Daha ötesini bilmiyoruz.
Ama doğduk, kutlu soluktan bir
nefha taşıyorduk. Emekledik, ayağa kalktık. Uzunca bir çocukluk dönemi yaşadık.
Derken birden bahar nefesiyle bedenimize cansuyu yürüdü, bir anda büyüyüverdik.
Boy attık, taze dal sürgün gibi uzayıverdik. Sesimiz kalınlaştı, tanınamaz
olduk. Kabımız büyüdü ama içini dolduramaz olduk. Aklımız arkada kalmıştı.
Akıllıların yapmayacağı hareketler yaptık. Cins-i latiflerin salınması azıcık
aklımızı başımızdan alacak kadardık. “Çok sallanma güzelim Cahilim aklım gider”
diye türküler yaktık. Ne kadar hoyrat davranışımız varsa hepsini ergenliğimize
saydılar, cahildir dediler, olgunca karşıladılar. Öylece fazla yara bere
almadan o dönemi de yırttık. Uzun bir istikrar dönemi ile ne yaptıysak yaptık.
Ve ardından inişe geçtik. Kemerleri bağlayın diye anonslar duyuldu. Bunca
zamanın biriken yorgunluğu bedenimizi yormuştu. Yılların imzasını atmadığı
yerimiz kalmamıştı. Alında yazı mı, belde ağrı mı, dizde sızı mı… Bu yılların
envayı çeşit izi vardı. Vaktiyle arkada
kalan o aklımız fikrimiz bu kez öne
geçmişti, bir zamanlar akıl bedene yetişemiyordu, şimdi istihfafla önünden
gittiği akla uyamayan bu kez bedenimiz olmuştu. Bu güngörmüşlükle ne kadar çok
yapacak işimiz vardı, ömrümüzle bedelini ödediğimiz ne tecrübelerimiz olmuştu, bu haliyle aklımız nelere eriyordu. Ne var ki artık
her şeye ayak sürüyen bir bedenimiz vardı. Son anons da işte yapılıyordu.
Herkes otursun, kemerler bağlansın, ışıklar sönsün, çalışan bütün aygıtlar
durdurulsun… deniyordu. Belli ki artık bu köhnemiş bedende ruh için de uçuş
bitmişti, vakit konma vaktiydi.
Öyle anlaşılıyor ki ruh, tende mahpus
halde kaldığı sürece sıkılıyordu. Kâh yetişemiyor arkada kalıyor, kâh önden çekmeye
çalışıyor ama arkasında sürüklenen bir beden olduğunu görünce de iyice daralıyordu.
Bu hep böyle gitmezdi. Gitmedi de.
İşte kondu! Artık cümle yolcular
özgürdü. Kim bilir kimler nerelere gidecekti!?
Dua ile!
26.03.2017
GARİBCE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder