Bugünkü Corona günümüzde zaman darlığı içine Güvâhî’nin
Pend-Nâme’sini[1]
de sıkıştırdım. Merhum Güvâhî 2133 beyitlik manzum öğütnamesinde yüzlerce
atasözüne yer vermiş, tabii manzum olduğu için hep aynı biçimde kullanmamış
ama, hangi atasözünü kastettiği anlaşılıyor.
Şöyle bir baktım. Çoğu kendi kültür havzamda kullanılan
türden. Ama bir şey dikkatimden de kaçmadı. Müellif merhumun bizim kaynana gibi
bir kaynağı yokmuş galiba. Çünkü çok eksiği var, hem de çoook! Mesela “Utanmak
bazar, dostluğu bozar” gibi.
Rahmetli Torosların Ehmet’i bu işe başlamıştı ve bizim
yörenin (Orta Toroslar) sözlüğünü hazırlamış ve hatıratının arkasında da
yayınlamıştı. Trafik kazası sebebiyle ömrü vefa etmedi, arkasını getiremedi.
Kültür işi başka. Bizzat o havza içinde yaşamış olmak
gerekiyor. Aksi takdirde hata yapmak ya da yanlış anlamak da mümkün oluyor.
Öküzü göbe ettirmek yerine “küpe ettirmek” gibi.
Her ne ise Garibce olarak bunlardan bir kaçını sizinle
paylaşmak istedim. Şu meşum Corona günlerinde belki çitleyecek çekirdeği
olmayanlara yarenlik olur.
Not: Bizzat kendi sözü olarak aldıklarımı tırnak içinde verdim.
“Verilmez oğlan ağlamazsa emcek.”
Al malın iyisini, çekme kaygısını.
Altın pas tutmaz. Deli yas tutmaz.
Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
At et ile, adam don ile.
Avrat var er yapar, avrat var ev yıkar.
Aza demişler “Nereye?” “Çoğun yanına!” demiş. (Para parayı
çeker! gibi)
Bal bal demekle ağız tatlanmaz. (Kur'an’ı sırf okumakla, öpüp,
ele yüze sürmekle maksat hasıl olmaz, demek ki!)
Bekârın parasını it yer, yakasını bit.
Bey aşı borç, düğün aşı ödünç. (Düğünlerde takıların deftere
kaydedilmesi demek ki eskiden beri töre imiş!)
Bin tasa bir borç ödemez.
Bir kişinin yediğini iki de yer, ama ikisi de aç kalır.
(Merhum bu sözü şöyle düzeltmiş: “Taâmı bir kişinin kıl kanaat/ İder iki kişiye
de kifayet”. (Nitekim hadiste de böyle olacak. Tam da günümüze uygun bir söz.)
Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok!
Can vermeyince canan ele girmez.
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme. (Güvâhî bunu
şöyle söylemiş: “Varup okunmaduğun yire yendek/ Demesünler sakın güc ile gökçek”.
Anadolu’da davet etme fiili “okuma” ile karşılanır ve davetiye yerine “okuntu”
denir. İnsanlar düğüne vb. okunur.
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
Çatal kazık yere batmaz (Bir işiniz olsun pir olsun.)
Çıra dibine karanlık olur.
Dağ dağ (taş taş) üstüne olur, ev ev üstüne olmaz. (Nice boş
evler vardır, buna mukabil kaç göçmen aile tek gözlü bir sığınakta hayatta
kalma mücadelesi verir.)
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar (gider).
Davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun!
“Gümansuz çomağ uçmaktan çıkubdur”. (Dayak cennetten
çıkmadır).
Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan!
Deli alacayı sever.
Deli deliden hoşlanır, imam ölüden! (Bu eskiden böyleymiş.
Hala öyle midir? Bilmiyorum).
Devlet olmayınca başta, rastık neylesin kaşta.
Dost dost gerek, muamele dürüst gerek.
Dost ile ye iç, alış veriş etme!
Dostuna seyrek git kalksın ayak üstüne. (Zür gıbben tezden
hubben! Tatlı gel! demek)
Hele bir düş de gör!
Düşmanı sen kendinden yeğin (güçlü) gör, zayıf çıkarsa
bahtına. (Coronaya uygula!)
El eli yur, iki el de yüzü!
Elin işte gözün eşte/ oynaşta olsun.
Er fakir olsa avrat yüzsüz olur.
Erlik on, dokuzu oyun.
Gizlide gebe kalan aşikârede doğurur.
Göregelen süregider.
Gözün ile gördüğünü eteğin ile ört.
Güzel ondur, dokuzu dondur.
Hayır dile eşine, hayır gele başına.
Âdem alası içinde, hayvan alası dışında.
İslam’ın şartı beş, altıncısı insaf demişler.
“Tonuza minnet etme çalı tolaş!”
İyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.
Kar susuzluk kandırmaz, kavurga karın doyurmaz.
“Zevalidür kanatlansa karınca”.
Kime hacı dersin, haçı koltuğundan çıkagelir.
“Olur komşu kızı ekser çapaklu”.
Mazlumun ahı, indirir şahı.
Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni.
“Ki olur omçada oduncu gözi” (Omça: Tomruk, kütük)
Oynaşına inanan avrat, ersiz kalır.
Öküzün çektiğini kayışa sor!
“Karar eylemez akça, el kiridir”.
Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas.
“Eger peri ise sevgil
seveni/ Olursa huri sevme sevmeyeni”
“Gerek uslu, virenden sözi alan”.
“Yanılıp satma bostancıya tarhun” (tere)
Tamah taş yara, taş baş yarar.
Terziye “göç” demişler. “İğnem başımda!” demiş.
“İt içer bil ucuz et şorbasın”.
Yağlı kazan, yağlı kazana.
Hemin gölge kovan irdükte yaza /Kışın ağzın açar poyraza.
Ve daha neler neler!
Rahmet olsun Güvâhî’ye.
Öğüt vermek kolay hem vereni de çok ey Garibce!
Tutmasına gelince. Bu yol bir hayli uzun ince!
Lakin tutan gark olur sevince.
Dua ile!
11.04.2020
GARİBCE Etiketler: Güvahî,
Pend-Nâme, Atasözleri
[1]
Güvahî, Pend-Nâme (Öğütler ve Atasözleri), Hazırlayan: Mehmet Hengirmen,
Kültür Bakanlığı, Ankara 1990.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder