyor.
Yazgısı güzel olsun inşallah!
Benim türküm de
Neşet Ertaş’ın –ki aynı güzellikte bu türküyü Ahmet Keleş hocadan da dinledim- Mevlam ayrılık vermesin /Gökte uçan kuşa Leyla'm türküsü oldu.
Sevgili Gülistan’ın Yeni Dünya’ya gideceği anlaşıldığı andan
itibaren bir anda bu türkü benim en çok sevdiğim türkü oluverdi ve ben kendim de
okumaya başladım. Sözlerini bir türlü ezberleyemedim. Bir kâğıda yazdım ve
cüzdanımda sakladım. Hiç kimsenin olmadığı yerlerde söyler oldum, her defasında
da içime dizilmiş düğümleri dışarıya vuran gözyaşlarıyla çözmeye çalışıp rahatladım.
Hanımın yanında söyleyemezdim. Onun yüreği ne de olsa ana yüreği. Tutuşması
için bir çıngı çok bile. Onun oradaki huzuru yüreğimize su serper, dökülen
yaşları saadet incilerine çevirirdi. Her damla ile birlikte yüreğimiz
serinlerdi. Hem biliyor muydunuz, mutluluktan akan gözyaşları soğuk, şekavetten
akan gözyaşları ise sıcak olurmuş. Bu yüzden bu eşsiz lütfundan dolayı Allahımıza
hamdetmek, sevgili damadımıza da teşekkür etmek düştü bize. Ama gönüldür bu ne
ferman dinler, ne de aklın kuru tavsiyelerini. Gene de söyler: Mevlam ayrılık
vermesin /Gökte uçan kuşa Leyla'm
Bu Türkü yüksek perdeden söyleniyor. Yarana merhem olacaksa sen
de söyle; varsın için kabarsın, dudakların titresin, burnunun direği sızlasın.
Akacak varsa aksın, salya sümük birbirine karışsın. Nasıl olsa rahatlarsın. Tamamı
şöyle:
Yazımı kışa çevirdin,
Karlar yağdı başa Leyla'm
Viran oldu evim yurdum
Ne söylesen boşa Leyla'm
Aşkınla yaktın sinemi,
Aldın gittin benden beni
Viran eyledin hanemi,
Çaldın taştan taşa Leyla'm
Her an gözümde perdesin
Nere baksam sen ordasın
Mevlam ayrılık vermesin
Gökte uçan kuşa Leyla'm
Gurbetle ilgili o
kadar şarkı türkü var ki, en iyisi siz kendinize uygun düşen birini bulun ve
onu çalışın. Lazım olduğunda türkü aramayın!
Ha unutmayın “Gurbet,
kişinin özyurdundan ayrı düşmesi değildir, gerçek gurbet kişinin en yakınları
tarafından anlaşılmamasıdır.” Siz birincisinden dolayı şükredin. İkincisine
gelince Allah korusun!
Vay be!
Gurbetiniz, kurbete
vesile olsun!
Dua ile!
12.09.2012
GARİBCE
Hocam eline gonlune saglik. Son zamanlarda boyle guzel bir yazi okumamistim. Kendimi sizin hissiyatiniza yakin hissederdim. Bu yazi, hissimi teyit etmis oldu. Allah saglik afiyet versin. Mehmet Gayretli
YanıtlaSilkatılmamak mümkün değil Mehmet Hocam..
Silhocam, bizi de düşün gurbette 18. yıl. bu yüzden en çok söylediğimiz türküler bu gurbet türküleri.
YanıtlaSilherdogan38@.
YanıtlaSilSevgili Garibce! 'Vuslat' da desen 'Gurbet' de desen benim için fark etmiyor artık nerede vuslat,nerede gurbet..Çünkü Prof.Dr.Hulusi hocanın,bilmeden sofradaki alkoli içerek sarhoş olup sonra da un elemeye kalkan anasının evin her tarafında dönerek un elemesini dışarıdan giren oğlunun görmesi sonucu'Ana ne yapıyorsun öyle,teşt nerde sen nereye un eliyorsun, dediğin de ..' bırak oğlum ananı..Anan için her yer teşt..' dediği gibi...bizim için de gurbet nerede,vuslat nerede..! Rabbimmiz kendisilye olacak vuslatımızı kesmesin..
herdogan38@
YanıtlaSilÖnce hafızandaki güce Allah güç katsın...
Gurbet deyince, üzerinde düşe kalka gezdiğim, koştuğum mekanları daha çok özler olmuşum..Gidenler gitmiş, kalanları ise o mekanlar hala konuşuyor..