(Fıtır sadakasının
ödenmesinde) buğday yerine kıymetinin para olarak verilmesi bize göre caizdir.
Çünkü maksat ihtiyacın giderilmiş olmasıdır. Bu ise buğday verilerek olacağı
gibi kıymetinin ödenmesi suretiyle de gerçekleşir. Şâfiî’ye (r.a.) göre ise kıymetin
ödenmesi caiz değildir. Fıtır sadakası ile ilgili bu görüş farklılığının aslı
zekat konusundadır. Ebu Bekir el-A’meş (r.a.)
şöyle derdi: Buğdayın verilmesi kıymetinin verilmesinden daha üstündür (efdal).
Çünkü emre imtisal/ uyma ve ulema arasındaki görüş farklılıklarından uzaklaşma
bakımından o daha yerindedir ve ihtiyatlı olma bunu gerektirir. Fakih Ebu Cafer
(r.a.) ise şöyle derdi: Aksine kıymetin ödenmesi daha faziletlidir. Zira
yoksulun ihtiyacını gidermede para daha etkindir. Çünkü elinde para oldu mu şu
anda neye ihtiyacı varsa onu satın alır.
Naslarda özellikle buğday ve arpa denilmesi, o günün şartlarında
Medine’de mübadelenin tahıl ile yapılıyor olmasındandır. Amma bizim memleketimize gelince mübadeleler
(alış veriş) artık para ile yapılmaktadır. Para, şimdi insanların en değerli
malları olmaktadır. Dolayısıyla fıtır sadakasının para ile ödenmesi daha
faziletli olacaktır[1].
(Serahsî, Mebsût, IV, 141)
Fakih Ebu
Ca’fer’e selam olsun!
Nasların
nasıl okunması gerektiğine dair bize bir ders vermiş.
Her
dönemde her meşrepten insanlar bulunuyor. Herkes kendisine bir pencere bulmuş
oradan bakıyor ve her şeyi gördüğü kadarı ile yorumluyor.
Kimisi
nasların kendisine /işaret parmağına bakıyor.
Kimisi de
nasların/ işaret parmağının işaret ettiği yere bakıyor.
Kimi lafza
kimi ise manaya bakıyor.
Ve lafız
maksud olan manayı içinde taşıdığı sürece hayatiyet taşıyor.
Mana ve
maksadından kopmuşsa cesede dönüşüyor.
Ve bu
anlayışlara göre de din, ya hayatın içinde yaşamımıza anlam katıyor.
Ya da hayatın
dışında kalıyor.
Hayat
dinsiz de devam edebiliyor.
Ama hayatta
bir karşılığı olmayan buna sebep de hayatın dışına itilen dinin hiçbir yaşamsal
değeri olmuyor.
Dua ile!
03.03.2020
GARİBCE
( قَالَ ) : فَإِنْ
أَعْطَى قِيمَةَ الْحِنْطَةِ جَازَ عِنْدَنَا ؛ لِأَنَّ الْمُعْتَبَرَ حُصُولُ
الْغِنَى وَذَلِكَ يَحْصُلُ بِالْقِيمَةِ كَمَا يَحْصُلُ بِالْحِنْطَةِ ، وَعِنْدَ
الشَّافِعِيِّ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى لَا يَجُوزُ ، وَأَصْلُ الْخِلَافِ فِي
الزَّكَاةِ وَكَانَ أَبُو بَكْرٍ الْأَعْمَشُ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى يَقُولُ :
أَدَاءُ الْحِنْطَةِ أَفْضَلُ مِنْ أَدَاءِ الْقِيمَةِ ؛ لِأَنَّهُ أَقْرَبُ إلَى
امْتِثَالِ الْأَمْرِ وَأَبْعَدُ عَنْ اخْتِلَافِ الْعُلَمَاءِ فَكَانَ
الِاحْتِيَاطُ فِيهِ ، وَكَانَ الْفَقِيهُ أَبُو جَعْفَرٍ رَحِمَهُ اللَّهُ
تَعَالَى يَقُولُ : أَدَاءُ الْقِيمَةِ أَفْضَلُ ؛ لِأَنَّهُ أَقْرَبُ إلَى
مَنْفَعَةِ الْفَقِيرِ فَإِنَّهُ يَشْتَرِي بِهِ لِلْحَالِ مَا يَحْتَاجُ إلَيْهِ
، وَالتَّنْصِيصُ عَلَى الْحِنْطَةِ وَالشَّعِيرِ كَانَ ؛ لِأَنَّ الْبِيَاعَاتِ
فِي ذَلِكَ الْوَقْتِ بِالْمَدِينَةِ يَكُونُ بِهَا فَأَمَّا فِي دِيَارِنَا
الْبِيَاعَاتُ تُجْرَى بِالنُّقُودِ ، وَهِيَ أَعَزُّ الْأَمْوَالِ فَالْأَدَاءُ
مِنْهَا أَفْضَلُ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder