30 Mart 2017 Perşembe

Duygu bir iklimdir, orada pek çok çiçek hep birden açar.

Duygu bir iklimdir, orada pek çok çiçek hep birden açar.

Duygu bir iklimdir, orada pek çok çiçek hep birden açar.
Geçenlerde  duygu dolu bir şiirinin iklimine bizim Zübeyir’in de yorumu ile dalıvermesi üzerine Garibce’nin dilinden dökülüveren bir cümleydi bu. Sonra da orada arılar vızılar, çiçekleri birbirine aşılar diye bir ilave ile kuşcağızın kanatlarında alem-i sanala uçuruvermişti.
Evet, duygu dünyamız aslında ucu bucağı olmayan bir iklim. Eğer aklımız bizi sorumlu kılmışsa, duygularımız da bizi inceltip adam etmişti.
Duygu ikliminde insanların çabucak birbirinden etkilenip aynı havaya girmeleri çok kolay. Ya bir de aşılama gerçekleşmişse. Bunun için ya esen bir yel, ya üzerimizde vızır vızır kanat çırpan bir arı yeterli. Asıl itibariyle kendi geçimi derdinde ama farkında olmadan bizden öncekilerden aldıklarını bize bırakan, bizden aldıklarını da ötekilere götüren arı öyle etkin bir işlev görür ki bunları görüp bilip de yaratanına, bu vahyi ona ilka edene şükretmemek en büyük nankörlük olur.
Geçim derdi dedim de aklıma geldi. Öykülerin Büyüsü’nde  “Ben Hızır Oldum” başlıklı yazıda ayrıntılı olarak  anlattığım gibi hiç tanımadığımız yetmişlik aksakal bir ihtiyarın sırf biz okuyoruz diye biz ergenlerin elimizi  eteğimizi öpmesi sahnesinde başta İbrahim Eken hoca olmak üzere çok duygulanmıştık da o piri fani çıktıktan sonra bile bir süre kendimize gelememiştik. Sonra hoca kendisini toparlamış ve “Çocuklar! Biz kendimiz için çalışırız, başkalarının duasını alırız!” demiş ve havayı yatıştırmaya çalışmıştı.
O adını sanını bilmediğimiz aksakal adamın bir arı gibi vızıldayarak üzerimizde şöyle bir dolaşıvermesi bizi taa nerelere götürüvermişti. Hem de başımızda güngörmüş, aklı duygusuna galip bir hoca ile birlikte.
Biz kendimiz için çalışırız. Belki karnımızı doyurmak için, belki kendimizi bulmak için, belki bir sevda uğruna, belki de kim bilir nam için, şan ve şöhret için. Öyle bile olsa kendine vahyedilen arı gibi değil de eşek arısı gibi üzerimize korku salanlar, gök gürültüsü gibi bazen ödümüzü patlatanlar bile bizi tersinden bir etki ile duygu  iklimine götürebiliyor. Çünkü biz insanız. Bizi yaratan tek boyutlu, akıl adamı olarak değil, çift kanatlı yaratmış. Hem aklı hem de kalbi olan, hem tefekkür, tedebbür ve buna bağlı olarak bir tedbir dünyası olan, hem de kalbi, oradan coşan gözlerinden taşan, bağrında yangın, burunda sızı olan bir gönül dünyası. Uçmaklara uçacaksa işte bu iki kanadı ile uçacaktı. Kalıbın içi kalp ile doldurulacaktı. Berzahları aşmak, sıratı geçmek, vuslata ermek ancak bu iki kanat ile gerçekleşecekti.
Birini diğerine heba etmeden, işler denge ile götürülecekti vesselam.
Başaranlara selam olsun!
Dua ile!
30.03.2017
GARİBCE 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...