Sabah yanlış bir telefonla doğru bir zamanda uyandırıldım.
Ama benim için çok erkendi. Kahvaltımızın saatine daha iki üç saat vardı.
Çok geçmedi kapı zili çaldı. “Bizim torun galiba, gözüne çöp
mü düştü?” diye sokranarak açtım. Kapının eşiğine bir tabak bırakılmıştı.
Aldım onu içeriye, merak ile acaba ne diye.
Oh! Miss gibi kokuyordu. Komşum fırından yeni çıkardığı emek
ve zevk mahsulü böreklerinden hem de dört adet bize ikramda bulunmuştu. “Komşudan
gelen genelde öğün olmaz o da vaktinde gelmez” derler ya, bu hem vaktinde
gelmişti hem de ben ve hanım iki kişiye öğün olacak kadar da çoktu.
Kokusu kokla beni diyordu. Mis gibiydi onu zaten almıştım. Görüntü
o biçimdi. İnsanın yemeye kıyamayacağı kadar güzel gözüküyordu. Tabak bile
nerdeyse elimi yakacaktı. Sıcacıktı. Kahvaltı sofrası hazır gibiydi. Yanında
bir iki zeytin bir de yeşil biber, iyi giderdi. Onlar da masada hazır idi.
Açtım tabağı aldım elime, elimi yaktı, o kadar sıcaktı. Elin
ağzın yanarak yiyeceksin ki zaten hamur işlerini. Nasip bu ya Allah
gönderiyordu işte.
Dedim dört tane börek (adını bilmiyorum da öylesine diyorum
işte). Bende adalet duygusu az çok gelişmiştir. Her şeye hakkını vermeye
çalışırım. İmdi bu sıcacık böreklerin de adaletli bir taksimle ikisini ben
yerim ikisini de hanıma bırakırım dedim. Ve afiyetle yedim. İştahım hala
olmasına rağmen adalet duygumun gereği diğer ikisini yemeyip hanıma bıraktım.
Bununla da kendimle biraz gurur duydum.
Komşumun ellerine sağlık. Geçmişlerine rahmet olsun.
Aradan epey bir zaman geçti ve bu arada ben geride
bıraktığım sofrayı unuttum haliyle. Karnı tok olanın su canı ister, ben de su
içme arzusuyla mutfağa uğradığımda komşudan gelen tabağın hala orada olduğunu
ve üzerinin örtülü olduğunu gördüm. Açtığımda böreklerden birisinin yenilmiş
birinin de hala orada tabakta bırakılmış olduğunu gördüm. Tabi anladım, hanım
ikisini de benim gibi yememiş belli ki birini torununa saklamıştı. Bu bir
îsârdı ve ihsandı.
Benim adalet duygum bu durum karşısında hanımın ihsanından
utandı.
Adalet önemli idi ve er kişi işi idi. Ama îsâr ve ihsan daha
üstün bir erdemdi, boyum erişmedi.
Îsâr, kişi kendisi ihtiyaç içinde iken başkalarını özüne
tercih etmek demektir.
İhsan ise mahza iyiliktir; mesela kısas adaletin gereğidir.
Kısas uygulama hakkı olan birinin affetmesi ise ihsandır. Borcunuzu ödemek
adaletin gereğidir, borcunuzu fazlasıyla ödemeniz ise ihsan olmaktadır. İhsan, sahibini
Allah’ın sevdiği bir erdemdir.
İhsan sahiplerinden olmamız duası ile!
11.06.2020
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder