Hz. Ali’nin yargı kararlarından bir örnek:
Birinde Hz. Ali’ye bir adam getirdiler. Bir
yıkıntı içerisinde yerde kanlar içinde can çekişmekte olan bir adamın tepesinde
elinde kanlı bir bıçak olduğu halde dikili vaziyette bulmuşlardı. Hz. Ali ona
sordu. O da “Ben öldürdüm!” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali: “Götürün ve öldürün (kısas
cezası uygulayın)!” dedi. Adamı götürdüler. Yolda bir adam geldi ve infaz
memurlarına: “Durun! Acele etmeyin. Onu Hz. Ali’ye geri götürün!” dedi. Onlar da
götürdüler. Adam, Hz. Ali’ye “Ey müminlerin emiri! Onu öldüren o değil, öldüren
benim!” dedi.
Hz. Ali: Birinci adama: Seni “Onu ben
öldürdüm!” demeye iten saik neydi? Niye öyle dedin?” diye sordu. Adam: “Ey
müminlerin emiri! Ne yapabilirdim ki? Emniyet görevlileri beni tam suçüstü hali
gibi bir durumda yakalamışlardı. Adam yerde kanlar içinde can çekişiyordu, ben
başında dikili duruyordum ve elimde de bir bıçak vardı ve o kana bulanmış haldeydi.
Üstelik de bir yıkıntı içindeydik. (Her şey benim aleyhimde idi.) İnkâr etmem halinde bana inanmayacaklarından
ve kasâme[1]
uygulanmasından korktum. Bu yüzden yapmadığım halde ben yaptım diye itirafta
bulundum. İşimi Allah’a havale ile sevabını O’ndan umdum. (Yapabileceğim başka
bir şey yoktu).
Hz. Ali ona : “Ne kötü bir şey yapmışsın!”
dedi. Sonra da “Peki, hikâyeni tam
olarak bir anlat bakalım, nasıl oldu?” dedi.
Adam şöyle anlattı: “Ben bir kasabım. Şafak vakti daha ortalık karanlık
iken erkenden dükkânıma geldim, bir sığır kestim ve onu yüzmeye başladım. Elimde bıçak haliyle onu yüzüyorken sıkıştım
ve idrarımı yapmak için dükkânımın hemen yanı başındaki bir yıkıntının içine
girdim. Bıçağı elimden bırakmamıştım. İhtiyacımı giderdim ve hemen dükkânıma dönmek
istedim. Bir de ne göreyim, ben kanlar içinde yatmakta olan bu maktulün
başındayım. Dondum kaldım, ona bakmaktaydım. Elimde kanlı bıçak vardı. Tam o
esnada senin emniyet güçlerin baskın yaptı ve beni o halde yakaladılar. İnsanlar
dediler ki: “Adamın katili bu, ondan başkası katil olamaz!”. Bu durumda ben gördüm ki sen (aleyhime gözüken
bunca kanıta rağmen) onların iddialarına karşı benim sözümü dinlemeyeceksin. O
yüzden de yapmadığım halde “Ben yaptım!” diye itirafta bulundum.”
Hz. Ali bu kez suçunu itirafta bulunan
ikinci adama sordu. “Sen anlat bakalım, nasıl oldu?” dedi. Adam şöyle anlattı: “Şeytana
uydum, o beni yoldan çıkardı ve adamın parasına tamah yüzünden onu öldürdüm.
Tam o sırada emniyet güçlerinin ayak seslerini duydum, o yıkıntı içinden hemen
çıktım ve tam da o esnada bu adamla anlattığı şekil üzere karşılaştım (elinde
kanlı bıçakla yıkıntı içine giriyordu). Yıkıntılar arasında bir yere gizlendim
ve bekledim. Hemen emniyet güçleri geldi ve adamı derdest edip sana getirdiler.
Sen onun öldürülmesini emredince inandım ki ben onu öldürdüğüm gibi bunun kanından
da Allah’a hesap vereceğim. Bu yüzden gerçeği itiraf ettim.”
(Sonra Hz. Ali, (oğlu) Hasan’ın işareti
üzerine suçunu itiraf eden adamı, haksız yere bir adamı öldürme suçunu
karşılık, öldürülmesine hükmedilmiş bir masumu kurtardığı için kısas yoluyla
öldürmekten vazgeçmiş ve öldürülenin diyetinin de beytülmalden ödenmesine
hükmetmiştir) [2].
Bu örnek olay birçok açıdan ele alınabilir.
Yargı kararları alınırken aceleci davranmama, teenni ile hareket etme gereği
gibi.
Fakat bizi daha çok burada ilgilendiren husus,
bugün için bizim fıkhımıza kaynak olarak kabul ettiğimiz şeylerin ve bu arada
uygulamaların kendi zaman ve mekânlarının imkânlarını taşıdığı ve ister istemez
onunla sınırlı ve muallel olduğu ön kabulünü gerekli kılmasıdır.
Söz gelimi ispat vasıtaları deyince bizim
aklımıza fıkıhta beyyine (şahitlik), itiraf, yemin, yeminden nükûl, kasâme gibi
kendi dönemlerinin imkânlarıyla sınırlı hususlar gelir. Bu örnek olayda bütün
göstergeler adamın aleyhine gibi gözükmektedir. Haliyle adamcağız da ne yapsın
biraz da tevekkeli bir mizaçla işi Allah’a havale ederek oluruna bırakmak
durumunda kalmıştır.
Oysa bugün adlî tıp diye bir kurum
oluşmuştur ve her geçen gün gelişimini sürdürmektedir. Eldeki kanlı bıçak dün
itibariyle adamın idama mahkûm edilmesinde etkin bir suç kanıtı iken aynı bıçak
ve üzerindeki kan bugünün imkânları ile adamı ipten alacak son derece güçlü bir
kanıt haline dönüşmüştür.
Sizce de öyle değil mi?
Dua ile!
18.02.2016
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder