Duygu bir iklimdir, orada pek çok çiçek hep
birden açar.
Duygu bir iklimdir, orada pek
çok çiçek hep birden açar.
Geçenlerde duygu dolu bir şiirinin iklimine bizim
Zübeyir’in de yorumu ile dalıvermesi üzerine Garibce’nin dilinden dökülüveren
bir cümleydi bu. Sonra da orada arılar vızılar, çiçekleri birbirine aşılar diye
bir ilave ile kuşcağızın kanatlarında alem-i sanala uçuruvermişti.
Evet, duygu dünyamız aslında
ucu bucağı olmayan bir iklim. Eğer aklımız bizi sorumlu kılmışsa, duygularımız
da bizi inceltip adam etmişti.
Duygu ikliminde insanların
çabucak birbirinden etkilenip aynı havaya girmeleri çok kolay. Ya bir de
aşılama gerçekleşmişse. Bunun için ya esen bir yel, ya üzerimizde vızır vızır
kanat çırpan bir arı yeterli. Asıl itibariyle kendi geçimi derdinde ama
farkında olmadan bizden öncekilerden aldıklarını bize bırakan, bizden
aldıklarını da ötekilere götüren arı öyle etkin bir işlev görür ki bunları
görüp bilip de yaratanına, bu vahyi ona ilka edene şükretmemek en büyük
nankörlük olur.
Geçim derdi dedim de aklıma
geldi. Öykülerin Büyüsü’nde “Ben
Hızır Oldum” başlıklı yazıda ayrıntılı olarak anlattığım gibi hiç tanımadığımız yetmişlik aksakal
bir ihtiyarın sırf biz okuyoruz diye biz ergenlerin elimizi eteğimizi öpmesi sahnesinde başta İbrahim Eken
hoca olmak üzere çok duygulanmıştık da o piri fani çıktıktan sonra bile bir
süre kendimize gelememiştik. Sonra hoca kendisini toparlamış ve “Çocuklar! Biz
kendimiz için çalışırız, başkalarının duasını alırız!” demiş ve havayı
yatıştırmaya çalışmıştı.
O adını sanını bilmediğimiz aksakal
adamın bir arı gibi vızıldayarak üzerimizde şöyle bir dolaşıvermesi bizi taa
nerelere götürüvermişti. Hem de başımızda güngörmüş, aklı duygusuna galip bir
hoca ile birlikte.
Biz kendimiz için çalışırız.
Belki karnımızı doyurmak için, belki kendimizi bulmak için, belki bir sevda
uğruna, belki de kim bilir nam için, şan ve şöhret için. Öyle bile olsa kendine
vahyedilen arı gibi değil de eşek arısı gibi üzerimize korku salanlar, gök
gürültüsü gibi bazen ödümüzü patlatanlar bile bizi tersinden bir etki ile duygu
iklimine götürebiliyor. Çünkü biz insanız.
Bizi yaratan tek boyutlu, akıl adamı olarak değil, çift kanatlı yaratmış. Hem
aklı hem de kalbi olan, hem tefekkür, tedebbür ve buna bağlı olarak bir tedbir
dünyası olan, hem de kalbi, oradan coşan gözlerinden taşan, bağrında yangın,
burunda sızı olan bir gönül dünyası. Uçmaklara uçacaksa işte bu iki kanadı ile
uçacaktı. Kalıbın içi kalp ile doldurulacaktı. Berzahları aşmak, sıratı geçmek,
vuslata ermek ancak bu iki kanat ile gerçekleşecekti.
Birini diğerine heba etmeden,
işler denge ile götürülecekti vesselam.
Başaranlara selam olsun!
Dua ile!
30.03.2017
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder