Babası bir vakitler Haseki'de okurken ev sahibimizdi ve bana
"Kiracımız" diye değil, "Hocam!" diye hitap ederdi.
Annesi Hacı annemiz bizim iyilik /koruyucu meleğimizdi. Evde
doğan büyük kızımızın ebeliğini de o yapmış, göbeğini kesmişti. Hanımı kızı
gibi kollardı.
Her ikisine de rahmet olsun! İyi insanlardı.
Bugün oğulları aradı. Hal hatır sordu. “Hocam bir ihtiyacın
var mı?” dedi. Ben de “Sağ ol!” dedim. “Hem daha 65 olmadık, ama yine de bir
tedirginlik var. Evden çıkmıyorum!” dedim. Fakülteden de idarî izinliyiz. Sade
bir Cuma günü inşallah çıkmam gerekiyor, arabanın muayenesi için!” dedim. “Tamam
hocam işte, onu ben yaptırırım!” dedi. “Olmaz”, dedim “sana zahmet olur!”
“Olur mu hocam?! Hem zahmet göreceksem niye aradım ki?”
dedi.
Olurdu olmazdı neyse tamam olsun dedim ve anlaştık. Cuma
günü inşallah o götürecek.
Böylece sırtımdan bir yük de inmiş oldu. Götürsem mi
götürmesem mi diye düşünüp duruyordum.
Doğrusunu isterseniz onun bu tavrına sebep çok duygulandım. Epey
bir ağladım. Mutluluktan tabii. Böyle bir jeste de belli ki pek bir ihtiyacım
varmış.
Şimdi düşünüyorum da iyilik böyle bir şey.
Hep yapanı mutlu ediyor, hem iyiliği göreni.
Yahu bu corana içimizdeki iyiliğin uyanmasına, katlanarak
çoğalmasına katkıda bulunmasın?
Hem neden olmasın?
Kiracılarını arayıp onları rahatlatanları görüyoruz.
Borçlarını erteleyenleri. İşsiz kalmış olanlara aş/ ekmek verenleri… Sosyal
Medya iyi işlere de yarıyor.
Her şeyde bir hayır vardır.
Hayırla kalın!
Evde kalın!
Bu arada gençler siz de evde kalanların ekmeğini alın!
Dua ile!
24.03.2020
GARİBCE
Sevgili İbrahim söz verdiği gibi bugün (27.03.2020) geldi arabayı aldı ve muayenesini yaptırıp getirdi.
YanıtlaSilEy İyilik! Sen ne kadar iyi bişeysin. Ve seni yapanlar ne kadar iyiler!