Dün
gece yarısını geçiyordu, Feys’e bir bakayım dedim. Birisi Hüseyin Tekin
Gökmenoğlu’nun ani vefatından bahsediyor ve üzüntülerini ifade ediyordu. İnanamadım. Acaba birisi kötü bir şaka mı yapıyor sandım. Sonra baktım benzer haberler yayılıyor. İçim yandı. Çok üzüldüm. Ah can Hüseyin ne
yaptın böyle dedim. Sanki kendi elindeymiş gibi. Sonra İnnâ lillah ve innâ
ileyhi râciûn dedim ve gufran diledim.
Bu
genç kardeşimin ani ölümü bana -Yunus’un
benzetmesiyle- ekin gô iken biçilmiş gibi geldi.
Hüseyin
kardeşimle Fıkıhçılar toplantılarımız vasıtasıyla tanışmıştık. Bunun ötesinde
bir hukukumuz olmamıştı. İlk kez onu ilmî yönden Kayseri toplantısındaki tebliği
vesilesiyle dinlemiştim. Onun, geleneğe saplanıp kalmadan farklı pencerelerden
bakabilme kabiliyetine sahip biri olarak görmüş ve daha bir sevmiştim. Oradaki
sunumunda özetle hükümlerin nihaî planda adalet esası üzerine oturtulması gereğini
savunuyor ve arz talep kesişmesi sonucu oluşan denge faizinin yasaklanan riba olmadığını, o dengenin üzerinde talep edilen fazlalığın
riba olduğunu söylüyordu. Aklımda kalan
bir şey de belki karikatürize etmek ve zihinleri uyandırmak için devletten
tahvil almanın (yani devlete faizli borç vermenin) hatta müstehap olduğunu
söylemesiydi. Gerekçe de malum: Müslümanlar faizi riba gibi algıladıkları için
birikimlerini yastık altında tutuyorlar ve devlet de mecbur kaldığı borçlanmayı
arz daralması yüzünden yüksek maliyetlerle yapmak zorunda kalıyor ve sonra da o
yüksek faizli borçları ödemek için vergi salıyor ve yaygın bir zarar doğuyor.
Oysa genel maslahat aksi durumu gerektiriyor…
Bunlar
bir tarafa insanî yönü itibariyle ben bu değerli kardeşimi hep sempatik buldum ve ahlakî yönüyle erdemli
gördüm. Yan yana olduğumuzda onu koluna
girecek kadar kendime yakın hissettim.
Son
buluşmamızda benim elimde küçük bir fotoğraf makinesi vardı. Kendisinde ise
kocaman ve kaliteli bir makine. Ben onun fotoğrafını çektim, o da benim
fotoğraflarımı çekmişti. Rahmete vesile olsun.
Az
önce arkadaşlar arasında sözü açtım
ve duymayan arkadaşlar varmış,
üzüldüler. “İyi insandı!” dediler. “Bir insanı gördüğünüz zaman içiniz
açılıyorsa o iyi insandır”, diye ekledi bir arkadaş.
Ben
aramızda geçmişe dayalı pek hukukumuz olmamasına rağmen yüzüne baktığımda
sevinç duyduğum bu arkadaşımın iyi bir insan olduğuna acizane zannım vardır. Ve
Rabbim kulunun zannı üzeredir. Benim, onun hakkındaki bu zannımı boşa
çıkarmayacağını umuyorum.
Can
Hüseyin! Önünde bizler vardık. Nedir bu acelen? diyesim vardır. Lakin emru
ferman men lehu’l-emr’indir. O bize gel
dedi de biz gelmedik mi?
Belli
ki sen sıranı savdın. Şimdi sıra bizde gayri.
Allah
cümlemize hüsnü hatimeler nasip eylesin.
Rahman
ve Rahîm olan Yüce Allahımız sana cemal
isimleriyle tecelli eylesin. Arkada kalan yavrularını hayrul’halef kılsın,
salihînden eylesin.
Camiamızın
başı sağ olsun!
Dua
ile!
05.06.2014
GARİBCE
HÜSEYİN TEKİN GÖKMENOĞLU KİMDİR?
1961 yılında Kastamonu’nun Araç
İlçesinin Akıncılar Köyünde doğdu. İlköğrenimini, babasının memuriyeti sebebi
ile bulunduğu Daday’ın Akpınar Köyünde yaptı. Orta öğrenimini, parasız yatılı
olarak, orta ve lise kısmıyla beraber 1978 yılında Göl Öğretmen Lisesinde
tamamladı. 1983 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Aynı
yıl tekrar üniversite sınavlarına girerek Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine
girdi. 1984 yılında Selçuk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi İslâm Hukuku
Anabilim Dalı Araştırma Görevliliği sınavını kazanarak akademik hayata başladı.
1987 yılında Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1988 de avukatlık stajı yaptı.
1991 yılında, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “İslam Hukukunda
Şahsiyet Hakları” konulu teziyle “doktor” oldu. 1997 yılında “İslâm Kamu Hukuku
ve Siyaset Teorisinde Şûrâ” konulu çalışmasıyla “doçentlik ve 2004 yılında ise
“Ribâ-Faiz, İslam ve Reel İktisat” isimli takdim teziyle “profesör” ünvanını
aldı.
Birçok yüksek lisans ve doktora
çalışmasını danışman olarak yönetti. Y.Lisans, doktora, doçentlik ve
profesörlük jürilerinde görev yaptı. 2012 itibariyle Necmettin Erbakan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğünü yürüttü. Mehir Vakfı Yönetim
Kurulu üyeliği görevini yürüttü. Üniversite Senatosu Üyeliğinde de bulundu.
Evli ve dört çocuk babasıydı.
Almanca ve Arapça bilmekteydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder