İnsanlar
eğleniyorlar. Farzedelim ki eğlence günah. Hem de çok günah. İnsanlar yılbaşı
kutluyorlar. Farzedelim ki gün kutlamak günah hem de çok günah. İyi de sana ne
kardeşim. Bize ne el âlemin ne yaptığı.
Allah mısın?
Haşa!
Allah’ın vekili
misin?
Hem bu insanlar
kim? Senin kulların mı?
Ben nice baba
bilirim, kendi çocuğunu adam akılı döver de bir başkasının fiske vurmasına
rızası olmaz, asi çocuğunu koruma pahasına ölümü bile göze alır. Sana ne
oluyor?
Allah’ın kulları.
İsyan etmişler?
Kime? Rablerine.
Sana bir zarar
vermişler mi? Yok.
Allah’ın cenneti
cehennemi yok mu? Var.
Allah’ın cünudu
(melaike) yok mu? Var.
Yapılan her şey
kayıt altına alınıyor mu? Evet.
Her bir şeyin
hesabı verilecek mi? Evet.
Peki, iyi bir
insan olarak senin vazifen ne? Önce temsil sonra tebliğ.
Temsil olmadan
tebliğin anlamı olur mu? Olmaz.
“Lime tekûlûne mâ
lâ tefalûn?” Yapmadığınızı niçin söyler, başkalarına nizamat vermeye
kalkışırsınız.
Sen iyi insan
oldun da senin ardından gelen olmadı mı?
Sen İslam’ı iyi
temsil ettin de insanlar İslam hakkında iyi bilgi sahibi olmadı mı?
Sen peygamber
postuna oturdun, temsil ile birlikte tebliğ ettin, sorumluluğun yerine gelmedi
mi?
Allah, kulları
için peygamberlerine “Sen ancak hatırlatıcısın, zorla kabul ettirici değilsin”
demedi mi?
En genel ilke
olarak “Dinde zorlama yoktur” buyurmadı mı?
İslam, “silm”
kökünden barış ve huzurun adresi değil miydi?
Müslüman olanın
elinden ve dilinden kimseye zarar gelmezdi hani? Ne oldu?
Bir kâfirin Allah’ın
kulu olması bakımından Müslümandan farkı nedir? Aynı kudret eliyle yaratılmadı
mı? O yüzden Yunus “Yaratılanı severim Yaratandan ötürü” demedi mi?
Mevlana kucak açıp
herkese “Ne olursan ol gel gel!” demedi mi?
İmam Azam Ebu
Hanife babasını öldürüp kafatasında şarap içerken boğulup ölmüş kimsenin
cenazesini kılar mısın diye sorduklarında onlara: “Kimlerdendi?” diye sordu. “Hristiyan
mıydı, Yahudi miydi?”. Hayır dediler. “Ya neydi?” deyince Müslümandı diye cevap
verdiler. İmam, “Bak siz söylediniz!” dedi ve bu kadar günaha rağmen onların
ölüsüne bile saygısızlık edilemeyeceğinin dersini vermedi mi?
Hz. İsa’ya
Mecdelli Meryem’i zina isnadıyla getirdiklerinde onlara “İlk taşı içinizde hiç
günahı olmayan atsın!” dediğinde, herkes oradan sıvışmadı mıydı? İçlerinde tek
bir günahsız var mıydı?
Ya bizim? Gerçekten
hiç günahımız yok mu ki onu affettirmek için kendi başımızın derdine
düşeceğimiz yerde ocaklar söndürüyor, koskoca bir ülkeye ataşlar salıyoruz.
Ne yapıyoruz?
Dışkısının
üzerine çöküşen sinekleri öldürür gibi bir haleti ruhiye ile masum insanları
katlediyor, tüm insanlığın huzurunu kaçırıyoruz.
Kim kazanıyor?
Kazananı yok.
Kim kaybediyor?
İslam ve Müslümanlar.
Yazık, çok yazık.
Eğer bunu İslamlık adına yapıyorsak bir kez daha yazık.
Bırakın Allah’ın
kullarını.
Allah bizim
vekilimizdir, biz Allah’ın vekilleri değiliz.
Dua ile!
01.01.2017
GARİBCE
http://dedekorkut1.blogcu.com/yunus-emre/13902997
Sayın hocam gönlünüze sağlık fikhin derin anlayışın hakkım olduğu düşünceden süzülen ve bir Müslümanın olaylara nasıl bakmasi gerektigini gosteren bir değerlendirme keske bu goruslerinizi tv lerden de daha genis kitlelere duyurabilsek izninizle paylaşacağım
YanıtlaSil