Evet,
bugün yirmi üç nisandı. Tatildi, ders yoktu. Hatun Berra’nın programına
katılacağını söyledi. Kızına benim de gideceğimi söylemiş. Tabi okulun yolu kısa
ama bir hayli rampa. Muhtemelen daha çok da benim kendisini götürmüş olmamı
istiyordu. Ben “İşim var!” dedim ve gelmeyeceğimi söyledim.
Belli
ya hoşuna gitmedi. Öyle olduğu zaman ortalığı genelde bir sükut kaplardı. Gene
öyle oldu. Sonra kendisi apar topar çıktı gitti.
Ben
de durdum duramadım, arkasından ben de çıktım. Beş yaşındaki torunumuz olan
Berra şiir okuyacakmış. Hatta bir ara beraber de çalışmış ve ona ses tonlaması
ve el kol hareketi yapması konusunda bir şeyler de söylemiştim. Tabii o gene
bildiğini okuyordu.
Eskiden
onun öğrenmiş olduğu şeyleri benim biliyor olmam bir hayli tuhafına giderdi. “Dede
sen nereden biliyorsun?” derdi. Artık demiyor. Belli ki bizim de az çok bir
şeyler bildiğimizi kabullenmiş görünüyor. Geçenlerde benim kendi yazmış olduğum
kitaplarımın olduğunu öğenmiş. “Dede!” dedi “Beraber kitap yazalım mı?” dedi.
Ben de “Olur, yazalım!” dedim ve hemen senaryolar oluşturmaya başlamış,
kitabımıza hatta kitaplarımıza isimler bulmaya başlamıştı. İşte onun şiir
okuyacağı gündü bugün.
Kendileri
Garibce’nin 14 Ağustos 2012 tarihli “İsraf Haramdır!” Beyya Öyle diyor”
başlıklı yazısında adı geçen kız çocuğu oluyor. O zaman daha adını doğru
telaffuz edemiyor r harfini y şeklinde söylüyordu. Adın ne dendiğinde “Beyya!”
diyordu. Siz de Beyya mı dediğiniz de “Hayııııy Beyya!” diyor aslında r’li
olduğunu demeye çalışıyor velakin bir türlü söyleyemiyordu. Siz doğru telaffuz
edince de “Tamam!” diyordu.
İşte
o Beyya geçen iki sene içinde büyümüş de 23 Nisan bayramında şiir okuyacakmış.
Vardığımda
merasim başlamıştı. Kalabalık arkasında durdum ve çocukların etkinliklerini
izledim. Yirmi üç nisan neşe doluyor insan.
Anons
sırası Berra’ya gelmişti, minicik boyu ile kocaman bir şiir okudu. Heyecan hiç
yoktu. Sonunda da bir bayrak açtı, öptü ve onu öndeki protokoldeki birine
verdi. Alkışlarla yerine geçti.
Vaktiyle
biz de çocuktuk. Bizim de 23 Nisanlarımız vardı. Ve o günde de insan neşe
doluyordu.
Dede
torun arasında bir fark vardı. Ben o zaman ilkokul birdeydim ve Berra’dan bir
yaş büyüktüm. Ne ki sonunda ben de küçüktüm. Okul kendi evimiz olduğu için
öylesine ben de okula başlamıştım ve
sonra öğretmenimiz benim durumuma bakarak öyle kaydımı yapmıştı. Ve 23 Nisan’da
ben de şiir okumuştum. İyi de başlamıştım. Ben, okul olan evimizin önündeki
çatal merdivenin başında idim, insanlar ise aşağıda bulunuyorlardı. Baktım
herkes bana bakıyordu, heyecanlanmış ve boğazım düğümlenmişti. Sesli sesli
ağlamaya başlamıştım. Aşağıda da babam ağlıyordu. Öğretmenim gelip beni
kucağına alıp indirmişti.
Berra,
benden daha küçük olmasına rağmen ağlamadı, başarılı bir şekilde baştan sona
koca şiiri okudu.
Ama
kalabalığın arkasındaki ben, bu kez babamın yerine geçmiştim ve ağlıyordum.
Ve
ben bunu hep yapıyorum.
Ağlamanın
hüzne sebep olduğu bilinir. Ama aynı gözler mutluluktan da ağlayabiliyor.
İşte
böyle.
Bugün
yirmi üç nisandı, çocuklarımız için bayramdı, mutluluktu.
Bizim
için ise geleceğe umuttu.
Kutlu
olsun!
23.04.2014
GARİBCE
Not:
Berra’nın okuduğu şiir:
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga
bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını
yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne
korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
Arif Nihat ASYA
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil