Bugün öğle camiinde tıp tarihi öğretim görevliliğinden emekli Abdullah Köşe
hocamı gördüm. Ne kadar sevindim. O benden yaşça büyük, ama ben ondan önce
Yüksek Lisansa başlamıştım. Bununla birlikte onların derslerine ben de
katılırdım. Bu sebeple mektep arkadaşlığımız da olmuştur. O zor zamanların
insanı gerçek bir dosttur. Askerliğe gideceğimize sebep kararan ufkumuza ne
büyük –duygusal- bir meşale yakmıştı ve biz onun ışığında kimseye müdara
etmeden askerliği sühuletle tamamlayabilmiştik.
Her şeyin yenisi makbul ancak dostun eskisi derler. Bu eski dostla
birlikte namaz sonrası Fakültedeki odamıza geçtik. Çay içtik sohbet ettik.
Ne güzel anlarımız oldu. Ne güzel şeyler paylaştık.
Laf döndü dolaştı patavatsızlığa geldi. Adnan Selamet adında bir
tanıdığının hatırasını nakletti. Bunlar kız istemeye gitmişler. Giderken
yanlarında dayısı da varmış, haliyle büyük olarak. Ancak dayı bey pek patavatsızın
biriymiş. Hayırlısı ile kazasız belasız şu işi tamama erdirebilseydik diye
içinde hep bir endişe taşımış, damat adayımız. Neyse kız evine varmışlar. Kızın
ailesi Arnavutmuş. Arnavutlar Gega ve Toska diye -Yesrib halkının Evs ve Hazrec
adlı iki kardeş kabileden oluşması gibi- iki kardeş boydan oluşurlarmış. Laf
lafı açmış ve Gega ve Toska’nın ne demek olduğu sorulmuş. Hemen bizim dayı bey bilgece
ileri atılmış ve “Hani manda dışkılar da kağnının tekeri üzerinden gidince onu ortadan ikiye
böler ya işte bir yanı Gega diğer yanı da Toska!” deyivermiş.
Damat adayının korktuğu başına gelmiş, yüreğindeki bir dirhemlik yağ da
erimiş. Ama Allah’tan adamlar büyüklük yapmışlar da buna sebep kızı vermemezlik
etmemişler.
İlahi Abdullah hocam. Ömrün uzun olsun. Senin gibi bilgi ve marifet
sahibi bilge ve hasbi adamlara Garibce kulların çok ihtiyacı var.
Dua ile!
24.05.2016
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder