İlahiyat hocaları olarak icma
halinde “Neden bu iş olmuyor?” diye hep aynı soruyu soruyoruz. Lakin cevap
muhtelif.
Kimine göre sebep şu kimine göre
sebep bu.
Garibce ise “Barut yok!” diyor.
Barut olmadıktan kerli başka sebepler olsa ne olur olmasa ne olur?
-Peki, barut nedir?
-Azim diyor, azim!
-Zekâ olması lazım gelmez mi?
diyene.
-Doğru lakin bizim öğrencilerimiz
için zekâ elde var bir, onlar için ille de azim, diyor. Ve ekliyor:
-Bizim fakülteye bir öğrencinin
gelebilmesi için ortanın üzerinde bir zekâya sahip olması lazım. Dolayısıyla
onlar için Barut yok yani zekâ yok demek bühtan olur. Hepsi de birbirinden zeki…
-Peki olmayan ne o zaman?
-Hırs, diyor, azim diyor. Arabaya
nispet zekâ motorsa hırs yakıt diyor.
İlim ancak matlup olanda bel verir, talep yoksa bu iş olmaz diyor.
Eskiler öğrenci demez tâlip derdi, talebe derdi. Israrla, yılmadan, usanmadan
ilmin ardına düşen, onu Çin’de bile olsa arayan, bulmaya çalışan anlamında
tâlip. Öğretmen, öğretsin bu iş olsun bitsin şeklinde bir anlayış yoktu. Yolu
ancak yolcu alırdı. Başkalarının yol almasıyla yol alınmaz, bilmesiyle de
bilinmezdi.
-Bak ne diyor:
İlim matlup talibe Hem erbabını bile
Talep yoksa nafile Bu iş olası değil
İlmin elde edilmesinin şartı olarak
erbabını bulmak, ondan ilmin adresini, yolunu yordamını öğrenmek lazım. Ama
ille de talep lazım. Talep yoksa bu iş olası değil. El hak doğrudur, talep
yoksa ömrü boşa törpülememek lazım, talebin olacağı, aşkla meşkin yapılacağı
başka alanlara tez elden geçmek lazım.
Duydun mu fokur fokur Talibim bina okur
Sanırsın kilim dokur Saç baş yolası değil
Asırlardır bizim talip bina okur,
döner döner gene okur. Şu binayı bir türlü bitiremez. Yahu bitir şu binayı da
içinde yaşamanın zevkine er arkadaş. Yok, o ille de gelenek diyor. Geleneği
bozamayız. Şimdi bizim oğlanın yanında kızlar da başladılar Bina okumaya.
Eğri büğrü yazanın Orda burda tozanın
Dibi delik kazanın Heyhat dolası değil
İlim talibinin yumurtalar üzerinde
kuluçkaya yatan anaç tavuk (gurk) gibi devamlı onu sıcak tutması lazım. İkide
birde oraya buraya koşan tavuk cücük çıkaramaz, üstelik yumurtaları cılk eder.
Dibi delik kazan dolmaz. Zihnen yoğunlaşma, kendini verme belleğe
öğrendiklerinin kalıcı kılınması mesajını verir ve o takdirde bilgiler taşa kazınır gibi
yazılır, hard diske kaydedilir. Değilse kuma yazar gibi, yazılır, ilk dalga ile
silinir gider.
İlim nurdur günahsa perde Dağlar aşıran azim nerde
Yoksa sende merhem derde Ağarıp yüz gülesi değil
Hem ilmin Yüce Allah’tan bir nur
olduğu ve o nuru günah kirleriyle kirlenmiş kimselerin ihata edemeyeceği öteden
beri söylenir, bir mütearife olarak kabul görür. İlim, bir ibadet neşvesi
içinde tahsil edilirse amaç gerçekleşmiş olur. Makam, mevki, şöhret elde etmek
için ilim tahsil edilirse o ilimde hayır yoktur. Maveraünnehir uleması Bağdat’ta
Medreselerin açıldığı haberini duyduklarında “Eyvah ilim öldü, çünkü şimdiye
dek Allah rızası için okunurdu, gayrı bir ekmek kapısı olacak, makam mevki için
tahsil edilecek, dolayısıyla ilmin bereketi gidecek…” diye ilmin gıyabi cenaze
namazını kılmışlar.
İlim Allah için tahsil edilir de
ardından makam, mevki, zenginlik gelir… Ona eyvallah. İlmin tabiatında da bu
vardır zaten. Ancak sırf dünyalık elde etmek için tahsil edilirse o takdirde
başka alanlarda/ yollarda daha çok dünyalık vaad edilmesi durumunda o yolda
ilerlemenin hem imkânı hem anlamı olmaz.
Bir de öğrendiğin ilim gayrılara
merhem olmayacaksa ne anlamı olur ki?
“Faydasız ilimden…de sana
sığınırız” diye bir duamız yok mu?
Dua ile!
25.01.2017
GARİBCE
Levha: https://tr.pinterest.com/pin/498632989970456409/
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTalip yola koyar baş
YanıtlaSilİlim olur ona aş
Kitapları arkadaş
Derdi sılası değil