1 Nisan 2016 Cuma

Bir de derler ki bizim talebeler şöyle böyle!


Bir de derler ki bizim talebeler şöyle böyle!
Elbette bizim talebeler içinde de şöyle böyle olanlar vardır ve olacaktır da. Bu kadar öğrenci içinden hoşunuza gitmeyecek tiplerin çıkması normal görülmeli. Fakat bizim talebelerin içinde öyleleri de var ki ben hoca olarak onlara gıpta etmekteyim.
Daha demin iki öğrenci geldi. Malum vize haftası ve fotokopi bürosu şu anda oğul vermekte olan arı kovanı gibi. Notlar uçuşuyor, notların ardına düşülüyor, iz sürülüyor vs. İşte böyle bir hengâme içinde bu ikisi bir not bulmuşlar, ama ne not. Bir kere hem ders zormuş hem de dersin hocası daha bir zormuş. Notu tutan da Allah için çok güzel tutmuş. Özet ama ne özet!
İmdi “Hocam bizim bu notu kullanmamız caiz midir?” deyu sormasınlar mı?
-“Allah Allah  ne varmış bunda?!” dedim.
-“Hocam olur mu? Emek var emek…!” dediler. “Üstelik izni de yok, eğer olsaydı paylaşılmak üzere fotokopi servisine verirdi. Teamül öyle çünkü. Bu, belli ki bilgisayardan kendisi için çıkış almak için oraya yüklemiş ve fakat orada da unutmuş. Şimdi biz onun bu notunu alırsak haksızlık olmaz mı?!”
Sonra fazla uzun olmamak kaydı ile biraz daha konuştuk. Sonunda -“Eee ne yapacaksınız şimdi?” dedim.
-“Galiba kullanmayacağız hocam!” dediler. Ben de onların bu güzel hallerini takdir ettim. “İstefti kalbek velev eftâke’l-müftûn!” denilmiş, dedim. Fetva şöyle ya da böyle bulunabilir, hikmet müminin yitik malıdır denir, kedinin yiyeceği yavrusunu küle beleyip de fareye benzeterek yemesi gibi illa ki her şeye bir bahane bulunabilir. Ama aslolan kalbin/ vicdanın tepkisidir, onun sesine kulak verilmelidir.
Bu not hocanın kendine has olmak üzere özel olarak hazırlamış olduğu bir not değil, öğrencisinin eline geçmesini istemediği bir doküman değil vb. Hani o yüzden şöyle ya da böyle denilebilir ama işin içine girilip de biraz daha derinden bakıldığı zaman görünen şey sanki farklı olacak gibi duruyor. Velev ki bu notlar izinli bile olsa.
Şöyle ki: Hoca falanca ders için filan filan kitapların okunmasını dersin geçilebilmesi için diyelim ki şart koşuyor. Bundan maksadı muhtemelen şudur. Talebe bu kitapları  uzun bir zamana yayarak, sindire sindire  okusun, her bir kitabın diline, üslubuna, müellifin düşünce biçimine, yapılan tahlillere vb. vakıf olsun. Bütün bunlardan onda bir tortu kalsın. Sonra bu tortular biriksin biriksin ve o öğrencinin müktesebatını oluştursun, dolunca da tahliye borusundan dışarı atmaya başlasın, hoca olsun.
İmdi talebe ne yapıyor: İçlerinden bir iki kişinin emek verip çıkardığı özeti okumakla yetiniyor. Hatta kimileri o özetin de özetini çıkarıyorlar. O kadar  ki eğer bu notlarda bir yanlışlık, ya da şifreleme, veyahut da hata varsa bunlar aynısıyla verilen cevaplara da yansıyor. Cevap kâğıtları sanki birbirlerinden kopya çekmişler gibi bir intiba veriyor. Hâlbuki öyle değil, sadece hepsinin kaynağı bir.
İmdi talebe özetin özetini  ya da daha iyimser bir şekilde diyelim ki özeti okursa ve bu hep böyle devam ederse, o dersten geçse bile kendi dağarcığında tortu namına hiçbir şey kalmayacak ve  lüzumlu görülen o ders tam anlamıyla boşa çıkmış olacak.
Eğer özet işi böyle bir neticeyi doğuruyorsa o zaman gerçek erdem sahibi bir öğrenci izinli de olsa başkalarının notuyla değil, kitabın tamamını okuyarak ve kendi notunu kendisi çıkararak okumalı derim. Öyle olursa hem okuma alışkanlığı kazanır ve hem de çok geçmeden okumanın hazzına varırız.
Bu vesile ile cümle öğrencilerimize başarılar diliyorum.
Dua ile!
01.04.2016

GARİBCE

1 yorum:

  1. Geçen de bir hocamızdan duydum: Finala girmeyip de dersi bütünlemeye bırakan bir öğrenciye hocası sormuş: "Bitirme imtihanında neler sorulduğunu öğrendin mi?" diye. Öğrenci: "Hocam, hayır! Diğerlerinin hakkı geçmesin diye kimseye sormadım!" demiş.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...