Erbabı bilir, İmam Buharî’nin Sahîh’inde 24 yerde وقال بعض الناس “adamın biri dedi ki” ifadesi geçer.
Şarihlere göre kastedilen (büyük ölçüde) İmam Ebu Hanife’dir.
İmam Buharî’nin Rey ekolünün kurucu imamı Ebu Hanife’nin bir
takım görüşlerinden pek hoşnut olmadığı ve vesile buldukça ona göndermede
bulunduğu söylenir.
İyi de neden adını söylemez, açık açık “Ebu Hanife der ki”
demez de “adamın biri” der.
Yaygın kanı, İmam Buharî’nin İmam Ebu Hanife’yi adını anacak
biri görmemesi, adını anmaya değer bulmaması şeklindedir. Bu izah genelde Ehl-i
Eser’in Ehl-i Rey’in mutlak imamı Ebu Hanife için “O hadis bilmezdi, bilse de
işine gelmezdi” şeklindeki ithamlarına da uygun düşer. Eşref Ali et-Tehânevi, İ’lâu’s-Sünen
adlı yirmi iki ciltlik kitabını bu iddiayı red ve aksini ispat etmek üzere
yazmıştır.
Bugün hem en ihtiyar ve hem de en genç ilim adamı saygılı ve
sevgili M. Said Hatiboğlu hocamın İmam Buharî hakkındaki konuşmasını dinledim.
Sizlerin de dinlemenizi tavsiye ettiğim bu ufuk açıcı konuşmasında[2]
bu konuya da değindi. Ama bu ismi anmamayı o bambaşka şekilde, ihtiyacımız olan
bir bakış açısı güzelliği ile izah etti. Şöyle dedi:
(İmam Buharî, İmam Ebu Hanife’ye) itiraz ediyor. Terbiyesi
ismini kullanmaya müsaade etmiyor. Hürmete bakın adamlardaki. Emma bizim (Buharî)
musahhihimiz Hacı Zihni Efendi hiç durur mu? Bu terbiyeyi gösterir mi?
Göstermiyor. Kenarına düştüğü Haşiyede: “Sen kim oluyorsun da İmam Azam’a karşı
çıkacaksın!” diyor. Buharî’ye “Her fıkıh imamı, senin gibi kaç tanesine
bedeldir” diyor. Buharî’ye karşı bu lafı söylüyor Hacı Zihni Efendimiz. Nimet-i
İslam sahibi olan Hacı Zihni Efendi. Osmanlının son devir en büyük âlimlerinden
bir zattır. Ben de o zaman gençlik saikıyla Hacı Zihni Efendi’ye “Peki sen kim
oluyorsun İmam Buhari’ye karşı çıkıyorsun!” dedim… Hepsinin yaptığı iyi işler
var, onları teslim etmemiz gerekir de fakat şunu söylemek lazımdır. Her
şeyin başında doğruyu ifade etmek Müslüman ahlakının icabıdır. Her Müslüman,
her âlim hata yapabilir. İster imam olsun ister ne olursa olsun! Fakat bizim en
büyük zaaflarımızdan biri bizde tenkit şuuru gelişmemiştir. Biz bir âlimimizin
kitabını okuduğumuz zaman “Burada yazılanın hepsi doğrudur. Bunda yanlış olamaz”
diyoruz. Yahu öyle bir şey olur mu?! Eğer öyle olsaydı o takdirde pek çok
mezhep çıkmazdı ortaya. Pek çok muhalifi çıkmazdı. Fakat bizim âlimlerimizde bu
tenkit şuuru gelişmediği için kitaplarımızda yanlıştan geçilmez.
Eslafa saygı kimisinin gözünü kör ediyor. Çünkü bizim saygı
anlayışımız "حُبُّكَ الشيءَ يُعْمي ويُصِمّ". Bir şeye karşı
olun aşkın/ tutkun seni kör ve sağır eder.” fehvasınca çok sürmeden gören gözümüzü
görmez ediyor, onun hakkındaki eleştirilere bizi sağır kılıyor.
Kimisi de bir âlim bir hata ettiyse onu bir kalemde çizip
atıyor. Nice büyük âlim vardır tarihimizde üstü çizilen. Hâlbuki ki hatasızlık Allah’a
mahsustur. İnsanlar hata edebilir, yanılabilir. Bize düşen her insanımızı
hatasıyla sevabıyla değerlendirmek olmalı.
Meşhur bir çatlak kova hikâyesi vardır.
Maharet çatlak kovayı hemen atıvermek değil, onu o haliyle
nasıl yararlı bir şekilde kullanabileceğimizi bilmektir. Marifet ve hikmetli
olmak budur. Eğer biz elimize aldığımız her bir kovayı çatlaktır diye atarsak,
bize de aynı muameleyi reva görenler çıkar. Zira bir şekilde çatlak olmayanımız
mı var ki şu dünyada!?
Kimimizin aklından zoru vardır.
Kimimizin de bir başka konuda noksanı.
Eslafa saygı ve sevgi, bizleri onlara karşı kör ve sağır etmemeli.
Eslafa eleştirel bakma, onlardan yararlanmamız önünde de
engel olmamalı. Eleştirilerimizi defterden silmek için değil, onları nereye
koyacağımızı belirlemek için yapmalıyız.
Dua ile!
16.02.2019
GARİBCE
Çok doğru tesbitler
YanıtlaSil